Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
SEVGİYE DÂİR (Deneme 6/156)
Şüpheye düştüğüm olmadı değil varlığı hakkında. Öyle ya, bunca kavga, bunca gürültü, bunca kin, bunca kan! “Sevgi diye bir şey olsa bunlar olur mu hiç? ! ...” diye düşündürüyor insanı.
Sonra bir çiçeğin tomurcuklanışını, bir çocuğun gülüşünü, bir annenin yavrusuna sarılışını görünce içim ısınıveriyor. Varmış diyorum. Var işte! Uzağa gitmeye ne gerek. Aha şuramda. Sıcacık! Var işte…
Evet, “Kör parmağım gözüne” ِ ölçüsünde değil belki; elle tutamaz, mikroskop altında inceleyemezsiniz belki. Ancak, bir bakmışsınız; taştan daha sert bir gerçekmiş gibi, kurşundan daha delici ve yakıcıymış gibi, hissettirir kendini.
Bazen çıkarla ilişkilendirdiğim de oluyor sevgiyi. “Acaba? …” diyorum. “Çıkarlarımıza hizmet edenlere karşı duyduğumuz bir minnet hissi midir sevgi… Bu yüzden mi babamı çok seviyorum mesela? ” Peki ِ öyleyse, babamın yada annemin ne çıkarı var beni ِ ölesiye sevmelerinde? ! …
Birden, televizyonda seyrettiğim bir haber canlanıyor zihnimde. Spikerin sesi çınlıyor kulaklarımda: “Sayın seyirciler! Fedakâr anne, çocuğunu kurtarmak isterken canından oldu. Dün ِ ً öğle saatlerinde meydana gelen trafik kazasında…” diye devam eden haberde, canını hiçe sayarak çocuğunu kurtaran bir annenin fedakârlığı söz konusu ediliyordu. Bu annenin davranışının çıkar amaçlı olmadığı o kadar açıktı ki. Sevgiyi çıkarla ilişkilendirmek utandırıyor bu yüzden beni.
Ha! Çıkarları için birilerini sevenler yok mu? Elbette, buna sevgi denebilirse, var. Ama bu tür sevgilerin köksüz otlar gibi ne kadar iğreti (çakma!) , ne kadar yapmacık durduğunu, hafif bir rüzgârla nasıl savrulup yok olduğunu herkes bilir.
Bir fırsatını bulup babama soruyorum sevgiyi. Babam gülümseyerek ve sanki içimi okurcasına bakarak: “Sevgi ilahi kaynaklı bir rahmettir yavrum” diyor. “Hem de rahmetin en kuşatıcı, en kapsamlı hali. İnsan ilahi sevgiyle yaratılmış ve kalbine sevgi tohumları serpiştirilmiştir. O tohumlar Allahın lutfuyla yeşerir. Tıpkı, bir çekirdeğin rahmet damlalarıyla can bulması gibi... Nasıl çiçeklerin düşmanları varsa sevginin de düşmanları vardır. Yanlış inanışlardan kaynaklanan kin gibi, kıskançlık gibi, hırs gibi kötü duygular sevginin düşmanlarıdır… Sevgiyi bu gibi zararlılardan korumak gerekir. Bilhassa beslendiği kaynağın, yanlış inanışlar tarafından tıkanmasına izin vermemek gerekir. Bütün peygamberler, (özellikle bizim peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.s) , içimizdeki sevgi bahçelerinin bahçıvanlarıdır. Gönül bahçelerinde sevgi çiçekleri yeşertmeyi, korumayı, kollamayı onlar ِ ً öğretmiştir insanlara. Bu sevgi çiçeklerinin kimisi büyüyerek aşk halini alır. İçlerinden sadece Allah aşkı, tekâmül ederek (gelişmesini tamamlayarak) sevginin zirvesi olan “kulluk” makamına ulaşır.
İnsanın eksikliği, sevgisinin eksikliğindendir; sevgisinin kusurlu oluşundandır. Kötülükleri de bu hastalıklı hali yüzünden işler.
Küfür, bir gerçeğin üstünü ِ örtmek demektir yavrum. İnsanlar sevgi denen bu ilahi güzelliğin üstünü cehaletle, kinle, kıskançlıkla, bencillikle, hırsla ِ örterek bir çeşit küfre girerlerse, yani sevgiyi kısmen veya tamamen ِ öldürürlerse, insana yakışmayan davranışlarda bulunmaları kaçınılmaz olur.
Bizim dinimiz sevgi dinidir. Bu dinin sevgi pınarlarından beslenerek Yunus gibi, Mevlana gibi nice sevgi adamları yetişmiştir…”
Babamın bu açıklamalarından sonra, sevgiye dair bilgilerim şüphelerden arınarak, billurlaşmış oldu. İnsanın kemali (olgunluk derecesi) sevgisinin kemaline bağlıymış. Anladım… Sevgi, insan olmak, insan kalmak ve insan ِ ölmek için olmazsa olmaz bir nimetmiş.
Anladım…
Osman ŞENER