Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kâinatın enva'ını hikmet dairesinde insanın etrafında toplayıp bütün hacatına kemal-i intizam ve inayet ile koşturmak, bilbedahe iki haletten birisidir: Ya kainatın her bir nev'i kendi kendine insanı tanıyor, ona itaat ediyor, muavenetine koşuyor. -Bu ise yüz derece akıldan uzak olduğu gibi, çok muhalatı intac ediyor. İnsan gibi bir aciz-i mutlakta, en kuvvetli bir Sultan-ı Mutlak'ın kudreti bulunmak lazım geliyor.- Veyahut bu kainatın perdesi arkasında bir Kadir-i Mutlak'ın ilmi ile bu muavenet oluyor. Demek kainatın enva'ı, insanı tanıyor değil; belki insanı bilen ve tanıyan, merhamet eden bir zatın tanımasının ve bilmesinin delilleridir.
(Bediüzzaman Said Nursi - 14. lem'a'dan)
Lügatler
Âciz-i mutlak: tam güçsüz, en kuvvetsiz ve çaresiz
Belki:bilakis, aslında
Bilbedahe:açık olarak, aşikar
Daire:sınır içi, bir mnevi tesirin hükmünün geçtiği alan, çember
Enva':çeşitler, türler
Hâcât:ihtiyaçlar
Halet:hal, keyfiyet, durum
Hikmet:Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye
İnayet:yardım, lütuf
İntac:neticelenme, meydana getirme, doğurma
İtaat:söz dinlemek, alınan emre uymak, boyun eğmek
Kadîr-i mutlak:mutlak güç ve kuvvet sahibi
Kâinat: evren, yaratılanların hepsi
Kemal-i intizam:tam bir düzen ve tertip
Kudret: güç, kuvvet, iktidar
Lazım:lüzumlu, gerek
Lem'a:parıltı, parlamak
Merhamet:acımak, şefkat göstermek
Muavenet:yardımlaşma
Muhalat:imkânsızlıklar, mümkün olmamalar
Nev':çeşit, sınıf, cins
Sultan-ı mutlak:mutlak hâkimiyet sahibi olan Allah