Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kız arkadaşımın nişan alışverişindeydik. Mağazanın birine girdik ve bir kıyafet aldık. Alışveriş devam ediyordu ve biz çarşının diğer mağazalarını gezmeye başladık. Bir mağazadan içeri girdik. Diğer mağazada aldığımız elbisenin aynısıydı. Sadece merakımdan fiyatını sordum. Diğer mağazadan neredeyse %50 fazla fiyat söylendi. Arkadaşıma göz kırptım ve bu ne biçim fiyat katlidir dercesine gülümsedim. Benim için bir mahzuru yoktu ama mağazanın sahibi kadın bu hareketlerimi gördü. Biz kıyafet denemeye başladık ve kadın yanımıza geldi. Az önce neden güldünüz diye sordu ve kendisi cevap verdi. “neden güldüğünüzü biliyorum. Aynı malı başka yerde gördünüz değil mi? . Bu semtte herkes beni taklit ediyor. Ben nereden mal getirdiysem oradan mal aldılar. Birdaha benim alışveriş yaptığım yerden mal alabileceklermi göreceğiz. Benim malımı taklit etmek neymiş göstereceğim ben onlara” tek kelime etmedim. Susulacak yerde konuşmak insani vasıf değildir çünkü. Hiç konuşamam gerekirdi ve alışveriş yapılması uygun değildi bu tarz insanlardan. Nitekim öyle oldu. Çıktık ve yemek yemek için bir yere gittik. Yemek esnasında sohbet etmek iyi olacaktı. Bizde konumuzu Osmanlıya bağladık. Arkadaşımın babası bizim az önce yaşadıklarımızı bilmiyordu. Kadınla muhatap olmak zorunda kalan şanssızlar arkadaşımdı ve bendim.
Cevdet amcam olan bitenden hiç haberi yokken, Osmanlıda alışverişe deyindirdi konuyu. bu tevafuka şaşırdım. Cevdet amca, Osmanlıda alışveriş için bir dükkana gidildiğinde, siftah yapmayan diğer tacir arkadaşına müşteriyi nasıl yönlendirdiğini ve o kişiye mal satmadığını anlatıyordu. Birkez da vurulmuşa döndü aklım. İki büyük zaman arasındaki uçurum aklımı alacak derecede sarsıcı. Zamanı ve mekanı değiştirip Osmanlıda bir çarşıda yol aldım. Etraf tertemiz, insanlar tertemiz, sözler ve yaşamlar tertemiz… 21, yy la tekrar döndüm. O kadının çirkin yüzü belirdi gözlerimde. Etrafa baktım aydınlıkta bir karanlık. Kendimi bu devre hapis gibi hissediyorum şimdilerde. Ellerimi ve ayaklarımı kelepçelemiş bir zindanda suçsuz yaşatıyorlar sanki. Görememiş olduğum o günlere ve görmek istemediğim halde gördüğüm tacir eziyetine yanıyorum. O zamanda yaşamalıydım. O tacirin elinde ipek bir kumaşta değil, sıradan yamalık bir bez olsaydım. ama biliyorum ben ve ruhum bu zamanda değil, Osmanlıda yaşıyoruz.
sultan-ı naz