MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 13.07.2013 00:46
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Hamiyet-i İslâmiye,
en kuvvetli ve metin ve arştan gelmiş bir zincir-i nuranîdir.
Kırılmaz ve kopmaz bir urvetü'l-vüskadır.
Tahrip edilmez, mağlûp olmaz bir kudsî kaledir.
Bediüzzaman
Peygamberlik gelmeden önce Hz. İbrahim'in dini üzre ibadet ederdi
Sual: Sinn-i mükellefiyet on beş sene kabul ediliyor. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm nübüvvetten evvel nasıl ibadet ederdi?
Elcevap: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâmın, Arabistan'da çok perdeler altında cereyan eden bakiye-i dini ile. Fakat farziyet ve mecburiyet suretiyle değil, belki ihtiyarıyla ve mendubiyet suretiyle ibadet ederdi. Şu hakikat uzundur; şimdilik kısa kalsın.
Lügatçe;
Sinn-i mükellefiyet: Sorumluluk yaşı-bakiye-i din: Dinin devam etmesi-mendubiyet: Emir olmadığı halde, yapılması hayır ve sevap olan işler.
Herkesin nefsi anlar ki; mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir
DÖRDÜNCÜ NÜKTE

Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hattâ, mevhum bir rububiyet ve keyfemâyeşâ hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.

İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.

Lügatçe;
mevhum: Olmadığı halde var sanılan, kuruntu edilen-rububiyet: Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı; (Burda yalancı terbiye ve idarecilik) -keyfemâyeşâ: Kendi keyfince, keyfi nasıl isterse, başıboş-memlûk: Köle, kul, esir; bende, hizmetkâr-abd: Kul, köle.