Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Emperyalizm satırını bırakmıyor
Çan Kay Şek ordusunun onbinlerce kişiyi katlettiği çemberden yoldaşlarıyla sıyrılıp 1934'teki tarihi Uzun Yürüyüş'e imza atan Çin'in efsanevi kurucusu Mao Zedung'un, Han Suyın'ın Sabah Tufanı adlı kitabına geçen 'Küçük ve zayıf bir ulus kendisinden çok daha büyük bir ulusu yenebilir... Savaşların kaderini silahlar değil insanlar belirler' sözünü yeni işgaller, darbeler ve katliamlar silsileleri peşinde koşan devlet ya da hükümet başkanlarının masalarına koymanın tam zamanı. Pekin'de 1972'de Mao-Nixon görüşmesi sonrası açıklanan ortak Şenghay bildirgesinde de hiçbir ülkenin yenilmez olmadığı yer almıştı. Dünya imparatorluğu peşindeki ABD, bu bildirgeden birkaç yıl sonra Vietnam gibi birçok yerde yenilgiye uğrayacaktı. Emperyalizmin zincirlerini kırmalarından sonraki süreçte tecrit edilen Çin'i ABD 1970'lerde tanımak zorunda kalmıştı, ancak oyunları sürdü. ABD Başkanı Obama da 'Emperyalizm asla satırını bırakmaz' diyen dönemin Çinli yöneticilerini yanıltmadı.
Değişim, adalet, barış, özgürlükler vaaddiyle seçilen ve görevinin bir yılı bile tamamlamadan Nobel Barış Ödülü alan Obama, 1 Aralık'ta duyurduğu Afganistan'a ek asker stratejisiyle satırı elden bırakmayacaklarını gösterdi.
Bir süre Devlet Başkanı Karzai'nin hileli seçimle sallanan ikinci dönem koltuğunu Seçim Kurulu kararıyla kesinleştirmesini bekleyen ve ABD içindeki farklı tartışmaların etkisini yoklayan Obama, yeni stratejisini 3 gün süren ilk Çin ziyareti sonrası yaptı.
1 Aralık'ta açıklanan Afganistan ve Pakistan'ı kapsayan strateji ek 33 bin kadar ABD askeri takviyesi içeriyor. NATO üyeleri de şimdilik 7 bin asker daha gönderme sözü verdi. Böylece Afganistan'daki işgalci güç sayısı 150 bine yaklaşmış oluyor. Obama 2011 yılından itibaren ilk askerlerin çekilmeye başlanacağını söylüyor, ancak yeni dönem ABD başkanlık seçimleri geldiğinde ABD'nin hala ülkede olduğunu göreceğiz.
AB, Pekin ve Moskova:
ABD de Irak'tan Afganistan'a, Somali'den Latin Amerika'ya uzanan sahalardaki kendisi için kötü gördüğü gidişatı durdurmak için sorunlu bölgelere yakın Türkiye gibi ülkelere, radikal dinci gruplardan çekinen AB ve BMGK konseyi üyesi ülkelere ihtiyacı var.
ABD'nin stratejisini uygulamak için Pakistan'ın desteği hayati önemde. Pakistan Dışişleri Bakanlığı'nın Obama'nın kararına savaşların sadece güç kullanılarak kazanılamayacağını karşılığını vermesi, kararın savaşı daha da azdırabileceğini belirtmesi birşey değiştirir mi? Hayır Pakistan'ın desteği sürecek.
Avrupa'daki etkili ülkeler zaten hem siyasi hem askeri destek veriyor. Siyasi desteği önemsenen Rusya ve Çin de karşı duracak yaklaşımlarda bulunmuyor. Rusya radikal İslam'ın Kafkaslar ve Orta Asya'da hakim olmasını ve çıkarlarını budamaması için Washington'un Afganistan'daki operasyonlarını boşa çıkaracak hamleler yapmıyor. Moskova'nın diğer beklentisi ABD'nin bu bölgeye kanalize ettiği milyarlarca dolar nedeniyle zora düşmesi ve kendi nüfuz alanlarına müdahale edebilecek askeri kabiliyetin aşınması...
Bugünkü Çinli yöneticiler ise milyonları emperyalizmin kılıcından kurtaran 1945'lerdeki anlayıştan çok uzak. Çin yönetiminin Sincan-Uygur, Tibet bölgesine halka çektirdikleri ABD'nin birçok yerde halka çektirdiklerinden farklı değil. Çin baskı altında tuttuğu bölgelerde ciddi kaynamalar olmaması için ABD stratejisine örtülü destek veriyor. Çin aynı zamanda Pakistan'ın müttefiki. Bu iki ülkenin ortak mücadele ettiği güçlerden biri Hindistan. Pakistan yönetimi Hindistan'ın da Aşiretler Bölgesi ve Belucistan'daki örgütsel eylemlere destek verdiğini söylüyor. Hindistan politikasında ABD'den yeteri desteği alamayınca Çin ile birşeyler yapmaya çalışıyor.
Kimi kandırıyorlar?
Türkiye'ye ayrılan role gelince... AKP Hükümeti Bush döneminden beri Afganistan'a ek asker gündeme geldiğinde, ek asker göndermeyeceğini söylüyordu. Genelkurmay da ek asker göndermeyeceğini belirtiyordu. Obama 1 Aralık planını açıklamadan önce kasım ayında Türkiye Afganistan'a 1000 asker daha gönderdi. Böylece 'Obama kararını açıklar açıklamaz Ankara asker gönderdi' tartışmaları, muhalefet partilerinin ve kamuoyunun zılgıtı önlenmek istendi. Şimdi de halk ve basın askerin muharip olmayacağı söylemiyle uyutulmaya çalışılıyor. Hükümet Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un eylül ayında 'muharip birlik gönderilecek mi? ' sorusuna yanıtını unutuyor: 'Türkiye'nin Afganistan'da ISAF 1'den bu yana muharip birliği var. Bu yanlış biliniyor.' Erdoğan'ın ABD ziyareti sonrası da Ankara bazı isteklerinin karşılanması karşılığında talepten kaçmayacaktır. Çünkü;
# Partisine karşı iç hamleleri savuşturmak için Washington desteğinin sürmesini istiyor.
# Irak'taki manevralarında ABD'ye ihtiyacı var. Kürt politikasını istediği potada tutmak için Pentagon'a ihtiyacı var.
# Ankara kritik eşikte olan Kıbrıs'taki Talat-Hristofyas arasındaki müzakereler konusunda destek istiyor.
# Ermenistan, Nabucco, Ege sorunu, Yunanistan'la ilişkilerde, yeni nesil silah alımlarında Washington desteği bekliyor.
Vietnam olmaz:
'Vietnam'a dönüş' ya da 'İkinci Vietnam' sözkonusu mu? Obama'nın kararından sonraki 'Vietnam' benzetmesi gerçekçi değil. Vietnam, özgürlükçü halk bütünleşmesi, direnişi, ideolojik güç dengelerinin konjonktürel hamleleri zemininde bambaşka bir olguydu. Afganistan'da böyle bir halk bütünleşmesi sözkonusu değil. Afganistan Irak'taki halklar, mezhepler mücadelesinin denklemine de benzemiyor. Afganistan yeni fundamentalist yeni saldırı dalgalarını önlemek ve bölgedeki enerji rezervlerinin kontrolünü sağlamak için satırını elinde tutmayı sürdüren güçlerin ajandasında daha yıllarca kalacak. Yeni Vietnam olmayacak, ancak ABD bu askeri siyasetiyle başka coğrafyalarda kaybedecek.
M.ALİ ÇELEBİ