_Enbiyalar Serveri_ Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Müdahher
Alan:   Grup:_Enbiyalar Serveri_
Tarih: 12.08.2009 20:43
Konu: Sahii! ! ! Dindarlar Kapitalizmin Neresindeler? ?

Sahii! ! ! Dindarlar Kapitalizmin Neresindeler? ?

'8 Mart Kadınlar Günü, kadına verilmiş bir rüşvettir. Vahşi kapitalizm kadını önce sömürmüş ve metalaştırmış, sonra da sus payı vermiştir'
Dindarların dahi mahkum olduğu kapitalizm! ! !

İman şuurunun resmi”nden tüketim nesnesine: tesettürden türbana

Başörtüsü artık her yerde. Yüreğimizde, zihnimizde olduğu kadar, belki ondan daha fazla sokaklarımızdaki büyük büyük mağazaların vitrinlerinde, reklâm afişlerinde, gazetelerin manşetlerinde, köşelerinde.

İslâmın şiarlarından olan tesettür, bugün her yerde fakat sadece “başörtüsü” hatta “türban”a indirgenerek konuşuluyor, tartışılıyor. Öyle bir kabul gördü ki bu durum, başı örtülü olanlar bile lisan-ı halleriyle bunu yansıtıyor.

Gönlü ve vicdanının sesini dillendiren bir yazarın ifadeleriyle, “Hayadır, edeptir tesettür... Gözün ve gönlün men edilene meyletmemesidir... Akleden kalpten duygulara, duygulardan âzâlara, âzâlardan elbiselere yansıyan iman şuurunun görüntüsüdür, resmidir...” tesettür. Fakat bugün akleden kalbi hatırlatmıyor sokaklarımızdaki, köşelerimizdeki, vitrinlerimizdeki örtüler.

“Niye böyle? ” diye sorgulamak gerektiğinde hayli sebep ileri sürülebilir. Zamana ve mekâna ayak uydurmak, başkalarına hoş görünmek, bakımlı olmak, eşini memnun etmek… Ya da cehalet, Allah’la irtibatın azalması, kapitalist yaşam tarzının hakimiyeti…

Saydığımız sebeplerin birçoğunun da irtibatlı olduğu kapitalizm, tesettürümüzü “türban”dan ibaret gösterirken, onu gönüllerimizden çok vitrinlerimizde önem arz eder hale getirdi. Hayatiyeti “sürekli tüketime” bağlı olan kapitalist sistem, tesettürü de, mütesettir insanları da son hızla tüketir oldu.

Dinimizin gereği, kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğümüz örtümüzün okul kapılarında başımızdan alınmasına “Asla! ” dediğimiz günler henüz çok geride kalmamasına rağmen, bugün “ekonomik özgürlük(!) ” elde edebilmek için farklı şekillerde taviz verir olduk tesettürümüzden. Müslüman erkekler ise “Tekbir Center”dan giyinmiş, “prezentabl” eşler arar oldular yanlarına.

Başörtüsüne özgürlüğü savunanlardan bazılarının, “Müslüman kadın, şehirde aslında türbansız bulunamayacağı birçok alanda türbanıyla bulunarak modernleşiyor, özgürleşiyor” ifadelerini burada düşündüğümüzde “Müslüman erkekler de yanlarında ‘prezentabl türbanlı’ bulundurarak kapitalist dünyada kabul görebiliyorlar ya da başörtülüler ancak ‘türbanlı’ olduklarında kendilerini orada var hissediyorlar” diyebiliriz belki.

Nitekim günümüzde kadının prezentabl olması, sunulabilir ve alımlı olması, olmazsa olmaz şart. Vitrinler, reklâmlar son derece önemli görülürken, kadının da tıpkı vitrinler gibi alımlı, cazibeli olması isteniyor artık. Görünenin ardı çok önemli olmuyor bile bazen. Dolayısıyla dinini hayatının merkezine alması gereken kadınımız, erkeğimiz de bu duruma ayak uydurmaya çalışıyor elinden geldiğince. Kadınlarımızın bazısı Nişantaşı’nı pek de aratmayan Fatih’in lüks mağazalarından, bazısı semt pazarlarından, ama görünürde hayli birbirine benzeyen kıyafetlerle endam sergiliyor caddelerde. Erkeklerimiz ise bakımlı, “modern(!) türbanlı” eşlere sahip olmanın gururuyla dolaşıyor.

İnsanın asıl vazifesinin dua, kulluk ve ilim vasıtasıyla tekemmül etmek olduğunu unutturdu bize bu kapitalist tarz-ı hayat (Lifestyle da denilebilir) . Bugün sanki iyi bir okuldan mezun olmak, bol maaşlı bir işe, iyi bir kariyere, iyi bir arabaya, eve, gösterişli veya zengin bir eşe sahip olmak asıl vazife kabul ediliyor. Dilimizle bunu inkâr etsek bile tercih ettiğimiz hayat onu gösteriyor. Dolayısıyla tesettür anlayışımız da nasibini alıyor “asıl vazifemizin değişimi”nden.

Medya ise bir gün, “türbanlılar arttı,” diğer bir gün “türbanlı sayısı azaldı” sonuçlarını çıkardığı anketlerine ya da iktidar mücadelesinin yansıması olan manşetlerine malzeme olarak görüyor onların tabirince “türbanlı”ları.

Oysa, “Akleden kalpten duygulara, duygulardan âzâlara, âzâlardan elbiselere yansıyan iman şuurunun görüntüsüdür, resmidir...” tesettür. Biraz bunu düşünsek ve yaşamaya çalışsak yeniden? Ne dersiniz?