Dersimin Türküsü Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Elif Yeşildeniz
Alan:   Grup:Dersimin Türküsü
Tarih: 27.12.2009 21:27
Konu: SEVGİYE MEKTUPLAR-

Hep yarım kalmış mektupların arasından seslendim sana. Sesimi vermek istedim de, nefesimden uzak kaldın. Adını haykırmak istedim de, adının duadan sayıldığını gördüm.

Diğer yanımı bulmadığım, yazamadığım, dudaklarımla dudağına, yüreğimi göğsüne dayamadığım can. Can dediğim, canımda gezen, canıma karışan öbür yanım. Hep yokluğunun içimde bıraktığı izlerle geldim sana. Hep çaresiz ve imkansız sebeplerin içinde dolanıp durdum, oyalandım, sustum, bekledim de, sabrının başka yüzünü öğrenmeye başladım. Hep yüreğimde ki acılardan, özlemlerden, sana olan tutkumla seslendim. Daha değmemişken ellerim ellerine, dudaklarımdaki dualarda saklı kaldın. Sakladım seni, sardım seni, çeyiz sandığının en dip köşesine koydum seni. Saklın oldum, herkesten gizlediğin, saklandım sende. Kimsenin görmediği bir yerde. Söyler misin can, yok mu yüreğine bakıp ta kim bu yüreğindeki kişi diyebilen? Gözlerindeki aşkı anlayan yok mu? Yoksa aşktan damı yoksunsun, yoksul musun? Gözlerine bakıp, içinde sakladığını gören yok mu? İçin boş mu? İçinde var edip, yokluğunu yaşadığını gören biri yok mu can.

Yeniden selam ve yeniden hoş geldin ey tesellim, hoş geldin yalnızlığıma, satır aralarıma hoş geldin. Hoş geldin yalnızlık konağıma. Gecenin en zifiri yalnızlığındaki korkularımın üstündeki umutsuzluğuma hoş geldin. Ahh benim yüreğimdeki yetim sözcüklerimin en güzel karşılığı. Hoş geldin yalnızlığıma, hiç okuyamayacağın mektuplarımın satır aralarına hoş geldin.

Gel can, rüyalarıma gel, hayalime koş, gel de aklında tut beni, yeniden bakışlarına değdir, dudaklarında ki sözcüklerde tut beni, unutma, yabana atma, beni benimle bırakma, omzumda çarmıhım, paslı çivilere çal beni, çak beni koynuna. Mürekkebimin hatırına, sözcüklerimin duasına, kalbimin feryadına al beni, tutukla beni, aşk kitabının tüm sözcüklerini yaktım, günaha girdim, cehennemine sal beni. Dola beni koynuna, dudağına değdir beni. Öpücüklerine hapis müebbet cezamı ver benim. Sana açlığım ve susamışlığımın özleminde, birde sensizliğin ateşinde yakma beni. Sahte doymuşlukların tümüne doydum, gerçeğine sar beni, sarıl ki, sevebileyim seni. Sen benim sırdaşım, dilime doladığım gerçeğim. Gel sevdiğim, gel güzelim, kanlı yüreğimi, yüreğine değdirdi ki, barışsın yüreklerimiz, barışsın da sevişsin yüreklerimiz, sevişsin de büyüsün yüreklerimiz. Bilmez misin tüm acılarımın üstünde, nasıl sessiz bir çığlığım olduğunu, görmez misin mumun ateşte yumuşayıp eridiği gibi sessiz ve derinden eriyişimi, görmez misin? Açıkmış lığım sana, sen Leyla misali aşk, ben çöllerde mecnun. Gönül sofrana oturtmaz mısın beni, susamışlığım sana, dudakların bana dua okusun. Çöllerdeki mecnuna döndüm. Dağları delen ferhattan hafif değil yüküm, ibrahimin ateşinden daha kızgın yangınım. Son nefesim sana göğsünde haydi uyut beni, sonsuz ebedi bir yolculuğa uğurla beni hiç uyandırmadan. Kör karanlık bu yalnızlık kuyularında Yusuf oldum, yolda geçen kervanım ol benim. Hayat bana bir kuyu, aşkına divane oldun. Sözlerin bana züleyha, bu aşk ateşinde İbrahim oldum. Gözlerin bana derya, yaralar içinde eyyüb oldum, dokunuşun bana şifa, ölüler içinde bir ölüyüm. Dokunuşun bana deva, çarmıhtaki isa oldum. Gel ey benim boğazımdaki merhamet kekemeliğim. Üzerimdeki bu acıyı kaldır, ya at beni tekrar ibrahimin ateşin de yanayım, ya sar beni züleyhanın aşkıyla yeniden bir hayat bulayım. Her taraftan sana yönelir ki sesim, duy beni, duyurt beni, azat et yasaklardan hür bırak beni, dudaklarına çal, yüreğine kat, koynunda sakla beni. Daha karanlığı aydınlanmamış bir gecenin koynundayım. Sen daha öğrenmedin mi umutsuz bir aşkın acısını. Şarkı eyle beni dudaklarında, ilahi olurum nefesinle. İçimin yangınına bir yağmur ol, bir mevsimlik, hatta bir günlük ve hatta bir anlık bile olsa, bahar olayım bereketinle. Gel eyy can, duy artık sessiz çığlığımı, duyda duyur beni evinin sessizliğine. Kat beni sesi yükselen bir cümleye kulan beni. Gel de üzerimdeki bu acıyı kaldır. Seni beklerken, kaç gözyaşı düştü avuçlarıma, daha kaç gece, kan çanağı gözlerimden bu yağmur, daha kelimelerimi tüketmemişken, dolmadı mı, doldurmaya çalıştığım barajların. Sınırlarının dikenli tellerine, yüreğine döşediğin mayınlara takıldı yüreğim, kan revan içindeyim, gel de kaldır tüm sınırları, kaldır kalbine ördüğün dikenli telleri, bir ses ver bana. İlk kan düştü yasakladığın mayınlı toprağına, elim kolum kesik, ayaklarım paramparça, ben gelemezsem de sen gel sar yaralarımı. Sınırlarında bir kaçakçı olsam da, toprağına ayak basmış olsam da, yasaklarında boğulmuş olsam da, dar ağacına sal beni. İlk tomurcuk çiçekleri açtı gözyaşımdan, acımdan kederlenerek bakışan. Hangi geceyi aydınlattı ki gözlerin gecelerimi, hangi geceyi seninle kapattı ki mağrur gözlerim. Bu ekim akşamın başında, esen hazan rüzgarlarına açtım yaralarımı. Bak ta, bakış, bakışınla aydınlat bulunduğum yusufun kuyusunda. Bak eyyubun yaralarını nasıl taşıdığıma, meryemin sancıları içinde, isanın çarmıhında nasıl durduğuma bak. Bakış benimle. Hazanın savurduğu yapraklar değil, sen ört beni. Örtün benimle, üşüyorum sevginin sıcaklığında ısıt beni. Gel eyy sevgili, gel de gör beni.. sadece seni beklerken anladım beklemenin ne olduğunu, veremin beni sardığı öksürükte, ciğerlerimin nasıl kan kustuğunu. Gel de, gel gör beni, aşkın neyleydi beni…