Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Her mevsim bahar yaşanılır mı sorusuna cevap aramaya çalışıyorum. Kış da bir bahar, yaz da bir bahar, son da bir bahar. Olur mu acaba? Böyle düşünmeme neden olan Mevlana Hazretlerinin şu beyti oldu. “eğer sen her mevsim kendini bahar mevsiminde gibi hissetmiyorsan, mutlu ve neşeli değilsen, gül yığınına benzeyen bedenin neyin ambarıdır? ” böyle diyor Mevlana Celaleddin Rumi. Düşünsek, aklımızı koysak ortaya, çözebilir miyiz bu güç bilmeceyi. Akıldan uzak olmak gerekir böyle bir iklimi yaşamak için. Akıldan uzak, aşka tutsak… neden mi aşk? Çünkü aklın hükmedemediği yerde, mutlaka aşk hakimdir.
Baksakta bir etrafımıza seyreylesek yeryüzündeki aşkı. Allah’ın yakınlığını izlesek ağacın üzerine düşen yağmur damlasında, topraktan fışkıran salkım saçak zeytin dalına, gündüz gökyüzünde yanan lambada. Hepsinde görünen ilahi bir aşkın belirtileri değil midir? Gül dalındaki, zeytin dalındaki, ağaçtaki aşka baksak da, görsek yeryüzündeki aşkın karşılıklı bir bağdan ileri geldiğini. Gül yığınının, onu varedenden feyzalarak, hayatın tam merkezinde hissettirip kendini, tekrar onu varedene sırrı akıldan uzak, aynada yansıma gibi geldiği yere uzandırdığı bir aşk. İlahi aşk… aşk-ı beka… hep böylemidir peki? Yaratılmışlar yaratanın aşkına aynı duygularla mı karşılık verir? Hepimizin vereceği cevapta başımızın yerde olacağına eminim. Ancak Allah kullarına aşık ve bu yüzden hep yarattıklarının yanında. Son baharda da, kışta da, yazda da ve asıl baharda da… Gel gelelim şu gül yığınına…
Yaratan insana hep en yakın ve hep yanındaysa, kul bu yakınlık esnasında nerede. Yüzü neye ya da kime dönük? Aşık burada maşuk nerede? Dikeni gülün yüzünü örttüğü, görünüşte dikenden fazlasını seyrettiremiyor muyuz biz insanlığa yoksa? Diken var da gül yok mu, o gül dalında?
Bahar da bir gül yığını…
Kul, aşıkına maşuk. Aradaki bağ o kadar kuvvetli olmalı ki, gül yığını da Rahmet sahibide huzurlu. Mevsimlerin en güzeli. Bir diriliş hakim kainatta. İnsan ayak bastığı bu ilk baharında Rabbine şükranlarını sunuyor. Baksanıza gül ağacının dalları sema yolunda. Bir şükür gerek sevmeye, sevilmeye, sevildiğine çünkü…
Yazda bir gül yığını…
Rahmet uzak görünsede yer yüzünde, aşık olan maşukundan uzak olamayacağından ferah olmalı gönül, ten ferah olmasada. Bilmeli ki Rab hep en yakında. Kavrulsada kainat sıkıntıdan, bunun bir nedeni olmalı. Belki şükür, belki duadır unuttuğumuz ve unutulmuşluk çölüne düşmemize neden olan. Ki aşk karşılık bekler. Hatasını anlarsa gül yığını ve yakınlığından emin olursa seveninin, yeni bir huzur yol almalı, kalpten akıla.
Sonbaharda bir gül yığını ve işte kışa kadem basan bir gül yığını. Ölçecek tartacak hiçbirşey aramasak yeridir beklide. Çünkü kul kışta da kuldur. Kışta da kalbi şükür ve sabır dolu olmalıdır. Yine her zaman ki gibi sema yolunda olmalıdır avuç içleri. Ve yine her zaman ki gibi şükür dolmalıdır kalp. Sabır sıkıntısı, düğün neşesine dönmelidir bu zaman da.. Gül yığını olmak böyle bir şeydir çünkü. Gül yapraklarını tek tek dökse de, o yine güldür. Gül, gülmekten asla vazgeçmez demiyor muydu Mevlana Hazretleri. Her mevsim gül ambarını sevene en yakınlarda yol aldırıp; şükürle, sabırla, duayla yakınlığı koruyabilmek duasıyla…
sultan-ı naz