Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Şairler düpedüz bir dil emekçisidir, çünkü onlar olmasa ne kanun maddeleri, ne politikacıların şaşaalı demeçleri, ne de ekonomistlerin dolar suratlı sözcükleri taşıyamaz insanca olanı yarına. Şair bir dil emekçisidir. Bu yazı bunun çok basite indirgenmiş elbette çok eksikleri de bulunan bir kanıtıdır.
CEVAT ÇEŞTEPE’yle SIFATLARA
‘’YEŞİLİ SEVENLER BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN’’
Şair, ‘’Yeşil rengi sevenler’’ dememiş, ‘’Yeşili’’ demiş; Adlaşmış sıfata başvrumuş yani. Neden mi? Eğer ‘’Yeşil rengi’’ deseydi, ‘’Yeşil’’ yalnızca bir görsel sıfat olarak kalacaktı; Ama bu kullanımıyla ‘’bahar, canlılık, doğa, yaşam…’’ kavramlarını da karşılamıştır.
‘’GÖK GÜRÜLTÜSÜ SESLİ BİR ADAM’’
‘’Gök gürültüsü’’ belirtisiz isim tamlamasıdır, yani isim unsurudur; Ancak, ‘’Gök gürültüsü ses’’ derseniz onu sıfat yaparsınız. Dilde isimler isimdir, sıfatlar da sıfat. Ama şair gelir isim tamlamasını sıfata çeviriverir. Bununla da yetinmez ‘’Ses’’ sözcüğünün sonuna ‘’- li’’ getirerek tüm söz grubunu ‘’Adamlar’’ın sıfatı biçimine çevirir.
Bu işin dil işçiliği yönü elbette, ama bu kadarla da bitmez olay. Şair ‘’Bağıran adamlar’’ vs. dememiştir. ‘’Gök gürültüsü sesli adamlar’’ demiştir; Yani artık ses sadece ‘’Yüksek’’ kavramıyla tanımlanacak bir unsur değildir. Gök gürültüsünün olduğu yerde hava kararmıştır, şimşek çakmaktadır, yağmur yağmaktadır… Şair tüm bu olguları üç sıfatla anlatıverir.
‘’KENDİ HALİNDE GÜZEL HUYLU BİR FIRTINA’’
‘’Güzel huy’’ sıfat tamlamasıdır. Elbet, onunla yetinmez ki şair çünkü onun işi dile farklı değerler, ses, söyleyiş ve anlam özellikleri katmaktır. Getirir tamlamanın sonuna ‘’ –li’’ takısını ‘’Fırtına’’ adını niteleyecek bir bileşik sıfat oluşturuverir. Ama dil, sadece yapıdan oluşan bir konum değildir, şair bunu çok iyi bilir. Çünkü ‘’Fırtına’’ sözcüğü ‘’Güzel huylu’’ sözcüğü ile sıfatlandırılarak teşhis (kişileştirme) sanatı yapılıvermiştir ve şair bunları iki sözcükte becermiştir.
‘’İNCİ TANELİ YAĞMURLAR’’
‘’İnci tanesi’’ belirtisiz ad tamlamasıdır. Şair bu cümleyi ‘’İnci tanesine benzeyen yağmurlar’’ diye kurmaz ama o damlaları inciye biraz daha yaklaştırmak için, sanki gökten avuç avuç inci döküldüğü çağrışımını vermek için ‘’İnci taneli’’ der ve yağmuru boynuna yaktığı inci gerdanlığı kırılıp incileri yerlere dökülen bir kadına benzetir. Bu da işin anlam yönü.
‘’UYKU KOKULU ÇOCUKLAR’’
Bu, ‘’Uyku kokusu’’ belirtisiz isim tamlamasından elde edilmiş bir sıfat tamlamasıdır. Aynı anlamı veren ekler art arda gelmediğinden ‘’- si’’ düşmüş terini ‘’-li’’ almıştır. Dikkat edilmesi gereken, şair ‘’Uyku kokan çocuklar’’ demez, çünkü böyle derse ‘’Uyku kokmak’’ çocuğun geçici ve değişen bir özelliği olarak karşımıza çıkar; Ama ‘’Uyku kokulu çocuklar’’ dediğimizde koku özelliği çocuğun bizzat kendisine aittir ve şair bu ayrıntıyı özenle getirip dile yerleştirir. (Sayın Cevap Çeştepe’den önce ‘’Uyku kokulu’’ tamlaması Türkçede kullanıldı mı? .. benim kültürüm yetmiyor.)
‘’ANTREYE BIRAKILMIŞ ÇÖL RENKLİ POSTALLA BAŞLADI’’
‘’Çöl renkli postal’’ –çok ayrıntıya inmeyeceğim bu örnekte. -ama soruyorum, neden sarı değil; tozlu değil vs. değil de çöl renkli? .. şair onları yeterli bulsaydı öyle söylerdi çünkü.
‘’ÇAĞLA YEŞİLİ GÖZLERİNİZ VE BAŞAK SARISI SAÇLARINIZ’’
Dil, şairin elinde gerçekten farklı değerler kazanıyor. ‘’Çağla yeşili’’ ve ‘’Başak sarısı’’ ikisi de belirtisiz isim tamlamasıdır. Ama burada sıfat olarak kullanılmıştır ve oluşumları bile Türkçeye aşık olmaya yeter bu grupların; Çünkü tamlamaların aslı ‘’Yeşil çağla’’ ve ‘’Sarı başak’’tır. Şair ‘’Yeşil çağlaya benzeyen’’, ‘’Sarı başağa benzeyen’’ gibi sözler kullanmamış, adla sıfatın yerini değiştirmiş ve ada bir iyelik eki ekleyerek sıfat grubu oluşturmuştur. Tüm bunları yaparken de benzerlik kavramını tıpkılık düzeyine çıkarmıştır.
Bu tip örnekleri binlerce çoğaltabiliriz. Hem örnek olarak hem de çeşitlendirme olarak. Belirtmeye çalıştığım nokta başta da söylediğim gibi, şair sorumluluğu çok ağır olan bir işe emek harcayan insandır. Sadece birkaç cümlede, sadece sıfat bağlamında ve sadece bu kadar dar bir açıdan baktığımızda bile görünen budur.
Bu yazının hazırlanmasında Cevat Çeştepe’nin sadece yedi dizesinden yararlanılmıştır. Olgunun bu şekilde ortaya konması bile şair dil ilişkisini açıklamaya yeter sanırım.
Dili ustaca kullanan ve gelecek kuşaklara pırıl pırıl aktarımını sağlayan tüm şairlerimize saygıyladır.
09 Nisan 2012
BÜLENT AYDINEL