Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hala beni tanıyamadığın yaşımdayım,
Ne bir mevsim ötesi,
Ne de bir bahar öncesindeyim.
Hep beni tanımadığın yaşımdayım.
Yanmamış cildim, geriye taralı saçlarım,
Korkak bir gülüşün tam ortasındayım.
Sönük kalmış birkaç acıdan beslenen,
Koca kenti darmadağın edecek sessizliklerdeyim.
Hayalperest rüyalarımın kabususun çoğu defa,
Ya da yazılmamış mutlu sonları…
Geriye yaslanmış yıllarımın yorgunluğunda,
Birikmiş gevezeliğim olursun satırlarımda.
Ağlamadan yazılan şiirlerin,
Ağlatan karanlığı misali çöktün ruhuma.
Bir iftar çadırında mercimek çorbasının kokusu,
Ya da sıcak pidenin dumanısın burnumda.
Atmayı unuttuğum adımımsın ayaklarımda,
Çiğnediğim gül demeti gibi kırgınsın bana.
Yanık yüzlü ihtiyar bakışını fırlatırsın yüreğime,
Bir ok, ne bileyim kızgın bir demirsin…
Tutamam!
Yara bere içinde dizlerim…
Hep suskunluğum suç oldu ömrümün tutuklanmalarında.
Ben konuşamam ki!
Bilmem, hangi dilden konuşurlar bana?
Tercüme edemez bir türlü aksanım.
Bir kayıt misali tekrarlarım aynı cümleleri,
Her kaçışım bin bir yasak yazdırır dilsizliğime.
Şimdi dürüstçe cevap ver suskunluğuma,
Bunca eksikliğin yanında bir de körlük koymaz bana.
Ben kaç yaşındayım?
Faydasız olur geç kalınmış sorular sormak,
Şimdi ve bundan sonrası,
Sadece susmak!
Belki de en nihayetinde tek gerçek olan,
Ben hala seni yaşadığım yaşımdayım.
Beyazlar içinde bir tenin ruhundayım.
Kamil Uysal Ferik
dareyn dergisi