Dünya Şairler Birliğ ... Mesaj Detayi Antoloj ...

Gönderen: Mustafa Bulan
Tarih: 24.02.2022 16:53
Konu: SİZLERDEN BİRİ BEN MUSTAFA KEMAL

SİZLERDEN BİRİ BEN MUSTAFA KEMAL

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Lafı bükmeden, edelim iki hasbihâl.
Kılıç kuşandım, düştüm cephe yollarına...
Batıda doğuda cenk ettim, kelle koltukta.
Balkanlar, Çanakkale, Filistin, Libya...
Siper ettim kendimi Devlet-i Osmanlı’ya!
Kim demiş utanmadan, ihanet etti diye?
Macera peşinde koşanlardan olmadım asla!
Hep uzak durdum hayalci şahinlere...
Yeri geldi kavga ettim, yeri geldi uyardım...
Yanlışları söylemekten hiç geri durmadım.
Kurtuluşa giden yolda, çareler sundum.
Düzletmek için istedim ağır görevler;
ancak, her defasında kapılardan kovuldum...

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Çok uğraştınız ama diyemediniz İttihatçı
Çünkü yoktu bir bağım, değildim maceracı.
Yollarım ayrı idi, uyarmıştım onları!
Ellerine geçirip dağıtırken devleti
arada fırsat bulunca sürdüler beni.
Elbet başarısız olmamdı gayeleri...
Hatta birlik olmayan cephelere gönderildim!
Ancak yeniden kurdum, geriye dönmedim.
Sizler öğrendikçe bu hakikatleri;
sonunda İttihatçılara esnettiniz sövgüleri.
Hatta karşımda birde övdünüz Enver’i...
Ey zavallılar mecbur kaldınız buna!
Zira siz hala tebaa, o ise Damad-ı Şehriyari...
Birde iki yüzlüsünüz! Söyledim gayriihtiyari.

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Çöküşü görmüştüm, elbet vardı çareler.
Ancak! Çarelerin önündeki en büyük engeller
sorunlara sebep olanlardı, asla görmediler.
Onlardan ümidi kesince düştüm yollara.
Kendimi teslim ettim milletimin bağrına...
Çünkü ilk çare milletti; olamazdı başka yol!
Birlikte yürümek için son verdik tebalığa...
Tarihe bir bakın, örnekleri çoktur!
Tebaalıkta ısrar edenler düşerler karanlığa.
Erişince kurtuluşa milletimle birlikte
devleti teslim edemezdim sorunlu kafalara.
Asıl ihanet bu olurdu, emaneti verene!
Emanetin sahibi millettir, böyle biline...

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Anadolu’da mevcut durum ve hal:
Öyle böyle değil, ortalık kaos ve işgal...
Bu ahval ve şerait içinde bile;
Millet Meclisini kurduk behemehal...
Önce millet dedim, yoktur başka irade!
Yücelttim milletimi! Ben ise hizmetkar!
Her şeyi millet için ve milletle yaptım!
Sonunda neyim varsa milletime bıraktım!
Ne hanedanlık, ne mal, yoktur mirasım.
Şura, meşveret, maslahat, liyakat, emanet
diyen Kur’an’a ters düşdüm mü, sorarım?
Bu söylediklerim hakikat, var mı yalanım?
Hiç bir zaman olmak istemedim
ne tek adam, ne padişah, ne de kral...
Hayatım boyunca hep kendimi ettim ihmal!
Elli yedi yıl yaşadım kısa sürdü bu hayat...
Ancak! Milletimin ve şerefli ordusunun
üzerine titredim, olamazdı izmihlal...

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Soruyorum neden takip edilmedi neden?
Olurken batıda bilim teknik gelişmeler...
Baktık yüzlerce yıl batının gerisinden...
Gidemezdik ileriye bilim teknik demeden...
Osmanlı teslim olmuştu kapitülasyonlara...
Ve daha da korkuncu Düyûn-ı Umûmiye...
İsterseniz biraz açalım bu iki kelimeyi:
Ortak olmuştu yabancılar hem de hazineye!
Birde, alt yapı üst yapı yabancılar elinde...
Kapitülasyonlar, imtiyazlar ve açık kapılar!
Osmanlı dönmüştü ithal mal cennetine...
Kibar olmayalım, dönmüştük sömürgeye...
Yıl 1923, Cumhuriyeti kurduğumuzda;
üretmiyorduk ne şeker, ne de toplu iğne...
Yoktu ne tanınmış milli marka, ne de işletme.
Üç yüz yıl geriden her şeye sıfırdan başladık!
Borçlar ödedik, yatırımlar, fabrikalar yaptık
kuruş borç almadan, o fakir halimizle...
Utanmadan, ar etmeden laf ettiniz yine de.
Üç yüz yılın faturasını hep çıkardınız bize...

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Şahsıma iftiralar atıp, konuştunuz arkamdan!
Toprak verenlere dediniz Ulu Hakan...
Hele teslim olana Mağdur Hakan.
Sıra toprak alan ben denize gelince
dediniz “Az aldı” hiç utanmadan!
Gerçekleri görmediniz, bu idi mevcut imkan.
Yetmedi! Sanki mahşeri görmüşcesine;
dediniz onlara gür sesle “Cennet mekan”
Hükmü verdiniz hemen, o dünya, bu dünya...
Benim için elinizde kalmadı ünvan!
Ne kadar hakaret varsa, döküldü ağzınızdan!
Öldüm, arkamdan konuştunuz ar etmeden!
İnsanları cennete, cehenneme gönderirken!
Farkında mısınız? İlahlık tasladınız sahiden.

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Olaylara baktınız alfabe şapka üzerinden...
Esas olan dildi, görmediniz derinden?
Yunus Emre’leri, Pir Sultan Abdal’ları
hatta Orhun Yazıtlarını bile anlarken;
anlayamadınız Nefi’ leri, Fuzuli’leri neden?
Alfabe değil, dildir milleti millet yapan...
Alfabe araçtır, makbulü dille uyumlu olan...
Dil milletin ses kimliğidir, dil ölürse eğer;
Millette ölür! Yaşatılmaz mezar taşlarından!

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Gelelim kıyafete; konuşalım şapkadan:
İnsanlık birdir! Yeterki kıyafet edepli olsun!
Ne fark çıkarabiliriz şu insan uzuvlarından?
Kaş, göz, baş, çene, eller veya ayaklardan...
Türk, Arap, Acem, Frenk, Yahudi...
Soruyorum soruyorum, hangi birinden?
Allah giydirmiş aynı fizyolojik elbiseyi...
Edeptir, karekterdir insanı insan yapan...
Kıyafet, alfabe insanlığın ortak malıdır.
Millilik çıkar mı, insanlığın ortak malından?
Bizim gayemiz değişim ve milleti kurtarmaktı
bir takım takıntılardan ve saplantılardan...
O gün yaşasaydık eğer; kılık kıyafette:
Farklı mı olacaktık Nebi’den, Ebu Cehil’den?
Yalanlar karşısında doğruları bildiğiniz halde
rahatsız olup gerilmiyorsanız bu yalanlardan;
vallahi sizde bir sorun var hakikaten...

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Bizim işbirlikçi din istismarcıları ile savaşımız
asla değildi ne kıyafet ne şapkadan...
Ve asla kaynaklanmıyordu dinden, Kitap’dan.
Vatandaşlarımla çekilmiş resimlerime bakın!
Sarıklı, çarşaflı yurdun dört bir yanından...
Ve Diyaneti kurdum, İmam Hatip’ler açtım.
Türkiye’nin dört bir tarafında, ehil olanlara
ayrıca Kur’an Kursları açtırdım.
Ve Kur’an’ı tercüme ettirip raflardan indirdim!
Zira Kur’an uzak kalmıştı insan hayatından!
Sanki diriler için değil, ölüler için inmişti!
Ben rahatsızdım ölülere okunmasından!

Benim ben! Ben Mustafa Kemal!
Unutmayın! Az ya da çok, vardı Arapçam!
Ben uzak değildim Kitap’dan ve Kelamdan...
Şayet bilmeseydim Kelam ve Kur’an
ve olsaydım dine azılı büyük düşman;
Bu riske girer miydim? Düşünün bir an...
Hadi söyleyin! Dün bugün kaç örneği var?
Manayı öğrenerek kim olmuş din’e düşman?
Bunun bile farkında değilsiniz, çok yazık!
Biri çıkıp Arapça, sallasa iki küfür;
amin diyecek milyonlara kayıtsız kalamazdık!
Güya her biriniz alim, hafif gelir hocalık(!)
Ben ise oldum uzak, dinden imandan artık(!)
Ancak! Hele bir başvurun yazdırdığım meale!
Okuyun! Ayetler ne der şu laikliğe?
“Dinde zorlama yoktur”, sonu riyakarlık diye
“Ne bekçi, ne vekilsin” denmiştir Nebi’ye!
Şura, meşveret, maslahat, liyakat, emanet
ve “Hayırda yarışın, adaletli olun” diyerek;
Kur’an yol gösterir demokratik cumhuriyete.
Bu mesajlar sizedir! Üflemeyin ölülere...?

Benim ben! Ben Mustafa Kemal’im!
Unutmayın, ömrümde çok kavgalar verdim!
Yanlış yolda olsaydım muzaffer olamazdım!
Zira Allah izin verir miydi, bir düşünün artık?
Beni utandırmadı, makbere öyle girdim!
Bakın tarihe, kötüler yaşamadı hep yenerek!
İnsanlığı şahit kılıp, tarihe not düşürerek;
Allah yaşatır bir rezalet, aksini görmedim...
Bana yaşatmadı, ben buna şükrederim...

Ben Mustafa Kemal’im!
Ne kendime yaşarken heykel diktim!
Ne de korunmak için kanun çıkardım!
Beni yaşatmak için heykel dikmek?
Hele korumak için kanun çıkarmak?
Vallahi ben bunlara gülüp geçerim!
Benim yoktur korunmaya ihtiyacım!
Ancak heykeli, resmi, tüm güzel sanatları
hep tarihe not düşmek olarak anladım.
Siz tarihte put yerine hep taptınız kullara
ama Türk milleti tapmamıştır bunlara!
Zira Türk tapınmaz heykele, dağa, taşa!
Heykeller hafızayı canlı tutar, biliyorum!
Ki sizin hedefiniz elbet değil heykellerim!
Asıl hedefiniz anti emperyalist fikirlerim!
ve Türk’ün bağımsızlık ülküsü ve ideallerim!
Şimdi heykeller yaşatır mı beni? Soruyorum!
Ey gafiller! Beden olarak değil ama
ben Türk Milleti ile yaşıyorum...
Sizden biri derken, üzerinize alınmayın!
Ben atası Türk, Türk oğlu Türk’üm!

Mustafa BULAN
Pendik/05.01.2022

https://www.antoloji.com/benim-ben-ben-mustafa-kemal-siiri/