_Enbiyalar Serveri_ Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:_Enbiyalar Serveri_
Tarih: 26.10.2008 19:45
Konu: Hikmet Ehli Zatlar buyuruyor ki;

İki ilaç ve iki felaket



Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Öyle iki ilaç var ki, bir tanesi ebedi Cehennemden kurtarır, bir tanesi de hesapsız Cennete götürür.

1- La ilahe illallah, Muhammedür resulullah: Bu kelime-i tevhidi söyleyen ve inanan Cehennemde ebedi kalmaz.

2- İstiğfar: İstiğfar her derde devadır. Fakirliğe de, vücuda da, borca da, geçimsizliğe de şifadır. Bir de, ölürken son nefeste imanla gitmeye ve de sorgusuz sualsiz Cennete gitmeye sebep olur.

Allahü teâlâ, tevbe ve istiğfar etmek nasip eylesin! Ama tevbe nasıl olacak? Tevbenin esas iki ana unsuru var:

1- Yaptığının suç olduğunu kabul etmelidir. Suçunu kabul etmediği müddetçe, bin kere tevbe etsin faydası olmaz. Benim kabahatim var, ben hata işledim diyerek, bu suçu kabul etmeli, itiraf etmelidir.

2- Pişman olmalı, günahı terk etmelidir. Suçunu kabul etmiyor, pişman da olmuyor, ellerini açmış beni affet ya Rabbi diyor. Böyle tevbe olmaz.

Ben haklıyım diyen herkes, ahirette pişman olur. Peygamber efendimiz, (Haklı olduğu halde, ben haksızım diyenin Cennete gireceğine, buna köşk verileceğine, ben kefilim) buyuruyor. Ya haksız olduğu halde, haklıyım demek daha büyük felakettir.

Şu iki kötü huy kimde varsa büyük felakettir: Biri inat, biri de kibirdir. Bu iki kötü huy yüzünden, Peygamber efendimizi gördüğü halde iman nasip olmayanlar oldu.

Ben haklıyım demek ve kendini başkasından üstün görmek. Bunlar, hakiki mümin olmaya engeldir, son nefeste imansız gitmeye sebeptir. Bu iki kötü huy, hangi Müslümanda varsa akıbeti çok tehlikelidir. İnadından, kibrinden, ben haklıyım demesi ne kadar çirkindir. Ahirette kimin haklı, kimin haksız, olduğu görülecektir.

İnsanın kendi hakkında verdiği hüküm, hükümsüzdür. İnsan kendine nasıl hüküm verebilir, başkasının hüküm vermesi gerekir. İnsan kendini evliya ilan etse, gülerler buna. Bir zat evliya olmaya karar vermiş, olur ya, dağa çıkmış, yemiyor, içmiyor, zikrediyor, bir şeyler yapıyor. Yine samimiymiş ki, Allahü teâlâ acımış ona, indirin şu adamı, gitsin kendine bir rehber bulsun buyurmuş. Kendine tabi olan, hiçbir zaman Allah dostu olamaz.

Onun için, hiç kimse kendi hakkında hiçbir şey söyleyemez, bir başkasının söylemesi gerekir. Rüyalara ve hayallere inanmamak lazım, dinimiz ne derse ona inanmak ve uymak lazımdır. İnsanların çektiği en büyük sıkıntı, kendi hakkında, kendisi konuşmasıdır! Bu çok tehlikelidir, Allah korusun.

Dini korumak, avuçta ateş tutmak gibi zordur. Bunun da tek bir yolu vardır. O da, yalnız olmamakla, kendi kendine konuşmamakla, kendine tabi olmamakladır. Çünkü kendi demek, nefsi demektir. Nefsi de Allah’ın düşmanıdır.


Hoş geldin



Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Namazda Peygamber efendimize selam veriyoruz. Evliyanın isimlerinin anıldığı yere ruhları geldiği gibi, Peygamberlerin ruhları ise elbette gelir. Biz Ona selam verdiğimiz zaman, Peygamber efendimiz, o namaz kılanın önünde tecessüm edip, kim bana selam veren diye, o selam vereni hafızasına alır. Vefat ederken de tanır. Kabirde de tanır ve kabre girince bize (Hoş geldin) der. Zaten bu da yeter.

Kabirde hoş geldin denilmesi çok mühimdir. Bu söze muhatap olabilecek şekilde yaşamak lazım. Bunun için de, her saniyenin kıymetini bilmek, niyetimizi düzeltmek gerekir. Kimler sevilir, kimler sevilmez, bunları iyi bilmeliyiz. Ne ektiğimizi ve bunun karşılığında ne biçeceğimizi iyi hesap etmeliyiz. Akıllı tüccar gibi olmak lazımdır.

Allahü teâlâdan dert ve bela istemek uygun değil; ancak kulun acziyet içerisinde olması, biçare olması, Ondan yardım istemesi de Allahü teâlânın hoşuna gider. Bu, kulun kibirlenmemesine vesile olur. Onun için, hastalandığında şikâyet mahiyetinde değil de Allahü teâlâdan medet umar vaziyette yalvarmak ve şifa beklemek gerekir.

Zaman değişir; ama insan değişmemeli. Müslüman her yerde, her zaman Müslümandır. Su nerede olsa sudur. Asıl maddesi düzgünse, her yerde kıymetlidir.

Dünyada en zor iş, hitap ettiğin kişileri aynı hedefe yöneltmektir.

Dinimiz iki temel üzerine oturmuştur: Biri sabır, diğeri şükür.

Bir kişi daha yanmaktan kurtulsun diye uğraşmalıyız.

Öyle yaşayalım ki, bizim yüzünüzden hiç kimse Cehenneme gitmesin, çünkü bizi de götürür.

Son nefes, hayatın sonu çok önemlidir. Muteber olan sondur.

Kalbin şifası dini ilim yani ehl-i sünnet bilgileridir.

Herkes, evine geleni şanına layık şekilde ağırlar. Allahü teâlâ da, camilere gelenleri, kendi şanına layık şekilde ağırlar.

Bugün inanmayanlar, Peygamber efendimiz zamanında olsalardı yine inkâr ederlerdi. Bugün inananlar o zaman olsalardı yine Peygamber efendimiz için canını malını feda ederlerdi. Değişen bir şey yoktur. İman etmek için, görmek veya görmemek önemli değildir.

Sevab kazanmak çok önemli, kazanılan sevabları kaybetmemek daha önemlidir.

Müslümanların kalblerine sürur vermek, Müslümanları sevindirmek, en kıymetli ibadetlerdendir.

Malayani ile uğraşana selam bile verilmez, boş durmak da malayani demektir.


(ALINTI)