_Enbiyalar Serveri_ Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Songül Gargar
Alan:   Grup:_Enbiyalar Serveri_
Tarih: 23.10.2008 16:48
Konu: bu çorbada benimde tuzum olsun :)))))))))

Ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış;

Baba : 'Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum,
hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.'
Anne : 'Aynen ben de... Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında
telefon. ne yapayım bunu.'
Oglan: 'Vallahi ben de Şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün
görüşmelerimi yapıyorum.'
Kız : 'E benim de Şirket hattim var. Ev telefonunu hic kullanmam ki..'

Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...

Hizmetçi: 'Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını
kullanıyoruz...'



- anlıyan anlamıştır.komik gibi olsada esas düşüncesi önemli...

========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: H A N
Alan: (grup üzerinden) gül e
Tarih: 23.10.2008 16:32:00
Konu: [enbiyalar-serve..] Susmamanın suskunluğu/Sükut...
----------
Çocukken elif cüzüne ‘supara’ derdik, hala ne anlama geldiğini bilmiş değilim. Aradan bir hayli zaman geçti. Şimdilerde çocuklar, koltuk altlarında suparaları, camilerin yolunu tutmuşlar. Onları görünce, o günlerden kalan çocuk yüreğinin ta derinlerinden, o asude hazların özlemini çektim bir an. Sevgi doluyduk, hayata bakışımızdaki çocuksu duygularla bezeli bir dünya...

Şimdi ise hayatın karmaşıklığı içerisinde topuklarımıza kadar bir cenderenin içerisindeyiz, kaygılar, korkular ve en az bunlar kadar sükutun ızdırabı. Yapraklar düşüyor ömür ağacımdan, yaprakların hışırtısı bana fısıltı gibi geliyor.

'Sükutun fısıltısı' bugünlerde bu deyim dilime pelesenk oldu nedense.
Hayat sürprizlerle dolu, kimi zaman insan iki cihan saadetini kaybetmenin kaygısıyla kavrulurken, kimi zaman samimi ve dürüstçe kulluk yapamamanın korkuları, kimi zaman da ummadığımız bir saadetin tebessümüyle sürur buluruz, bütün bunlara rağmen...

Çektiğin ıstıraplar, elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişersin, bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursun. Bir Hak dostunun dediği gibi 'ateşten korkma, piş ki lezzet bulasın.! '

Aslında söz ehli sözünü söylemiş. Bu yüzden susmak diyorum ve susup da lezzet bulayım diye... Bakın söz ustası Şeyh Sadi-i Şirazî ne güzel demiş:

“Başının yücelere ermesini diliyorsan, dağ gibi, ayağını eteğine çekmelisin. Ey bilgili kişi! Az konuş, dilini çek. Yarın dilsizler için sorgu sual yoktur.

Gerçeği bilenler ve onun inci gibi değerli olduğunu anlayanlar, ağızlarını ancak inci saçmak için açarlar. Çok konuşan az dinler. Öğüt ancak sessizliğin değerini bilenleri etkiler. Soluk soluğa durmaksızın konuşacak olursan, başkalarının söz...
................