MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 06.08.2013 23:46
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Cenâb-ı Hak bizi ve sizi,
bu zamanın câzibedar fitnesinden kurtarsın ve muhâfaza eylesin. Âmin
Bediüzzaman
Nebiler, evliyalar, asfiyalar, sıddıkînler Allah'ın birliğine şehadet ediyor
Ve bilhassa, bütün enbiya ve evliya ve asfiya ve sıddîkînin imamı ve reisi ve hülâsası olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ihbarını tasdik eden hiçbir mu'cizat-ı bâhiresi ve hakkaniyetini gösteren hiç bir hakikat-i aliyesi ve bütün mukaddes ve hakikatli kitapların hülâsatü'l-hülâsası olan Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânın hiçbir âyet-i tevhidiye-i katıası ve mesâil-i imaniyeden hiçbir mesele-i kudsiyesi yoktur ki, Senin vücûb-u vücûduna ve kudsî sıfatlarına ve Senin vahdetine ve ehadiyetine ve esmâ ve sıfâtına şehadet etmesin ve delâleti olmasın ve işareti bulunmasın.
Hem nasıl ki bütün o yüz binler muhbir-i sâdıklar, mu'cizâtlarına ve keramâtlarına ve hüccetlerine istinad ederek, Senin varlığına ve birliğine şehadet ederler. Öyle de, her şeye muhit olan Arş-ı âzamın külliyat-ı umurunu idareden, tâ kalbin gayet gizli ve cüzî hâtırâtını ve arzularını ve dualarını bilmek ve işitmek ve idare etmeye kadar cereyan eden rububiyetinin derece-i haşmetini ve gözümüz önünde hadsiz muhtelif eşyayı birden icad eden, hiçbir fiil bir fiile, bir iş bir işe mâni olmadan, en büyük bir şeyi en küçük bir sinek gibi kolayca yapan kudretinin derece-i azametini, icmâ ile, ittifak ile ilân ve ihbar ve isbat ediyorlar.
Hem nasıl ki, bu kâinatı, zîruha, hususan insana mükemmel bir saray hükmüne getiren ve Cenneti ve saadet-i ebediyeyi cin ve inse ihzar eden ve en küçük bir zîhayatı unutmayan ve en âciz bir kalbin tatminine ve taltifine çalışan rahmetinin hadsiz genişliğini ve zerrattan tâ seyyarata kadar bütün envâ-ı mahlûkatı emirlerine itaat ettiren ve teshir ve tavzif eden hâkimiyetinin nihayetsiz vüs'atini haber vererek, mu'cizât ve hüccetleriyle isbat ederler. Öyle de, kâinatı, eczaları adedince risaleler içinde bulunan bir kitab-ı kebir hükmüne getiren ve Levh-i Mahfuzun defterleri olan İmam-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübînde, bütün mevcudatın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan ve umum çekirdeklerde umum ağaçlarının fihristlerini ve programlarını ve zîşuurun başlarında bütün kuvve-i hâfızalarda, sahiplerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazaman yazdıran ilminin her şeye ihatasına ve her bir mevcuda çok hikmetleri takan, hattâ her bir ağaçta meyveleri sayısınca neticeleri verdiren ve her bir zîhayatta âzâları, belki eczaları ve hücreleri adedince maslahatları takip eden, hattâ insanın lisanını çok vazifelerde tavzif etmekle beraber, taamların tatları adedince zevkî olan mizancıklarla teçhiz ettiren hikmet-i kudsiyenin her bir şeye şümulüne; hem bu dünyada numuneleri görülen celâlî ve cemâlî isimlerinin tecellileri daha parlak bir surette ebedü'l-âbâdda devam edeceğine ve bu fâni âlemde numuneleri müşahede edilen ihsanatının daha şâşaalı bir surette dâr-ı saadette istimrarına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlerine ve beraber bulunmalarına bi'l-icmâ, bi'l-ittifak şehadet ve delâlet ve işaret ederler.
Hem yüzer mucizât-ı bâhiresine ve âyât-ı kâtıasına istinaden, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Kur'ân-ı Hakîmin olarak, bütün ervâh-ı neyyire ashâbı olan enbiyalar ve kulûb-u nuraniye aktâbı olan evliyalar ve ukul-ü münevvere erbabı olan asfiyalar, bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, Senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve Senin kudret ve rahmet ve inayet ve hikmet ve celâl ve cemâlin gibi kudsî sıfatlarına ve şe'nlerine ve izzet-i celâline ve saltanat-ı rububiyetine itimaden ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakîn itikadlarıyla saadet-i ebediyeyi cin ve inse müjdeliyorlar ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar ve İmân edip şehadet ediyorlar.
Lügatçe;
asfiya: Sâfiyet, kemâlât ve takvâ sahibi olup, Hz. Peygamberin (a.s.m.) vârisi olup, onun meslek ve gayelerini hayata geçirmeye ve tatbike çalışan âlim zât-sıddîkîn: Doğruluktan aslâ tâviz vermeyen ve inandıklarını harfiyen yaşayan insan-mu'cizat-ı bâhire: Ap açık mu`cizeler-hakikat-i aliye: Yüce, ulvî hakikat, gerçek-hülâsatü'l-hülâsa: Sözün özü. Özetin de özeti-âyet-i tevhidiye-i katıa: Allah`ın birliğini gösteren kesin delil-muhbir-i sâdık: Doğru haberci; Allah ve âhiretle ilgili doğru haberler veren Peygamberimiz (a.s.m.) ve diğer peygamberler (a.s.) için kullanılır-muhit: İhâta eden, herşeyi kuşatan ve herşeyi içerisine alan-külliyat-ı umur: İşlerin bütünü-rububiyet: Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı-zîruh: Ruh sahibi-ihzar: Hazırlamak-zîhayat: Hayat sahibi, canlı-teshir: İtaat ettirmek, boyun eğdirmek-tavzif: Vazife vermek, görevlendirmek-vüs'at: Genişlik, herşeyi içine almak-ecza: Cüz`ler, bölümler, parçalar-kitab-ı kebir: Büyük kitap-İmam-ı Mübîn: ilim ve emr-i İlahînin bir nev’ine bir ünvandır ki; âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani zaman-ı hâlden ziyade, mazi ve müstakbele nazar eder-Kitab-ı Mübîn: Kâinattaki olayları cereyan ettiren Allah`ın kudretine âit nizam ve intizam esaslarını, kanunlarını ihtivâ eden mânevî kitap; Kudret Kitabı-sergüzeşt: Hayat macerası-ebedü'l-âbâd: Sonsuzlukların sonsuzluğu; âhiret, ebedî hayat-istimrar: Devam etme-bi'l-icmâ: Fikir birliği. Bir meselede âlimlerin ittifak etmesi-âyât-ı kâtıa: Kesin âyetler-ervâh-ı neyyire: Nurlu, nurani ruhlar-kulûb-u nuraniye: Nurlu kalbler-ukul-ü münevvere: Nurlu, nurlanmış akıllar-keşfiyat: Allah`ın izni ile bâzı büyük insanlara Kur`ân`dan öğretilen, geçmişe, bugüne ve yarınlara âit mânevî keşifler, sırlar-müşahedat: Gözle görülen şeyler. Görüşler. Keşifle manen seyredilenler-ilmelyakîn: İlim yoluyla kesin olarak bilmek.
Eski ve yeni zaman münafıklarının kafa bulandırmasına bir örnek
“Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın Zeyneb’i tezevvücünü, eski zaman münafıkları gibi yeni zamanın ehl-i dalâleti dahi medar-ı tenkit buluyorlar; nefsanî, şehevânî telâkki ediyorlar” diyorsunuz.
Elcevap: Yüz bin defa hâşâ ve kellâ! O dâmen-i muallâya şöyle pest şübehâtın eli yetişmez. Evet, on beş yaşından kırk yaşına kadar, hararet-i gariziyenin galeyanı hengâmında ve hevesât-ı nefsaniyenin iltihabı zamanında, dost ve düşmanın ittifakıyla kemâl-i iffet ve tamam-ı ismetle Haticetü’l-Kübrâ (r.a.) gibi ihtiyarca birtek kadınla iktifa ve kanaat eden bir zâtın, kırktan sonra, yani hararet-i gariziye tevakkufu hengâmında ve hevesât-ı nefsâniyenin sükûneti zamanında kesret-i izdivac ve tezevvücâtı, bizzarure ve bilbedâhe, nefsanî olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenit olduğunu, zerre kadar insafı olana ispat eder bir hüccettir.
O hikmetlerden birisi şudur ki: Zât-ı Risaletin akvâli gibi, ef’al ve ahvâli ve etvar ve harekâtı dahi menâbi-i din ve şeriattır ve ahkâmın me’hazlarıdır. Şıkk-ı zâhirîsine Sahabeler hamele oldukları gibi, hususî dairesindeki mahfî ahvâlâtından tezahür eden esrar-ı din ve ahkâm-ı şeriatın hameleleri ve râvileri de ezvâc-ı tâhirattır ve bilfiil o vazifeyi ifa etmişlerdir. Esrar ve ahkâm-ı dinin hemen yarısı, belki onlardan geliyor. Demek bu azîm vazifeye, birçok ve meşrebce muhtelif ezvâc-ı tâhirat lâzımdır.
Lügatçe;
dâmen-i muallâ: Yüce, yüksek etek; Yüksek nâmus sahibi-pest: Alçak, aşağı-şübehât: şüpheler-hararet-i gariziye: Duyguların kuvvetli olması hâli, ateşlilik-hengâm: An, zaman, vakit, sıra, çağ-iltihab: Alevlenmek. Yanmak-kemâl-i iffet: Tam ve eksiksiz bir iffet ve nâmuslulukta-tamam-ı ismet: Hata ve günahlardan tamamıyla uzak-tevakkuf: Durma, duraklama-kesret-i izdivac: çok kadınla evlilik-akvâl: Sözler, konuşmalar-ef’al: Fiiller, hareketler-etvar: Tavırlar, davranışlar-menâbi-i din ve şeriat: Dinin ve şeriatın kurucusu-me’haz: Menba'. Bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer. Bir şeyin aslının alındığı kaynak-Şıkk-ı zâhirî: Görünüşteki kısımlar, haller-hamele: Taşıyan, yüklenen, üzerine alan-mahfî: Gizli-ezvâc-ı tâhirat: Hz. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) iffetli, mübârek hanımları-meşreb: huy, yaratılış, ahlâk.