Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Sevgililerin en vefalısı, en hakikatlisi ile yine el eleydik yine o tarihi çam ağaçlarının altındaki hastane bahçesinin dar toprak yolunda.
Hiç bitmesin istediğiniz pür neşe bir sohbet nerde olduğumu unutturmuşken;
diğer elindeki bastonu bizi durdurmak için önüme doğru uzattığını farkettim
tam o kestaneci çocuğun yanından geçerken...
Elindeki bozuk parayı çocuğa uzattı:
- Evladım bize 1 liralık kestane ver.
Hemen kesekağıdına davranan çocuk şaşkın ve biraz da üzüntüyle öylece kalıverdi:
-Ama anneciğim bu paraya kestane olmaz ki.
Yıllar var ki anacığımım parayla alışverişle bir ilgisi yoktu ki!
Eh artık neşeli yürüyüşümüze bu hikayeyi de katmak ikimize de çok iyi gelmişti.
Daha 1 saat olmamıştı son tetkikleri dikkatle inceleyen ve özellikle tıbbi terimleri annem anlamasın diye bolca kullanan hocanın yanından çıkalı.
Oysa her şeyi bidiğini de bu durumu bilmemi istemediğini de ikimiz de biliyorduk.
Konuyu bir ara açmaya çalıştığımda gülümsedi ve sonsuz bir teslimiyet
içinde söyledikleri akkor yazılar olarak yüreğimin en derinlerine indi yerleşti:
-Allah'ın dediği olur evladım;
O'ndan geldik ve dönüşümüz ancak O'nadır.
Paketin içinde kalan kestaneleri paketin ağzını özenle katlayarak bana uzattı:
-Bunları küçüğüme verirsin.
1.90lık delikanlı hala onun küçüğüydü elbette...
Dönüş yolumda hala o güzel sevgilinin sözleri eksiksiz bir resmi geçit töreni gibi bir bir yineliyordu kendilerini:
-Ne güzel bir gün daha geçirdik; Elhamdülillah...
Bereketli nisan yağmurları üzerime yağarken her altın sözü onaylayan sessiz
bir seyirci gibiydim hiç bir detayı kaçırmamaya ve hepsini ruhuna ve yüreğine nakşetmeye kurulu; tüm replikleri ilahinihaye...
Evet haklıydı sevgilim, zamanın mekandan koptuğu ne güzel bir gün geçirmiştik.
Geçici zorunlu bir ayrılığın ön vedası bundan daha güzel, bundan daha az yaralayıcı nasıl anlatılabilirdi?
Bir diş ağrısıyla hayatımızı zindan ederken biz;
Ondaki ne güzel, ne sahici bir imandı ki ölüme ''geldiysen hoşgeldin'' diye gülümsetebiliyordu o güzel mümineyi?
Ve hala duruşuyla, hala bir ninni gibi gelmeye devam eden sözleriyle,
en içten sıcacık tebessümüyle acı, tatlı her oluşa karşı...
Hala hayata, hakikate dair eksikliğimizi, sevgisizliğimizi, eşyayı doğru dürüst yerine koyamayışımızı o zarif, sevgi dolu yöntemiyle son nefesine kadar bizlere aktarmaya devam edecek...
Sustuğu zaman elindeki 99luk tesbihi devreye girecek...
Ölmeden ölmenin ne olduğunu belki bazı gönüllere tasvir edebilecek...
Son tesbih tanesine uzanıncaya dek...
8/4/2010