Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Nasıl ki bir ilâcı istihsan edip izdiyad etmek, devayı dâ'e inkılab etmektir. Öyle de hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübalağalı tergib ve terhib ile, gıybeti katle müsavi veya ayakta bevletmek zina derecesinde göstermek veya bir dirhemi tasadduk etmek hacca mukabil tutmak gibi müvazenesiz sözler, katl ve zinayı tahfif ve haccın kıymetini tenzil ediyorlar. Bu sırra binaen: Vaiz hem hakîm, hem muhakemeli olmalıdır. Evet müvazenesiz vaizler, çok hakaik-i neyyire-i diniyenin husufuna sebeb olmuşlardır. Meselâ: İnşikak-ı Kamer olan mu'cize-i mütevatire-i bahireyi, meyl-ül mücazefe ile, arza nüzul ile peygamberin cebine girip çıkmış olan ilâve, o güneş-misal mu'cizeyi Süha yıldızı gibi mahfî ve kamer-misal olan bürhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.
Hasıl-ı kelâm: Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikata lâzımdır: Her şeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira mücazefe kudrete iftiradır ve 'Daire-i imkânda daha ahsen yoktur' olan sözü, İmam-ı Gazalî'ye dediren hilkatteki kemal ve hüsne adem-i kanaattır ve istihfaf demektir.
(Bediüzzaman Said Nursi - Muhakemat'tan)
Lügatler
Adem-i kanaat:kanaatsizlik, yetinmemek, kâfi görmemek
Ahsen:en güzel,çok güzel
Arz: yeryüzü,dünya
Âşık-ı hakikat:hakikata âşık, doğruya taraftar
Bahane:kusur, noksan, yalandan özür, vesile
Bevletmek:idrar yapmak
Binaen:bu sebebten, bundan dolayı, dayanarak
Bürhan-ı nübüvvet:peygamberlik delili
Da':hastalık
Daire-i imkân:imkân âlemi, mümkün olan, şartların müsait olduğu âlem
Deva:ilaç, çare
Dirhem: yaklaşık üç grama denk olan bir ağırlık ölçüsü
Gıybet:arkadan çekiştirmek, hazır olmayan arkasından hoşuna gitmeyecek bir şey söylemek
Güneş-misal:güneş gibi, güneşe benzeyen
Hak:varlığı hiç değişmeyen,her hakka sahip,ibadete layık(Allah)
Hakaik-i neyyire-i diniye:dinin nurlu hakikatları
Hakîm:iş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan(Allah)
Hâsıl-ı kelam:sözün özü, sonsöz, özet
Hilkat: yaratılış
Husuf:ay tutulması
Hüsün: güzellik
İftira:yalan yere birisini suçlu göstermek
İlave:ek
İnkılab:başka tarza değişmek, dönüşüm
İnşikak-ı kamer: Peygamberimizin (a.s.m.) bir işaretiyle Ay'ın ikiye bölünmesi mu'cizesi
İstihfaf:küçümsemek, küçük ve aşağı görmek, tahkir etmek
İstihsan:beğenmek, güzel bulmak, korunmak, kapanmak
İzdiyad:çoğalmak, artmak
Kamer-misal:ay gibi, aya benzer
Kanaat:helalle yetinmek, kısmetine razı olmak, aç gözlü olmamak, tatmin olmak, inanmak
Katl:öldürmek
Kemal:olgunluk, mükemmellik, fazilet
Kıymet:önem, değer, bedel
Kudret: güç, kuvvet, iktidar
Lazım:lüzumlu, gerekli
Mahfi:gizli, saklı
Meyl-ül mücazefe:sözle aldatma meyli
Mu'cize:insanların yapmaktan aciz kaldıkları, ancak Allah tarafından yapılabilen ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasip olan harika hadiseler
Mu'cize-i mütevatire-i bahire:doğruluğu kesin, yalan söylemeyen bir cemaatçe nakledilmiş apaçık mucize
Muhakemat:muhakemeler
Muhakeme:iki tarafı dinleyip hüküm vermek, zihinde inceleme yapmak
Muhibb-i din:dini seven, dine muhabbet duyan, dindar
Mukabil: karşılık
Muvazene: karşılaştırma, denge
Mübalağa:olduğundan fazla veya eksik göstermek, haddini aşmak
Mücazefe:söz ile karşısındakini hakkını örtmek ve aldatmak
Münhasif:sönükleşen, gölgede kalan, değersiz
Münkir:inkâr eden, kabul etmeyen, değersiz
Müsavi:denk, aynı derecede
Nuzül:iniş, inmek, aşağı inmek
Sır:herkesin bilmediği gizli hakikat
Süha yıldızı:büyükayı yıldızlarının en küçüğü
Tahfif:hafifletme, yükünü azaltma, küçük görme, küçümseme
Tasadduk:sadaka vermek
Tecavüz:haddini aşmak, zorlamak, söz veya hareketle ileri gitmek
Tenzil:indirmek, aşağı indirmek
Terğib:rağbet ettirmek, şevklendirmek, isteklendirmek
Terhib:korkutmak, fazla korkutmak
Vaiz:nasihat veren, dini meseleler üzerine öğüt veren