Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hiç mümkün müdür ki: Kainatta ve umum mevcudatta hükümferma olan rahmet, inayet, adalet, hikmet, iktisad ve nezafet gibi pek kuvvetli ihatalı hakikatlar; haşrin ademiyle ve ahiretin gelmemesiyle merhametsizliğe, zulme, hikmetsizliğe, israfa, nezafetsizliğe, abesiyete inkılab etsinler? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ! Bir sineğin hakk-ı hayatını rahimane muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet; acaba haşri getirmemekle umum zişuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcudatın nihayetsiz hukuklarını zayi' eder mi?
(Bediüzzaman Said Nursi - 30. Lem'adan)
Lügatler
Abesiyet:faydasız ve boş oluş
Adalet:zulüm etmemek, hak sahibine hakkını vermek, haksızları terbiye etmek
Adem: yokluk, yok olma
Âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki hayat
Hadsiz: sayısız, sınırsız
Hakikat: gerçek, doğru
Hakk-ı hayat:yaşama hakkı
Hâşâ:asla, kat'iyyen, öyle değil, Allah korusun
Haşir: öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma
Hikmet:Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye, her şeyin belirli gayelere yönelik olarak, manalı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
Hukuk:haklar, kurallar, esaslar
Hukuk-u hayat:hayat kuralları
Hükümferma:hüküm süren, hâkimiyetle idare eden
İhata: kuşatma, kapsama
İktisad:tutum, biriktirme, lüzumundan fazla veya noksan sarfetmemek
İnayet:yardım, lütuf
İnkılab:başka tarza değişmek, dönüşüm
İsraf:lüzumsuz yere harcamak, boşa götürmek
Kâinat: evren, yaratılanların hepsi
Lem'a:parıltı, parlamak
Merhamet:acımak, şefkat göstermek
Mevcudat: varlıklar
Muhafaza:koruma, saklama
Nezafet:temizlik
Nihayetsiz: sonsuz
Rahîmane:merhamet edercesine
Rahmet:merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek
Umum: bütün,tüm, tamam, hepsi
Zayi:yitik, zarar, ziyan, kayıp, elden çıkan
Zîşuur: şuur sahibi, bilinçli
Zulüm:eziyet, haksızlık, karanlıkta bırakmak
Aynelyakin anlamalıyız ki; gaflet ve dalaletimiz sebebiyle aleyhimize ittifak eden istikbal, dünya ve heva-yı nefsin zararlarını def'edecek yalnız o zat olabilir ki; istikbal taht-ı emrinde, dünya taht-ı hükmünde, nefsimiz taht-ı idaresindedir. Acaba Halık-ı Semavat ve Arz'dan başka hangi sebeb var ki, en ince ve en gizli hatırat-ı kalbimizi bilecek ve bizim için istikbali, ahiretin icadıyla ışıklandıracak ve dünyanın yüz bin boğucu emvacından kurtaracak, hâşâ, Zat-ı Vacib-ül Vücud'dan başka hiçbir şey, hiçbir cihette onun izni ve iradesi olmadan imdad edemez ve halaskar olamaz.
(Bediüzzaman Said Nursi - 1. Lem'adan)
Lügatler
Âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki hayat
Aleyh:zıt, aynı fikirde olmayan
Aynelyakin:göz ile görür derecede, görerek bilmek
Cihet:yön, taraf
Dalâlet:sapıklık, iman ve islamiyetten ayrılmak, Allah'a isyankâr olmak, inançsızlık
Def'etmek:ortadan kaldırmak
Emvac:dalgalar
Gaflet:dikkatsizlik, vurdumduymazlık, en mühim vazifeyi düşünmeyip kıymetsiz işlerle uğraşmak, sorumsuzluk, âhiretten ve Allah'ın emir ve yasaklarından habersiz davranma
Halâskâr:kurtarıcı
Hâlık-ı semâvat ve arz: göklerin ve yerin yaratcısı olan Allah
Hâşâ:asla, kat'iyyen, öyle değil, Allah korusun
Hâtırât-ı kalb:kalpten geçenler
Heva-yı nefs: nefsin yasak arzu ve hevesleri
İcad:yaratma, var etme, vücuda getirmek
İmdad:yardım, yardıma yetişmek
İrade:istek, arzu, dilemek, tercih
İstikbal: gelecek
İttifak:birlik, beraber hareket etmek için anlaşmak
Lem'a:parıltı, parlamak
Nefis:insanın kendisi
Şey':madde, eşya, varlık
Taht-ı emir:emir altında
Taht-ı hüküm:hüküm altında
Taht-ı idare:idaresi altında
Zat: hürmete layık kimse, kişi
Zat-ı Vacib-ül Vücud: varlığı zorunlu olan ve varlığının devamı için hiçbir sebebe muhtaç olmayan Zât, Allah