Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
'Size iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldıkça asla sapıtmazsınız: Allahın kitabı ve Resulünün sünneti'
(Hadis-i Şerif)
Emanete sahip çıkma, ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz, nebiler zincirinin son halkasının en önemli vasıflarındandı. Onun akılları hayrette bırakan bu ısmarlama özelliğine müşrikler bile toz konduramamışlardı. O, Muhammed’ül- emindi. Hem emniyet sahibi hem de emanet sahibiydi. Hicrette de sevdiklerinden onu geri bırakan bu emanete olan hassasiyeti değil miydi?
Mümin emniyet ve emanet sahibi demekti. Emanet zayi edildiğinde kıyameti bekleyin diyen de bizzat kendisiydi.
Emanet dünyayı ayakta tutan direk olsa ki zayi edilince artık dünya yerini ukbaya bırakıyor.
Rabbimiz bu değerli emaneti cebrailine, o da kainatın efendisine o da bizlere bıraktı.
İşte en sevgili de Kuranı ve sünnetini bize emanet bırakmış, sahip çıkarsanız sapıtmazsınız diyor.
Çünkü Kuran onun ahlakıydı. Kuran, peygamber ahlakını merak edenlere verilecek en güzel cevaptı.
Kuran, en çok okunan kitap, en çok delisi ve aşığı olan vefalı bir maşuktu. Asırlar onu ne ellerden ne de gönüllerden düşürebildi. Onun boyasının çalındığı asırlar hep huzurluydu.
Heyhat ki astık biz onu duvarlara, keşke asılan yerler kalplerimizin duvarları olsaydı.
Cennet için yükselme kriteri olan ve Cenabı Hakkın ‘‘oku ve yüksel senin cennetteki derecen Kurandaki bildiklerin kadardır’’ hitabının tam tersini düşünmek bile istemiyoruz.
Efendimizin en büyük mucizesi Kurandır. En önemli mucize en çok ihmal edilense acaba gök ehlinin bize bakışları nasıldır?
Ben şefaati kabul olunan şefaatçiyim diyen Kuran, acaba bizim karşımıza en büyük davacı olarak çıkarsa ne yaparız?
Evet, Kuranı koruyacağını vaat eden, vaadinde de sadık olan yaratıcımız ona sahip çıkanları koruyacağını kastetmiyor mu? Korunmak, sahip çıkılmak ve sırtımızın sıvazlanmasını istemiyor muyuz? Öyleyse Kurana uzaklığımız neden?
Hayatı boyunca hep buruk yaşamış mahzun nebi mahşer sahnelerinden birini şöyle anlatıyor:
‘‘Kevserimin başında ümmetime su takdim edeceğim ama bazıları ona yaklaştırılmayacak bile, ben içim yanarak ya rabbi onlar da benim ümmetim deyince hayır onlar sen gidince neleri unutup neleri terk ettiler bilmiyorsun denilecek.’’
Acaba bizler neleri unuttuk, nelere yahşi çektik. Elimizi vicdanımıza koyduğumuzda aldığımız cevap ne?
Kuranı okuduğunda rabbimle konuştum diyen yalan söylemiş olmaz buyuran kâinatın efendisine, günde iki dakika bile vakit ayıramadık ama biz Kuranımızı seviyorduk desek, o da sevdiklerinizin arasında kaçıncı sırada diye sorsa gönül rahatlığı içinde ne diyebiliriz?
Şefaat dilenirken biricik nebiden ‘‘Ya resulallah sen bizim gün boyu yok zikri çektiğimize, para zikri çektiğimize, maaş zikri çektiğimize bakma, hatırlamasak ta biz Kuranımızı seviyorduk mu diyeceğiz?
Bakara suresinin ilk ayetlerinde Kuran muttakilere yol gösterir, onları doğru yola iletir derken bizim yol göstericimiz kim veya ne, döndüğümüz yön neresi, gittiğimiz yol nereye çıkıyor?
Kasem olsun ki, benim yolumda gelenleri yüzüstü bırakmam vaadi ilahisi bize yeterli gelmiyor mu? Nefsimizin acabalarına niye takılıp kalıyoruz?
Her ağzımızı açtığımızda yaratıcıyı yarattıklarına şikâyet ediyor, her önümüze çıkana derdimizi söylüyor, ama çare belliyken bir defa olsun ona dönüp bakmıyoruz. Hazine sandığının üzerine oturup da dilencilik yapan adamdan farkımız ne?
Sahabenin önde gelen âlimlerinden peygamber efendimizin yeğeni ibn Abbas ben devemin yularını kaybetsem onu Kurandan bulurum derken biz niye ondan müstağni kalıyoruz?
On dört asırdan beri onun engin ummanına kovasını daldırıp bir şeyler devşirenler bize neyi anlatıyor?
Hâlbuki o her harfine on sevabın verildiği, dinlemenin bile, insana farz sevabı kazandırdığı paha biçilmez bir hazinedir.
Keşke Allah resulunun bu sünnetini de ihya etsek. Hani İbn Mesut’a sen oku ben dinleyeceğim dediği, Useyd b.Hudayr’ın okumasına ruhanilerin dinlemek için sıraya girdikleri sünneti.
Rabbim, ayağını ona uzatmayacak kadar Kuran aşkıyla dolu olan Osman gazilerin yolundan ayırmasın.
Rabbim, Kurana sahip çıktığımızda âleme vezir olduğumuz günleri bizlere yine lutfetsin.
Rabbim, Kuranımızla bizi buluşturup kaynaştırsın, gönlümüzü onun aşkıyla coştursun.
Rabbim, Kuranı ezberleyen ve istikamette olanların şefaatlerine bizleri nail eylesin.
Rabbim, Kuranı sahibinden dinlemeyi nasip eylesin.
Âmin…
Ahmet Fatih Er