Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Azraile can vermezdim,canan aldı canımı...
'Taşa verdim yanımı,toprak emdi kanımı
Azraile can vermezdim,canan aldı canımı'
Zonguldak'ta kara toprağa verdiğimiz; yüzlerindeki kara 'yüz karası değil, kömür karası olan' işçilerimizin yüzlerindeki kara; bu düzenin işlediği cinayetlerin karası,bizim yüzümüzdeki karadır...
Dağlarda, kömür ocaklarında ülkemizin her yanında işlenen bu cinayetlere,faili meçhullere ses çıkarmayanların yüzlerindeki karadır...
Cenaze törenleri ve ardından dökülen gözyaşlarının görüntüleri eşliğinde oluşturulan videoda gümbür gümbür bir bağlama eşliğinde bu türkü:
'Taşa verdim yanımı,toprak emdi kanımı
Azraile can vermezdim,canan aldı canımı'
Bu türkü,sevgiliye sitemle söylenen,sevdayı yürek burkarak dile getiren türkülerimizden...
İnsanlar yaşadıkça,sevda var oldukça yaşayacak bir türkü...
Gel gör ki göz göre göre kara toprağa verdiğimiz 30 işçinin ardından,,onların görüntüleriyle birlikte dinleyince; görüntülerdeki gözyaşları kan olup yüreğimize damlıyor...
Ve bir yandan da düşünüyorsunuz:
TEKEL işçileri ve ölüme giden maden işçilerinin büyük çoğunluğu dün AKP ye oy vermişti! ...
Evet bu yiğit işçilerimiz,insanlarımız daha bu genç yaşta azraile can vermezlerdi ama ne yazık ki oylarıyla iktidar yaptıkları 'azrail' aldı canlarını...
Bu gerçeğin bilincinde olmak üzüntümüzü daha da derinleştiriyor ve bir bıçak gibi bilincimizi biliyor...
TÜRKÜLER DOLUSU
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım
Bundan ötesine aklım ermez.
Yerliyim yerli olmasına
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuç tiftik
Bir çimdik çavdar
Bir tutam şile bezi gibi
Dişimden tırnağıma kadar
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım
Şairim şair olmasına
Canım kurban şiirin gerçeğine hasına
içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum
Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter
Eğri büğrü, kör topal kabulum
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm
Hey hey, yine de hey hey
Salınsın türküler bir uçtan bir uca
Evelallah hepsinde varım
Onlar kadar sahici
Onlar kadar gerçek
insancasına, erkekçesine
'Bana bir bardak su' dercesine
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.
Ah bu türküler
Türkülerimiz
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni...
Ben türkülerden aldım haberi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak
Dişisi dişi, erkeği erkek
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara
Bıçağı bıçak.
Ah bu türküler köy türküleri
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi
Kiminin reyhasından geçilmez
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Olgun bir karpuz gibi yarırılır içim
Kan damlar ucundan, murekkep değil
işte söz, işte ses, işte biçim:
'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'
iliklerine kadar işlemiş sızı
Artık iflah olmaz kavak ağacı
Bu türkünün yüreğinde sancı var.
Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli, ne yazanı
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var
Cennet misali sevişen
Cehennemler gibi dövüşen
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen
Nasıl unutur nasıl
Ömrunde bir kez olsun
Halk türküsü dinleyen...
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU