Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
HATİCE'NİN YAŞAM MÜCADELESİ..
Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım. Diğer kader arkadaşlarım gibi anlatıma değer bende bir şeyler yaşadım. Kanser rahatsızlığımdan dolayı almış olduğum Kemoterapi henüz yeni bitti. Kansev derneği üyeleriyle tanışınca benim durumumdan dahada beter olanları dinledikçe kendimce moral bulmaya çalıştım. Dernek üyelerinin hayat hikayelerinin kitaplaşacağını öğrenince bende duygularımı aktarmak istedim.
Ankara'dan Isparta'ya yol alıyorum. Çok sevmiştim, evlendim ama kabul görmedim, asla mutlu olamadım. Yarı baygın, yarı gözü açık bilmiyordum beni ne bekliyor. Dört yaşında bir yavrucuk yanında iyi ki iyi insanlar var, otobüste onu sevenler oldu ama onu bile düşünecek halim yoktu. Çok hastaydım..Sağlam gittiğim Ankara'dan harabe bedenle ayrılıyorum., ağlamayı bile unuttum, kaderimle baş başaydım.
Kalbimi orada çok sevdiğim eşimde bırakmıştım.Anne olunca bir çok eziyetlere katlanmak zorunda kaldım. Yavrumun varlığı da tüm eziyetleri ikiye katlamıştı. Bana kısır gelin lakabı takılırken yavrumun varlığını hazmetmeyenler çalıştığım halde çocuğuma bakmak istemediler. Rahatsız olunca sütüm ancak iki ay yetti. Bedenim kurudukça eşimde evimden kovup eve başka kadın getirmişti . Bu ihanete ancak 7-8 ay dayandım.
Ayrılmamak için yinede çok yalvardım ama taşınıp gittiler. Üç yaşında ki yavrumun mutluluğu için eşimle tekrar bir araya geldim. Adam eş değil bir yabancı gibi benden kaçıyordu. Sekiz ayda ancak üç ay zor şer birlikteliğimiz oldu. Bu süreçte tartışmalar, hakaretler pes ettiriyordu beni. Sabah ona kahvaltı hazırladığım halde, akşam yolunu gözlediğim halde şiddet gördüm.
Çok hastaydım, bütün kemiklerim sızlıyordu. Ben ailemin yanına gideceğim deyinde bana mütevazi davranmak şöyle dursun ( Defol git evliliği bitiriyorum ) sözü hafızama son hakareti olarak kaydedildi. Beni sevmeyen insanın yanında durmam da yersizdi zaten. Sonunda köpeğimi satıp bilet parası yapıp başkentten ayrılıp bin bir umutla Türkiye'nin gül bahçesine geldim.
Üzüntülerimin artmasıyla 65 kilodan, 44 kiloya düştüm. Aynaya bakmaya çekiniyordum. Çünkü vücut iskelet görünümünde, suratım iltihaptan şişmiş, yarı baygın, yarı ayık, para yok, sigorta yok, arayan soran yok, her şeyimi verdiğim 11 yıllık emeğimi yiyen eşim yok, hiç yaşamamıştı sanki. Peki bu çocuk nereden olmuştu?. Bu anneyi virane eden Allah huzuruna nasıl çıkacak?.
Annem ve babam halimi görünce çok acıdılar ama onlarda çok çaresizdi. Sigorta olmayınca parada olmayınca merdiven altı yerde temizlik işler yaptırıldı. Çocuğumla ilgilenemiyordum. vücudum bitikti. tam iki yıl sığındığım babamdan utanıyordum. Uyuşuk bedeni terk etmiyordu. babamın sesini duyuyordum: ( Bu çocuğun babası belli ama anası nerede diyordu) Cevap verecek halimde yoktu, ayağa kalkamıyordum.
Uzun yıllar yorgunluğu bedenimden atamadım, on saat uyusam bile yine dinlenemiyordum. 2011- 2016 arası bu tempo devam etti. En sonunda biraz toparlanarak işe başladım. Aileme de destek olarak mutluluğu yakalamaya çalışıyordum. Anneme, babama her zaman minnettarım onların haklarını ödemem elbette zor. Ben onların nasıl canı ciğeri isem ,onlarda benim her şeyim. Birde anne sevgisiyle yetinmeye çalışan yavrum var. Onun sağlıklı olması benim için umuttu.
Çalıştığım iş yerinde çoğunluk bayan arkadaşlar var, onlarla paydos aralarında sohbet ettikçe moral bulmaya yalnızlığımı gidermeye çalışıyorum. Bazen izinli olduğum zamanlarda da üyesi olduğum KANSEV derneğine uğrayıp aktif faaliyetlerine katılıyorum. İlaç tedavilerim devam ediyor. Çalışıp vücudumu hareket ettirmem bazı acıları unutturuyor. Allah tüm hastalara şifalar versin diyorum. Dramatik yaşantımın devamı var. Kader arkadaşlarım moralini bozmasınlar .. hayat tüm sıkıntılara rağmen yaşama değer..Hoşça kalınız.
Editör: ZEKİ ÇELİK ISPARTA Zekice kültür ve sanat evi sahibi..