Dersimin Türküsü Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Ünal Yiğit
Alan:   Grup:Dersimin Türküsü
Tarih: 02.02.2011 00:04
Konu: Yağmurlu Pencerede Seken Düşler

Yağmurlu pencerede seken düşler

Sesimdeki Uçuk

I.

bulanıktı güz susuşmalara düşkün
kara ellerini yıkıyordu gece kara sularında
apaçık bir dayatma gibi zorla serildi aramıza
ve gömleğimizde sildi karanlığını
savunmasızdık,
duyuramazdık ıslığımız bıçaklanmıştı
henüz yola düşememiştik yaramızı yoklayıp
tezgahında dövüldüğümüz acıya olmamıştık

ama farkındaydık çocuk nefesimizin
öteki bir kapı aralığından geldiğinin
şurda burda akıcı şırıl şırıl su damlasıydık
kuytulara ay betimi bir ışık taşıyan

salt dudaklardan, yağmurlu pencerelerden
sarkan
biz nereye koşuyoruz ki böyle hesapsız...

II.

dedi
ve bir çınar ağırlığınca oturdu
kıdım kıdım yarama işer gibi avulu
artsız arasız sorularla geçildi tüm gece
sonra yıllarca dinledik bilge ağızdan bu masalı
her şarkının telaşlı nakaratında koşar gibi
kan ter içinde birimiz çıktı öne
biz nesiydik yaşamın böyle
her ölüden önce çula çapuna sarılan
her kılıcın önüne boynunu uzatan
yerin yedi kat altında gömülü acılarımız
sabırla dizginlenen koca bir ülke olmuştur orada
o kan tarlalarında gülümsemeyide öğrendik
daha daha daha
sevişe sevişe çalılarla...

III.

alışır yürek
her ıssız zamanda bir yoldaş türkü tutmaya
daha derin kuyularda sınandı evvelce çünkü
çünkü bir düdük çıkarır gibi çubuğundan
derimi sıyırdılar azımdan verdiğim çocuklar
ah bir bilseniz ne çok aradım ben ıslığımı
ağzımda sorumsuzca gezen
çok ateşli dillerde
akarsu yataklarında,
çatımdan şıp şıp damlayan kızıl bulutlarda
ne çok aradım dilini gözlerimi kapatıp

IV

nede olsa
ateşle yatan ateşle kalkar
su ışıtır kendi kıyısını ilmince
hani saçların ayrışırya gece yüzüne tel tel
dokunamam uzak ellerimle
ve sabah hep kan gülleriyle kıpırdarda gelir
ağzında dilim dilim kırbaç izleriyle sarar beni
esaret zincirini kırmış bir günaydın

bu gün daha uzağım işte yasak ülkene
rüzgar yeniği bir uçurtma gibi
sesim basar ağıdını tuz tuz gözyaşıma
ağlarım yanmış yıkılmış köylerce
ama konuşamam bu kent iklimince

ve biliyormusun ben sana yalnız gelemem
Afrikalı bir çocuğun aç elleriyle çalarım kapını
Japonya da analığı sürgülenmiş bir kadının sızısıyla
ve gelirim dağ örgülerinin rengini kuşanarak
üryan bir umudu bölüşmenin teleşında bir adam
ve dişi bir ülke gibi yarın bakışlı

V

sinmiyor ne yapsam içime
söz varıyor ama
oturmuyor
iliklenmiyor bir düğme gibi deliğine
susmayı denesek baharda,
aşılanmış vişne budaklarında
kırmızıda ve beyazda ve gride
ve diz boyuna çıktığında kan
yine de susmayı denesek
erdemine varmıyor kalabalıklar
üstelik ırzına geçiyor
bir çocuk
kalbini dünyalara bölmüş bir şiirin
direne direne küfrediyor bir kadın
köpüklü ağzıyla balkonlardan sarkarak
onurlu geçişine gün ışığının
oysa biz taş duvar üstünde bölüştük ekmeğimizi o çocukla
oysa biz anamız avradımız bildik asırdan beri o kadını
olmuyor olmuyor olmuyor
alnımız yetişmiyor denize
ve yaşamı ve tüm dünyayı
boynumuzu versekte
çizemiyoruz bir beyaz kareye
ya biz nesiyiz ki kavganın uğultusunda
balakıtan kırlangıç ötüşü kaldırıma
uçuklu sesleri, kanıyor
aldırma...


30.01.2011__İstanbul Ünal YİĞİT