Güruhuraci fırkası Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Recep Akıl
Alan:   Grup:Güruhuraci fırkası
Tarih: 04.04.2010 11:14
Konu: Yn: [guruhuraci-firk..] MELAMİLER KİMDİR

Nevzat beyin yazısına bir katkı olsun istedim. Kopyala yapştırı pek sevmesem de bazı durumlarda iyi oluyor. :)

MELAMİLİK NEDİR?

İlk defa Nişabur'da hicrî III. asrın başlarında Ebu Salih Hamdun b. Ahmet b. Ammâr el-Kassâr, Melâmîliğin yayılmasında büyük rol oynamıştır. Melamilik, Hamdun Kassar'dan önce varsa da, bir tarikat haline onun zamanında gelmiştir.
Melamilikte Muhyiddin İbnü-l Arabi'nin 'Vahdet-i vücud' görüşünün derin etkisi vardır. Melâmîler kaçınılması mümkün olmayan cemaatle namaz dışındaki ibadetlerini ve Allah'a yakınlıkla ilgili hallerini halktan gizlerler. Bunları açığa çıkarırlarsa kendilerini kınarlar. Gerçek durumlarını sezdirmemek için halk içinde sıradan bir insan gibi giyinip kendilerini belli etmeden yaşamaya çalışırlar. Görünüş ve gösterişe değer vermezler. İnsanlara yalnız kötü taraflarını gösterip iyiliklerini gizlemede çok ileri gittiklerinden, çevresindekiler onları kusurlu kimseler sanarak ayıplar ve kınarlar. En hoşlanmadıkları şey, kibir ve gösteriştir. Bu kötü huylardan korunmakMELAMLİK: - Melamilik (Melamatiyye) (م ل ا م ت ي ه ;) . Tarihte bir tarikat kimliği görünümünden ziyade bir bakış açısı ve üslup olarak öne çıkan tasavvufi bir yaklaşım tarzıdır.

Tarikat üyelerinin çoğunluğunu zanaat sahibi insanlar oluşturmaktadır. Özellikle dokumacıların 17. yüzyılda İstanbul'daki peştemalcılar çarşısında konumlandıkları söylenir. Birçok kaynağa göre bu tarikat törenleri sırasında çok büyük bir gizlilik uygular. Özellikle dokumacı olmalarıyla ilgili olarak dokudukları her sıra tel için Allah'ın adını zikrederler. Böylece çalışmanın ibadet olmasıyla ilgili bir ritüel gerçekleşir.

ÖĞRETİLERİ: - Melâmilik hakkındaki en önemli eserlerden biri Ebu Abdurrahman Muhammed İbn Huseynis Sülemi'nin 'Risâletül Melâmetiye'sidir. Sülemi risalesinde İlim ve Hal ehli kişileri üç kısma ayırır ve ilk gruba dini kaynakların görünen ilk anlamından hüküm çıkaran Fakihleri, ikinci kısma ilm-i ilahi ile ilgilenip dünya sebepleri ile ilişkilerini kesen marifet ehli ve üçüncü kısma da iç dünyalarında tümüyle Hak ile birleşen 'Melâmetiye'dir. Melamiler tasavvufun kazandırabileceği gizemli güçlerine (keramet) önem vermemekte, vahdet hali dışında herhangi bir şeyden zevk almayı ve herhangi bir beşeri durumun velev ki bu sûfiyane de olsa hatta ibadet dahi olsa bu zevkin önüne geçmesine engel olmayı istemektedirler. Ancak bununla melamilerin ibadetlerini terkettiklerini düşünmek doğru değildir kaldı ki kaynaklarda bu yönde bir ibareye de rastlanılmamaktadır, aksine melamiler ibadeti gerçekleştirmekle birlikte onun bir amaç olmadığını kabul etmektedirler.

Melamilerin kendilerine özgü bir kıyafetleri olmadığı gibi rehberlerinin de vaazları olmamaktadır. Ebu Abdurrahman risalesinde melamiliğin 45 ilkesinden bahsetmekte ve bunların özeti olarak Melamiliğin zahiren ibadetle gururu şirk batınen de hal ile gururu irtidat (dinden çıkma) ile eş görmüş olduğunu ifade etmektedir. Melamilerin gizliliklerinin en önemli dayanağı da bu ilkeleridir.

* Melamiler yalnız kendi egolarının (nefis) hatalarıyla meşgül olurlar başkalarınnı noksanlıklarına dikkat bile etmez hatta çevresine zarar verenlerin dışındakileri bile dua etmeyi hoş görmezler.

* Melami hiçbir zaman başkasından yardım istemez ve kimseye ihtiyacını söylemez. Çünkü kula isteğini bildirmek muhtaçtan yardım istemektir.

* Cemaatle kılınan vakit namazlarının dışında hiçbir ibadetlerini açıktan yapmamak.

GİZLİLİKLERİ: - Melâmiliğin ve farklı tarikatlar altında da olsa melami yaklaşıma sahip sûfilerin en önemli vasıfları dönemlerindeki sûfi kıyafet ve tavırlarını göstermeyip kendilerini halktan gizlemeleri hatta bu gizliliği daha da güçlendirmek için kimi zaman aleyhlerinde kötü sözlere yol açacak çeşitli davranışları alenen göstermeleri buna karşılık iyi niteliklerini sıkı bir şekilde gizlemeleridir. Unutulmaması gerekir ki modern dönemden önce sûfiler toplumda saygın bir yere sahip kişiler kabul edilir ve sûfi görünüm ve tavırlı kişilere halk ve yönetimin ileri gelenleri hürmet gösterirlerdi. İşte bu koşullar altında Melamiler kendileriyle Allah arasındaki ihlası (samimiyet) kaybetmemek ve şöhret gibi tasavvuf yolundaki sâlikin (Tasavvuf literatüründe manevi yolda olan demektir) önüne çıkabilecek bir engeli bertaraf etmek için kılık, kıyafet ve hatta belirli bir toplantı mekanı (dergah, tekke) ve topluluğu gibi dönemin tarikatlarının alametlerini göstermemeye çalışmışlar, halk içerisinde kendilerini gizlemiş, hallerini sadece kendileri gibi olanlarla paylaşmışlardır.

Melamilerin gizliliklerinin diğer ve belki öncekinden çok daha önemli bir sebebi de melamilerin vahdet-i vücud inanışını benimsemeleri ve vahdet-i vücudun hem anlaşılması güç metafiziği hem de İslam Hukukçularının (Fakih denir) bir kesimi tarafından dindışılıkla itham edilmesi ve dolayısıyla da bu iddiada bulunan kişilerin idamına hüküm verilmesidir. Ünlü sufi Hallac-ı Mansur, Bayrami-Melami şeyhlerinden İsmail Maşuki, Bosnalı Hamza Bali, Sütçü Beşir Ağa gibi kişilerin Vahdet-i Vücudu çağrıştıran ifadelerinin de dönemin yöneticileri ve ulema kesimi tarafından tepki görüp ölüm fetvasıyla cezalandırılmasının, Bünyamin Ayaşî, Hüsameddin Ankaravî gibi şeyhlerin hapse atılmasının sebebi de budur. Ulema ve yönetici kesimin bu tutumları vahdet-i vücut inanışında olan sufilerin (bu inanışı paylaşmayan sufiler de vardır çünkü) kendilerini çevrelerinden gizlemelerine yol açmıştır. Örneğin İdris Muhtefî bir bayrami-melami şeyhi olmasına rağmen Terzi Ali Efendi adı altında kendini gizleyerek kırk altı yıl şeyhlik yapmıştır, Melamilikte bir kuraldır. Özel giysileri ve tekkeleri yoktur. Melamiler kimseye dertlerini açmazlar.





========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Nevzat Birkan
Alan: (grup üzerinden) RECEP AKIL
Tarih: 04.04.2010 00:28:00
Konu: [guruhuraci-firk..] MELAMİLER KİMDİR
----------
MELAMİLER KİMDİR
muhyiddin ibni arabi hazretleri anlatıyor..
Bunların zahiri görünüşü,çardak ve maksurelerde hapis edildiği, burada ibadetle meşgul oldukları, ve yine burada farzlarla, nafile namazlarına devam gibi zahiri işlerle uğraştıkları bilinir. Bunlar adetlerini bozmazlar. Onların herkezin iyi bildikleri şeyleri yapmaya davet edilmeleri lüzumu
yoktur. Çünkü bunlar fesat ve kötülük bilmeyen kişilerdir. Bunlar gizliliğe sahiptir. Bunlar son derece emindirler. Gözleri
dünyaya ve insanlara kapalıdır.
Peygamber s.a.v. Eefendimiz, bu noktayı işaret ederek dedi ki,
Korkusu seri olan, kıldığı namazdan zevk alıp Allahın ibadetini
iyice başaran, Gizli ve açık işlerde Rabbına itaatlı olan, Büyük görünmemek bilinmemek, ibadatlerini göstermemek için gözden saklayan, mahremiyetlere, gizli ve aşikar tecavüz etmiyenler benim nazarımda en çok sevdiklerim bunlardır ve bunlar benim evliyamdır buyuruyor.
Bu büyük ve ulu kişiler nefislerini terk ettikleri için bu yoldan artık hiç bir şekide ayrılmazlar.Çünkü onlar bilirler ki, Hak teala onları hiç bir kimse için halk etmemiş ancak kendisi için halk etmiştir. Bu sebeble nefisleri her zaman ancak Allah için
çalışır. Şayet Hak teala onlara halkın gözünde büyütmek için
kendi arzuları ile bu yola girmiş olduklarını göstermek isteseydi Onu yapardı. Kim mani olabilirdi. Fakat bunları gizleyip, kapamakla bu ululuğu örtmüştü. Bunlar umumiyetle
halkın gözünden saklanmayı ve Allaha yönelmeyi tercih ederlerdi. Bu hal ve tesettür ile kendi nefislerinden dahi ulaştıkları basamakları saklarlardı. ki, bunu başkasına nasıl
gösterebilsinlerdi. Halk onunla konuşursa o da konuşur Çünkü Hak tealanın daima kendisini kolladığı...
................