Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Geleceğimizi kendi ellerimize alalım!
Mahallemizin Pazar yerinden akşam geç saatte geçiyorduk. Kavunlar, domatesler ezilmiş…
Yine bu ezikler arasından acaba yenilecek bir şeyler bulunur mu umuduyla karıştıranlar vardı.
Bizim gibi, park yerine doğru gezmeye çıkanların bir kısmı ‘’vicdansızlar, ne olur sanki ezmeseler de bu garibanlar da yese…’’ diye pazar esnafını suçluyor. Pazar esnafı ise, satamadıklarımızı bırakıp gidersek hiç kimse alışveriş yapmaz, biz ne yiyip içeceğiz’’ diyorlar.
Kabzımal üreticiden, ürünü maliyetinin altında bir fiyatla aldığı için, üretici malını yollara döküp ezmekte… Kabzımal ucuza kapattığı malı halde yüksek fiyatlarla pazarcıya satmakta, böylece üreticiden çok ucuza çıkan ürün tüketiciye 8-10 katına gelmektedir. Alım gücü sıfırlanmış halk ise, sebze bile alamayacak duruma gelmiştir. Köydeki üretici ile, şehirdeki tüketici, kendi emeğinden, kendi istediği gibi yararlanamamaktadır.
Alttaki bölüm kızılcık dergisinin 27 sayısından özetlenerek alınmıştır.
90’lı yıllarda, ABD’de yayınlanan Feed İnternational dergisinde Avrupa’nın kuzeyindeki limanlarda depoların süt tozu ile tıka basa dolu olduğu söylenmektedir. Bu aşırı üretimin yarattığı
sorunları çözmek için, ünlü ekonomistlerin önerisi ise; ‘’Süt tozu stokunun yapıldığı depolar için ödenen kira, yakın gelecekte süt tozu bedelini aşacağından, en uygun ve akılcı yolun, stokların imha edilmesidir’’ denilmekte.
Süt tozu üretimi, tüketilemeyecek düzeyde üretilen sütün, konservasyonu için başvurulan bir yoldur. Piyasada ‘’sıcak süt’’ diye anılan yeni sağılmış süt çok kısa surede bozulduğu için ekonomik değerini kaybeder. Bu nedenle soğuk hava depolarında bir sure muhafaza edildikten sonra, süt fabrikaları tarafından toplanarak götürülür. Daha uzun sure dayanabilmesi için kurutulur. Böylece %90 sudan ibaret olan sütün, onda biri süt tozu olarak elde edilir. Dergide bu miktar aşırı stoğun onda biri olduğu söylendiğine göre, görüldüğü gibi üretimin zaten onda dokuzu da önceden yok edilmiştir. Bu kadar çok üretim ve onların saklanması için yapılan masraflar şimdi yakılacaktır.
Bu kadar çok üretim elde etmek için, süt sığırlarına yapılan genetik müdahale ile sığırların ihtiyaç duydukları yüksek enerji, mineral ve protein maddelerini kendi kemiklerini eriterek kullandıkları bilindiği halde, buna neden gerek duymaktadırlar. İhtiyaç fazlası üretim için bu neden yapılıyor?
Dünyanın birçok ülkesinde, yetersiz beslenmeden dolayı ölümler günlük sıradan olaylar haline gelmiştir. Yakılması düşünülen bu ihtiyaç fazlası ürünler buralara neden gönderilmemektedir?
Üretici olmayan, olamayan bu istihdam dışı nüfus, aynen üretim fazlası ürünler gibi, açlıkla imha
mı edilmek isteniyor?
‘’Şeytan detaylarda gizlidir’’ diye bir söz vardır. Kapitalizm geniş işbölümü ile, üreticiyi kendi
üretimine yabancılaştırmış. Kapitalizmin bu çirkin yüzü görülememekte, teknolojinin nimetlerinden yararlanan insanlar kapitalizme övgüyle bakabilmektedirler. Ama pazarcıyı yakından gördükleri için
onu kötü adam olarak suçlamaktadırlar.
Bir şeyi yaparken, bir başka şeylere yapılandan fazla zarar veriliyorsa, o şey yapılmış sayılmaz.
Kapitalizm, belli bir azınlık, teknolojiden yararlanacak diye, dünya nüfusunun büyük çoğunluğuna zarar veriyorsa ve dünyada kötü beslenmeden dolayı ölümlerin önüne geçilemiyorsa, övgüye layık değildir. Tam tersine suçludur.
Her şey insanlık için diyorsak, insani sorunları gündemin başına almak zorundayız.
Eğer insan olmayı kabul ediyorsak insanı, yani kendimizi savunmak zorundayız.
Mehmet Halil