Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
“Ashabım!
Ganimet belirli kimselerin elinde dolaştığı,
emanetin ganimet kabul edildiği,
zekâtın külfet sayılarak verilmediği,
ilmin dine ve ahirete hizmet dışında dünyevi amaçlar için elde edildiği,
kişinin hanımına itaat edip annesine âsi olduğu,
arkadaşına itaat edip babasından uzaklaştığı,
mescitlerde gürültülerin çoğaldığı,
fasık ve facirlerin toplumun liderleri haline geldiği,
bayağı adamların milleti idare ettiği,
kötülüğünden korkulduğu için kişiye saygı duyulduğu,
şarkı aletlerinin ve şarkıcı kadınların çoğaldığı ve itibar gördüğü,
şarapların içildiği
ipek elbiseler giyildiği
ve bu ümmetin sonra gelenleri öncekilerine lanet okuduğu zaman kızıl bir rûzgarı bekleyin.
Bundan sonra da depremler çoğalır, arzda çökmeler olur, insanların suretleri değişir ve bunun gibi fitneler arka arkaya gelemeye başlar. İşte bu zamanda bilin ki kıyamet yakındır.”
Hadis-i Şerif meali
(Tirmizi, Fiten, 31)
Dua ediniz!
Sual: Mü'minin mü'mine en iyi duası nasıl olmalıdır?
Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı. Çünkü bazı şerâit dahilinde dua makbul olur. Şerâit-i kabulün ictimaı nispetinde makbuliyeti ziyadeleşir.
Ezcümle, dua edileceği vakit, istiğfar ile mânevî temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan salâvat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve âhirde yine salâvat getirmeli. Çünkü, iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.
*Hem bizahri'l-gayb, yani gıyaben ona dua etmek,
*Hem hadiste ve Kur'ân'da gelen me'sur dualarla dua etmek; meselâ,
('Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve âfiyet istiyorum.' Hadis-i Şerif meali)
('Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azâbından koru.' Bakara Sûresi: 2:201.)
gibi câmi dualarla dua etmek
*Hem hulûs ve huşû ve huzur-u kalble dua etmek,
*Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,
*Hem mevâki-i mübarekede, hususan mescidlerde,
*Hem Cumada, hususan saat-i icabede,
*Hem şuhur-u selâsede, hususan leyâli-i meşhurede,
*Hem Ramazan'da, hususan Leyle-i Kadirde dua etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyen me'muldür.
*O makbul duanın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut dua olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, dua kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.
Lügatçe;
Esbab-ı kabul: Kabûl edilme sebepleri-şerâit: şartlar-Şerâit-i kabul: kabul şartları-ictima: Toplanmak. Bir araya gelmek-istiğfar: Cenâb-ı Allah`tan kusurların affedilmesini, günâhların bağışlanmasını isteme; estağfirullah demek-salâvat-ı şerife: Peygamber Efendimiz (a.s.m.) için yapılan rahmet duâsı-me'sur: Rivayet yolu ile öğretilmiş meşhur ve mühim haberler-câmi: kapsamlı, kapsayıcı-hulûs: Hâlislik, saflık, samimiyet, içtenlik-huşû: Korku ile karışık sevgiden gelen edebli hâl-huzur-u kalb: kalben Allah'ın huzurunda olduğunu hissetmek-mevâki-i mübareke: mübarek yerler-saat-i icabe: Duânın kabul edildiği Cuma gününde bir vakit-şuhur-u selâse: üçaylar-leyâli-i meşhure: Mübârek geceler-hayat-ı ebediye: sonsuz hayat, ahiret hayatı.
Herkes gibi ben dahi muhakkak gireceğim” diye mezarıma hayalen girdim. Ve kabirde yalnız, kimsesiz, karanlık, soğuk, dar bir haps-i münferitte, bir tecrid-i mutlak içindeki tevahhuş ve meyusiyetten tedehhüş ederken, birden Münker ve Nekir taifesinden iki mübarek arkadaş çıkıp geldiler. Benimle münazaraya başladılar. Kalbim ve kabrim genişlediler, nurlandılar, hararetlendiler. Âlem i ervâha pencereler açıldı. Ben de, şimdi hayalen ve istikbalde hakikaten göreceğim o vaziyete bütün canımla sevindim ve şükrettim.
Sarf ve nahiv ilmini okuyan bir medrese talebesinin vefat edip, kabirde Münker ve Nekir’in: “Men Rabbüke” (Senin Rabbin kimdir?) diye suallerine karşı, kendini medresede zannedip nahiv ilmiyle cevap vererek, “Men mübtedâdır, Rabbüke onun haberidir. Müşkül bir meseleyi benden sorunuz, bu kolaydır” diyerek, hem o melâikeleri, hem hazır ruhları, hem o vâkıayı müşahede eden orada bulunan bir keşfü’l-kubur velîsini güldürdü ve rahmet-i İlâhiyeyi tebessüme getirdi. Azaptan kurtulduğu gibi, Risale-i Nur’un bir şehid kahramanı olan merhum Hâfız Ali, hapiste Meyve Risalesini kemâl-i aşkla yazarken ve okurken vefat edip kabirde melâike-i suale mahkemedeki gibi Meyve hakikatleriyle cevap verdiği misillü, ben de ve Risale-i Nur şakirtleri de, o suallere karşı Risale-i Nur’un parlak ve kuvvetli hüccetleriyle istikbalde hakikaten ve şimdi mânen cevap verip onları tasdike ve tahsine ve tebrike sevk edecekler inşaallah.
Lügatçe;
haps-i münferit: tek başına hapis, hücre hapsi-tecrid-i mutlak: tam bir yalnızlık, yalnız başına bırakılma-tevahhuş: korkma, ürküntü-meyusiyet: ümitsizlik-tedehhüş: dehşete düşme, korkma-Münker ve Nekir: sorgu melekleri, öldükten sonra insanları kabirde sorgulayan melekler-Âlem i ervâh: ruhlar alemi-Sarf ve nahiv: Arapça dilbilgisi, gramer-keşfü’l-kubur: kabirdeki ölülerin hallerini anlayan ve bilen Allah dostu zât, evliya.