Hikmet -Atış-Dostluk ... Mesaj Detayi Antoloj ...

Gönderen: Ergin Bingöl
Tarih: 24.09.2016 14:40
Konu: Yn: Soma da resmiyet var..

Maden ocakları; üç kuruş uğruna, köle gibi çalıştırılan delikanlı, yiğit insanların, kahır ve zulüm mekanlarında, tedbirsizlikten, ihmalden yok olan canlar, ersiz kalan yuvalar, babasız kalan çocukların korkul rüyası... Ama zorunlu yaşam kaygısının getirdiği sadece, korku, gelecek kaygısı ve ölüm... Değerli dost yürek Haydar Bey, geniş kapsamlı şiirinizi okudum ve karşılaştırmalı eleştirinizde çok haklı olduğunuzu belirtmek isterken; aynı konuda benimde, Lacivert dergisinde yayımlanan 'Masumiyet Melekleriydi Onlar'başlıklı düz yazımı, izninizle size sunmak istiyorum.
Selam ve saygılarımla esen kalın.

Masumiyet Melekleriydi Onlar

Soma maden ocağının çıkış kapısı önü… Eşini, çocuğunu, oğlunu ve akrabasını arayanların haykırışları yürekleri dağlıyor. Masum ana kuzularıydı onlar, eşti ve akrabaydı… Maden sahibinin, ihmalkârlıkları sonucu bir çırpıda yok olmuşlardı. Yüzlerce insandı onlar. Olanlara kader denebilir miydi? Denemezdi, denmemeliydi de… Ekmeğini taştan çıkarmak uğruna ölmüşlerdi onlar. Masumiyet, böyle bir şey olmalıydı. Ailelerin canları yandı, hayatlarını kararttı denetimsizlik. Tatminsiz, yılan tıslamalı para kazanma hırsının acımasızlığı onların geleceklerini de toprağa serdi. Ölenler, masumiyet melekleriydiler. Ekrandaki görüntüler korkunçtu. Ağıtlar, havayı cehennemi bir alev gibi kuşatıyordu. Pablo Neruda’nın, ‘Yalnız Ölüm’ şiirindeki dizeleri, “Yapayalnız mezarlıklar vardır/ Suskun kemiklerle dolu gömütler/ Bir yürektir geçer ölüm o geçitlerden/ Karanlık, karanlık ve karanlıktır/ Bir gemi enkazı gibi/ Bir yüreğin içinde boğulurken/ Ya da cana geçerken deride.” derken, ne kadar anlamlı anlatır böylesi ölümleri. Kurtuluşuna bile sevinemiyordu, maden ocağından kurtulanlar. Yüzlerini, kömür karası gibi sarmıştı keder. Gözlerinden derman, canları tenlerinden çekilmişti adeta.
Boğaz tokluğuna çalıştılar. Çilekeş, genç, yaşlı anaların, ruhlarında yanardağlar patlıyordu sanki. Erkeklerinin, babalarının, kardeşlerinin mezarını; sonsuzluğu kuşatan kollarıyla sımsıkı sarıyorlar, kutsal bildikleri taze mezar topraklarına yüz sürüyorlardı. İki büklümdüler, ölü canlarının mezarları başında. Ten renkleri kaybolmuştu. Nar alasıydı yüzleri. Gelecek korkusuyla acının, iç içe geçtiği gözleri yaşla doluydu. Umarsızdılar… Yanık yürekleri gamlıydı. “Değer miydi? ”der gibi acı içinde haykırırken, feryat, figandı dillerinden dökülenler. Değmezdi… Belki de, karşılığı hiç bulunamayacak bir soruydu bu. Verilecek hiçbir yanıt tatminkâr olamazdı zira. Yaşama sevinçleri sönmüş, gelecekleri, bilinmez bir boşluğun derinliklerine zamansızca gömülmüştü. Bir yanıt bulunsa da; arkasında bıraktığı bir ananın, dul bir eşin ve yetim evlatların ciğerindeki ateşi söndüremezdi artık. Kimileri ağlayamıyordu bile. Kısık, yarım yamalak tümceler dokuz boğumlu boğazlarında düğümlenmişti adeta. Ancak, dinmek bilmiyordu isyanları. Sanki ışıktan yoksun, mağaraların izbe köşelerinde kendilerini gözetleyen sisler ormanı hükümranlarına haykırıyorlardı.
Karışık duygular içindeydim. Her ambulansın siren sesi bana, gidenlerin hayata dönüş umudunu çağrıştırıyordu. Uyuyamıyordum, gözlerim buğulandı. Umarsızlığımın gözlerimdeki mecalsizliğiyle bakışlarımı, tülünü açtığım pencereye çevirdim. Savruk devinimlerle tülün aralığından mehtaplı gecede, parıltı saçan yıldızları izledim bir süre. Gökyüzünde özgürce dolaşıyorlardı. O anda yıldızların, madende ölen masumların ruhlarının, görünen siması olabileceğini düşünmekten kendimi alamadım bir süre. Pablo Neruda’nın,’Nokta’ şiiri aklıma geldi. “Acılardan daha büyük bir yer yoktur/ Bir tek evren var, o da kanayan yara “diye biten iki dizelik şiir; kapkara maden ocaklarında çalışan işçilerin emeğini, hiçe sayan anlayışlara söylenmişti sanki.
ERGİN BİNGÖL
18-MAYIS-2014
 
Ergin Bingöl
 

“MASUMİYET MELEKLERİYDİ ONLAR”, LACİVERT DERGİSİ'NDE yayımlanmıştır.
 
 


========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Haydar Metin
Alan: Grup: Hikmet -Atış-Dostluk ve Arkadaşlık
Tarih: 24.09.2016 00:08:00
Konu: Soma da resmiyet var..

Iki mezar ortasında Herr Wilhelm,
Madenciler, bizde şanslı
sizde, resmiyet tehlikeli dedi
Herr
yüzüme gözlük üstünden
bak proleter dostum,
Saarland eyaleti Völklingen'de
yani yıl 1962 de
299 Sarı saçlı Mavi gözlü
Kara suratlı dostlarım,
havalandırma ve tahliyesizlik yüzünden
göçük altından Güneşe, gülüşün resimlerini
bir daha hiç gönderemediler
ondandır ki,
Almanya da Maden ölümleri o vakit yasaklandı
sizde, insan emegi
Karbon monoksit filitreden,
ölçüm cihazından,
yangın söndürme aletinden daha ucuzmuş..
Kaza varsa, kusur herhalde vardır diyor
Trier´li bay kabasakal
işverene sapma ihtimali vermeden
Madenler, gün ve hafta içinde
bilhassa Makina ve Elektrik bölümleri denetlenirken
tuzlu su Vanaları kapandı, Almanya da..

Güney Afrika da,
Galeride yaşama kuçak açmışlar
gaz geçmezmiş odalara diyor
Balikesir´li idris Arslan, Soma´da..
ölü Ali Ciftci´ye..

Dualanmış ölü tenlerden beriye
Kan, gözyaşı ve kara cevherli Çuvallardı
şimdi yoksul kapılarında, seçim rüşveti oldular.
Üstlerinde bilhassa,
“Parayla Satılamaz“ yazıldı.
Sayın Bakan,
'3 gün yas ilan ettik
bu Cuma hutbelerde kaza anlatılacak..
Biliyorsunuz Başbakanamızda çok üzüntülü
Ne yazık ki, işci kaybımız yüksek'.. diyor
Devlet erkanı, Cehennem den yarı sag dönenleri
avuçları patlayana dek alkışlıyor.
Ölüler sayılıyorlar bir yandan, yalan yanlış
bir iki....
300 den çok
Bakanlık
Çalışma ve Sosyal Güvenlik adına
2012 de 2
2013 de 2
2014 de 4 defa
denetim yapmış SOMA da
ve Kefenimizi onayladı eli mühürlü
kefenli yola çıkanlar, fıtratına uygun.

Oglum, kızım vede kavga dögüş aldıgım
Turna gözlüm, gülmeyecek Bayramlarda
el öpmeler, gayri sedir diplerinde aglayacak..
Canım burnuma geldi ulaannn! !
Acı Ustura olmuş dogruyor sevdamı
zapt olmuyor nasırlı kinim,
öfke dersen, kazma kürekli yumruga kesmiş ellerimizde.
Agıtlarımızı üstünüze kusup
Yıldızınızı el ayasında ufalayıp
Sabahın suyu gözü hürmetine, gecelere üfürecegiz.
Talihimiz dönecek, sizler Şaraplı yataklarınızda sevişirken..
Bil istiyorum usta bil..
Babam sogukkuyu
yani cırlavuk ayakkabıdaki delikleri
yani yoksullugumuz görülmesin diye
ayak ayak üstüne basarak yürüyor..
Takla atanlar dünyayı başımıza dar edenler
doymuyorsunuz,deri kemik yoksullugumuzdan..
Ne haliniz varsa görün,
sizlerlemi ugraşacagız her dakka;
uzayıp gidin yaa
zaten,
ölüm fıtratında var Madenin diyenler,
KINIKLI işçileri
Diyanete ters diye, ölsün istiyorsunuz
tazminat mazminatta yok
yani sevgiyi vuranlar,hayatı kara elmasla çizenler
mezheb adına ölüme gönderdiniz tebesümlü..
Ve dolduk gayri
şimdi yoksul ve kimsesiz öfkeyi
jiletin ucuna biledik usta, unutma yaz kenara..
Kesik atacagız kesik, hırsız parmaklara
hortumlara ve illede yoksullugumuza..
Az kaldı sabaha aazz!
Güneş geliyooorrr Güneeeşş! !
Sarı sarı,
Bereket gelecek tarlamıza, bagımıza bahçemize
Makinalar koşacak şehirden şehire
Bütün olacagız
Koca koca Nar gibi
Yutamıyacaksınız öyle kolay
Sıgmıyacagız bogazınıza, nefesiniz kesilecek
cigerinize, biber gazından acılar dolacak
yer altında bir nefese muhtaç bırakıp kaçtıgınız gibi
sevdiklerinizi hızlı hızlı düşünürken
yavaş yavaş gideceksiniz, kayıp gitmiş yıldızların yanına! !

02.04.2015