Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
İnsan, kendi derisini deşerken düşündü. Dağlarının ardında yatan canavarla yüzleşti.
Yine, güzel sözlerine kanmayacaktı.
Ezelden beridir aynı sözü de vermekten sıkılmadı. Gözlerinden akan kanları silecek, savaşacaktı.
Bekledi dağın eteğinde; dizleri kan revan içinde, nasıl tırmanacaktı zaten?
Taşlara dönmüş kalbi, binlerce insanın...
Nasıl anlatacaktı, neyi anlatacaktı? Unutuverdi.
Evleri karanlık, odaları dehlizdi.
Korkunç kabuslar peşinde koşan kadının.
Rüyaları unutmuş, sahibinden habersizdi.
Kimi bekliyordu ki? Kirpikleri kurumayalı, kaç sabah görmüştü?
Pencereleri hep yola bakardı, sanki bekleyecek biri varmış gibi.
Perişanlığı gözle görülürdü de ödün vermezdi sevdasından.
Yolları yanlıştı, dikenler kanatırdı da dönmezdi yolundan.
Minnet edecek miydi onca güler yüze?
Sararmış dudaklarla konuşacak mıydı?
Sahi, sormazdı kendine eziyeti nedendi, kimdendi, neyin bedeliydi?
Bir kuş görse, saklardı hemen ellerini.
Hatırlatır gibi şefkatini.
Nerede aşık iki göz görse, saklardı bakışlarını.
Bulaşacak gibi hasreti.
İnsan bu insan bir kere girdimi kalbine soğuklar,
Isınmaz, titrer kalbi.
Acı görmeye dursun, geçmek bilmez saniyeleri.
Yalanda olsa sevmesin kimseyi,
Aşk bu titreyen elde durmaz.
Gözleri yağmurlu, alaca karanlık.
Sahi, hiç sormadı kendine:
Kim astı kirpiklerine kara bulutları?
Hiç bir zaman öğrenememişti zaten, doğru soruları sormayı.
Kaç kere okuyacaktı aynı mektupları?
Kaç kere daha başa saracaktı gözlerinden çalınan mutluluğu?
Keşkeleri duymak istemezdi, hepsi mezarında açacaktı, biliyordu.
İçindeki çığlıklardan başka sığınağı da yoktu,
Bilirdi evine giden yollar kayıptı.
Zaten tek bir şey bilirdi, onu da söylemeye korkar oldu.