Dersimin Türküsü Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Şeyhmus Közgün
Alan:   Grup:Dersimin Türküsü
Tarih: 27.03.2011 00:28
Konu: HRANT DİNK'E MEKTUP... şeyhmus közgün(yeni perspektif.com)

SEVGİLİ HRANT DİNK…
Yaşarken ölenlerin iklimi bulutludur; her an yağmur yağabilir… Yıllar önce Ankara’da Anadilde Eğitim ile ilgili bir konferansa izleyici olarak katılmıştım. Panelisttin. İlk kez seni bu kadar yakından ve de canlı görüyordum. Bakışlara karşı oldukça saplantılı biriydim. Haksızlığa baş kaldıran kişilerin gözleri nedense bana hep soluk görünür... Gayet rahat görünen, ne söylediğini bilen, bir o kadar da sansürsüz konuşan biriydin. Ağzından çıkan sözcüklerin çekim merkezine kapıldım. Anadil için ilginç bir benzetmen oldu: ‘Cinsel organ bir insan için ne anlam ifade ediyorsa anadil de o kadar öneme sahipti...’ O harbi söylemin bende yankısı çok derin oldu. O günden sonra seni hep merak eden bir okuyucun belki de görünmez ya da bilinmez dostundum. Ekranlarda, gazete köşelerinde adını duymak bile beni heyecanlandırıyordu. Onca yazarçizerin arasında bir entelektüel bulmak zordur. Herkes yazabilir, ama kaçı sözüne sadıktı ya da doğrular için bedenini ortaya koyabilirdi? ..
Konferans salonunda salt Kürtlerden bahsetmedin. Ermenilerin ya da başka halkların yıllarca yaşadığı sıkıntıların dile gelişi de vardı. Bir aydın hakikati bilip yaşadığı için acılıydı. Girdiği zaman tünelinde her varlığın ayrı bir nedeni sebebi olmalıydı. Ona düşen ortadaki sorunların çözümüne dair fikirler üretip tarihsel adımlar atabilecek kararlılığı göstermesiydi…
Ermenilerle ilgili çok şey bildiğimi varsayıyordum. Görev yaptığım bir köyde Ermenilerden kalma mağara tipi evler görünce onların tarihiyle yüz yüze geldim. Çıplak gözlerin itirafına kapıldım. Çorak yerlerin suskun güneşinde terledim. O terin benliğimi sarıp sarmalamasına izin verdim. İnsanın insanlığından utandığı bir dünya düzeninde bizden kalan bu kuru öfkeyi en iyi anlayanların başında gelenlerden biriydin. Ayrı duraklardan yola koyulduk. Sen bir Ermeni ben ise Kürt… Yine de acılar ortaktı vicdan da…
İktidarların bilinçli siyaseti kalemine takıldı. Zor oyunu bozardı. İnsan sevgisiyle dolu bir insanın mangal gibi yüreği olmalıydı. İnançlı duruşun birçok şeye yanıttı aslında. Seni anlamak ile sana daha yakın olmanın yolu, ülke topraklarında kayıt dışı görülen her ferdin kendi dilini, kültürünü, kimliğini yaşatmak için ısrarcı olmasındaki tavırdı. Dilimi, kültürümü, kimliğimi tehlikeli gören zihniyetin asimilasyon politikasını beynimde öldürmek için yıllardır savaşıyorum. Yakılan yıkılan köylerin, faili belli cinayetlerin, savaş mağduru insanların acısını büyüttüm. Özgürlük tutsak bilinen korkuları cesurca yok etmekti. Karanlıkta çok kaldım, aydınlık için kendimi acıtıp kır çiçeklerine toprak oldum. Köylülerin doğasında aşk satan bir çerçiydim ıssızlığa bir parça ses getirsin, diye düşlerimde yeni köyler kurdum. Türkülerin, şiir ve de öykülerin dünyasında gizemli tatlar aldım. Bu coğrafyada yok edilmek istenen her kültürden bir parça taşımayı sevda bildim. Bazen bir Kürt bazen de bir Ermeni gibi düşüncelere daldım…
Sahi öldün mü? .. Ben hala orda olduğunu görür gibiyim. Tuhaf bir durum, seni görmeme rağmen içimi yakan bir özlem duyuyorum…
O gün hava değil gün bulutluydu. Karga sesleri uykumu böldü. Olmayacak olana hazırdım, olana hiç hazır değildim. Onca acılı şeye rağmen ne kaçtın ne de uzaklaştın. Kaderin bu ülkede çizilmişti… Yerin de yurdun da burasıydı… Muhatap kanunlardı, sistemdi; halk mağdurdu her zaman. Bunu ifşa eden kalemin Türkiyeli bir Ermeni aydın olarak tarihe geçti. Düşlediğin bir dünya vardı. Bir serüven gibi başlayan yolculuğun sonsuzluğun hafızasında ezber bozdu.
Hrant Dink zelzele demekti, entrikaları ayyuka çıkarmak, kin yerine sevgi barikatları kurmak, zorla göç ettirilenlere yurt olmaktı…
Erdemli kanatların gölge bilindi güvercinim…
Gölge dengeydi; ışığın zorunu kırmaktı..
Sakın gitme! .. Turnalar sürüsü dargın kalır.
Bulut acıyı yağmurla yıkardı sonra…