MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 29.09.2013 00:25
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Cennet haram olan üç kişi:
1- İçki müptelası,
2- Ana babaya âsi,
3- Deyyus.
Hadis-i Şerif meali
(İ.Ahmed)
'Allah bir kulunun hayrını isterse onu istihdam eder! .
Dediler ki:
-Ya Resulallah! İstihdam ne demektir? Allah hayrını dilediği kulunu nasıl istihdam eder?
Buyurdu ki:
-İstihdam, o kulunu hayırlı işlerle meşgul etmesi, ömrünü İslami hizmetlerle değerlendirme aşk ve şevkini duyurmasıdır.'
Hz. Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilmiştir. Allah’ın Resulü (sav) şöyle dedi: Muhakkak ki mescitlerin direkleri vardır. Melekler onlarla otururlar. Eğer mescitte bulunmazlarsa melekler onları ararlar. Eğer hastalansalar melekler onları ziyaret ederler. Eğer bir ihtiyaç içinde olsalar melekler onlara yardım ederler. Mescitte oturan üç hayırdan birini kazanır: İstifade edilen bir arkadaş bulur veya doğru bir söz dinler ya da beklenilen bir rahmeti elde eder.
Kim melekler ile beraber aynı mecliste oturmak, ortalıkta gözükmediğinde melekler tarafından aranmak, hastalandığında melekler tarafından ziyaret edilmek ve ihtiyaç içindeyken meleklerin yardımına mazhar olmak isterse bu hadis-i şerife dikkat etmeli ve hadiste işaret edilen ameli hayatına geçirmelidir. Kim bu hadis-i şerifte zikredilen amele muvaffak olursa, zikredilen bütün bu faziletlere de sahip olur.
Kâfirlere muhabbet edilir mi?
İ'lem eyyühe'l-aziz! Kâfirlerin müslümanlara ve ehl-i Kur'ân'a düşman olmaları, küfrün iktizâsındandır. Çünkü, küfür imana zıttır. Maahaza, Kur'ân, kâfirleri ve âbâ ve ecdatlarını idam-ı ebediyle mahkûm etmiştir.
Binaenaleyh, Müslümanlarla ülfet ve muhabbetleri mümkün olmayan kâfirlere muhabbet boşa gidiyor. Onların muhabbetiyle karşılaşılamaz. Onlardan medet beklenilemez. Ancak ('Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.' Âl-i İmran Sûresi: 3:173.) diye Cenab-ı Hakka iltica etmek lâzımdır.
Bu zamanın kalbî hastalıkları: benlik enaniyet, övünmek...

Kardeşlerim, belki ben öleceğim. Bu zamanın bir hastalığı daha var; o da benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek iştahı, tiryakilik gibi hastalıklardır. Risale-i Nur'un Kur'ân'dan aldığı dersin en birinci esası benlik, enaniyet, hodfuruşluğu terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs-ı hakikî ile imanın kurtarılmasına hizmet edilsin. Cenab-ı Hakka şükür, o âzamî ihlâsı kazananların pek çok efradı meydana çıkmış. Benliğini, şan ve şerefini en küçük bir mesele-i imaniyeye feda eden çoktur. Hattâ Nurun biçare bir şakirdinin düşmanları dost olduğu vakit onunla sohbet etmek çoğaldığı için, rahmet-i İlâhiye cihetinde sesi kesilmiş. Hem de ona takdirle bakanlar isabet-i nazar hükmüne geçip onu incitiyor. Hattâ musafaha etmek de tokat vurmak gibi sıkıntı veriyor.

'Senin bu vaziyetin nedir? ' diye soruldu. 'Madem milyonlar kadar arkadaşların var; neden bunların hatırlarını muhafaza etmiyorsun? '

Cevaben dedi: 'Madem mesleğimiz âzamî ihlâstır; değil benlik, enaniyet; dünya saltanatı da verilse, bâki bir mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek âzamî ihlâsın iktizasıdır. Meselâ, harp içinde, avcı hattında, düşmanın top gülleleri arasında Kur'ân-ı Hakîmin tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine 'Defteri çıkar' diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur'ân'ın bir harfinin, bir nüktesini düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.'
O kardeşimize sorduk: 'Bu acip ihlâsı nereden ders almışsın? '
Demiş: İki noktadan...
Birisi: Âlem-i İslâmiyetin en acip harbi olan Bedir Harbinde, namaz vaktinde cemaatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücumuyla beraber mücahidlerin yarısı silâhını bırakıp cemaat hayrına şerik olmak; iki rek'at sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm bir hadis-i şerifiyle emretmiş olmasıdır. Madem harpte bu ruhsat var. Ve madem cemaat hayrı da sünnet olduğu halde, o sünnete riayet etmek en büyük bir hadise-i dünyeviyeye tercih edilmiş. Üstad-ı mutlakın böyle bir işaretinden bir nüktecik alarak, biz de ruh ve canımızla ittibâ ediyoruz.
İkincisi: Kahraman-ı İslâm İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelûtiyenin çok yerlerinde ve âhirinde bir himayetçi istemiş ki, namaz içinde huzuruna gaflet gelmesin. Düşmanları tarafından ona bir hücum mânâsı hâtırına gelmemek, sırf namazdaki huzuruna pek çok olan düşmanları tarafından bir hücum tasavvuru ile namazdaki huzuruna mâni olunmamak için, bir muhafız ifriti dergâh-ı İlâhîden niyaz etmiş.
İşte bu biçare, ömrü bu zamanda hodfuruşluk içinde yuvarlanan biçare kardeşiniz de, hem sebeb-i hilkat-ı âlemden, hem kahraman-ı İslâmdan bu iki küçük nükteyi ders aldım. Ve bu zamanda çok lâzım olan Kur'ân'ın esrarına ehemmiyet vermekle, harp içinde ruhunun muhafazasını dinlemeyerek, Kur'ân'ın bir harfinin bir nüktesini beyan etmiş.