Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Teravih 8 rekat kılınabilir mi?
Teravih namazının kaç rekat kılınacağı tartışmaları hafızam beni yanıltmıyorsa son beş-on yılın popüler konusu.
Kerameti kendinden menkul medyanın körüklemesi ve medya vaizleri adı verilen zevât-ı kirâmın tartışmalarını TV ekranları, gazete sayfalarına taşıması neticesi kamuoyuna mal olmasını kastediyorum. Her yıl Ramazan’da temcit pilavı misali tekrar tekrar gündeme getiriliyor.
Aslında bu mevzu, ulema ve fukaha nezdinde asırlardır müzakerelere konu olmuş. Burada bir yanlış var; yanlış ehl-i ilim arasında cereyan etmesi gereken müzakerelerin kamuya açık bir şekilde yapılması. Bir de buna ehliyetli-ehliyetsiz herkesin konuşmasını ilave ederseniz; iş içinde çıkılmaz hale geliyor. Bu yazıda söz konusu tartışmalara farklı bir zaviyeden bakacağım ama önce teravih namazının kaç rekat olduğuna dair yazılmış ilmi bir makaleye atıfta bulunmak istiyorum. Konu hakkında yeterli bilgi edinmek ve bir kanaate varmak isteyenler Ergun Çapan tarafından kaleme alınan bu makaleyi okumalılar.
Gelelim benim farklı zaviye dediğim hususa; modernizm ve post-modern dönem –ki şu anda her ikisini birlikte yaşıyoruz denebilir- Müslüman bilincini çok yaraladı. 19. asrın hakim ideolojisi olan pozitivizmin yaraları sarılmadan peşi peşine sökün eden bu iki dönem, pozitivizmin Müslüman zihninde açmış olduğu yarayı daha da derinleştirdi. Bu açıdan Müslümanlık ve özellikle Müslümanlığın pratik hayata yansıyan ameli değer ve uygulamalarına bakarken bu husus gözden kaçırılmamalıdır. Pre-modern ya da geleneksel adını verdiğimiz saf imanın bütünüyle soluklandığı bir dönemde yaşamıyoruz. O dönemin ne imanına ne de zihnine sahibiz bizler.
İddialı bulabilirsiniz bu okuyacağınız cümleyi ama çekinmeden yazacağım; yazacağım çünkü can u gönülden doğruluğuna inanıyorum ben bu düşüncemin; din ile aramızda mesafe var bizim. Namaz kılsak da, oruç tutsak da, zekat versek, hacca gitsek de var. Kimimizde bu mesafe Everest tepesi yüksekliği kadar, kimisinde daha daha düşük seviyede ama var. Tahkiki-taklidi iman, hakiki-kültür Müslümanı nitelendirmeleri bu ayırımı ifade eden tabirler olsa gerek.
Üzerinde derinlemesine düşündüğüm zaman içimi acıtan, beynimi zonklatan, gönlüme tabir caizse hançer saplanmış gibi his veren bu gerçekle yüzleşmek zorundayız. Dini parçaladık biz. Günümüz ilim dünyasında uygulanan –doğruluğu yanlışlığı ayrı bir tartışma konusu- parçalanmayı biz dinde yaptık. Kelam, fıkıh, hadis, tasavvuf, tefsir vs diyerek yaptığımız bu parçalanmanın haydi ciddi getirileri var diyelim; ama biz söz konusu parçalanmayı ferdi Müslümanlığımıza yansıttık. Kelam ilminin ilgi alanına giren ve onun onay verdiği şekliyle imanımız tamam diyelim; ama o imanın ruhani boyutunu hayatımızdan çıkardık. Ne acıdır ki bu boyutu hayatımızdan çıkardığımızın farkında bile değiliz. Bazılarımız o ruhani hayatta mesafe kat etmiş fakat fıkıh adına takvim yaprağı bilgilerinden bile mahrum.
İşte bu parçalanmışlık zaten yaralı olan Müslümanlık bilincimizde ayrı bir yara oluşturuyor. Şahsi kanaatim itibarıyla teravih namazı 8 veya 20 rekat tartışmalarının pazar ve piyasa bulmasının ardında bu yaralı bilinç var. Teravihleri hızlıca kıldıran halk söylemi ile “jet imam” arayışımızın arkasında bu parçalanmışlık var.
Öyleyse gelin önce bu parçalanmışlığa son verelim. Yaralı bilinçlerimizi onaralım. İman-amel bütünlüğünü sahabe-i kiramın yakaladığı ölçüde yakalamaya gayret edelim. Bakın o zaman ne bu tartışmalar ne olacak ne de tartışmalar müşteri bulacak. Teravih 20 değil 120 rekat denildiğinde neden 220 değil diyen bir ruh haletine sahip olunup kemal-i samimiyetle Rabb’in divanına durulacak.
Hasılı, hakiki dinle aramızda oluşmuş bulunan boşluğu kapatmak, mesafeyi daraltmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde teravih namazı var mı yok mu tartışmalarını bile yapar hale geliriz.