Dersimin Türküsü Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Süleyman Köse
Alan:   Grup:Dersimin Türküsü
Tarih: 02.10.2009 01:49
Konu: Yn: Ceylanların sessizliği

Birkaç evlik ıssız bir köy.

Dağların yamacına kurulmuş.

Yukarılarda, köyü tepeden gören bir askerî birlik var.

Köy daha önce boşaltılmış sonradan köylülerin geri dönmesine izin verilmiş.

Hayatın ve ümidin uzağında yaşayan birkaç aile bulunuyor köyde.

Bu köyde, başka ülkelerin başka şehirlerinde yaşayan kendi yaşıtlarına göre çok büyük zorluklar içinde bir ömür süren Ceylan, küçük bir kız.

Bir keresinde götürüp fotoğrafını çektirmişler.

Herhalde ilk çekilen resimlerinde gözleri kapalı çıkmış ki biri onu uyarmış, “gözlerini açık tut” diye.

O da gözlerini kocaman açmış.

Resmi öyle çıkmış.

Ceylan, on dört yaşlarında.

Önceki gün hayvanlara yaprak toplamak için köyün biraz ilerisindeki koruluğa gitmiş.

Bir patlama sesi duyulmuş.

“Yukarıdan” gelen bir havan mermisi ya da roketle paramparça olmuş Ceylan.

Elleri ve dizleri kalmış geriye.

Bedeninin parçaları ağaçlara dağılmış.

Köyün muhtarı herkese haber vermiş.

Kimse gelmemiş, kimse ilgilenmemiş.

Sonra bizim gazeteyi aramış.

Olanları anlatmış.

Birileri gelip de bir soruşturma yapsın diye beklemiş köylüler.

Doktorun, savcının geleceğini sanıyorlarmış.

“Can güvenliği” nedeniyle gelemeyeceğini bildirmiş savcı.

Kendi yerine, eline bir kamera tutuşturduğu imamı göndermiş, imam kızın ve vurulduğu yerin resimlerini çekmiş.

Ceylan’dan geriye ne kaldıysa toplayıp bir battaniyeye koymuşlar, dokuz kilometre ötedeki bir başka askerî karakola götürmüşler.

Bir doktor, karakolun bahçesinde “otopsi” yapmış, kızın “bedeninde” şarapnel taneleri bulmuş.

Resmî bir rapor tutmuşlar, Ceylan’ı gömmüşler.

Bir daha kimse ilgilenmemiş.

Ne askeriyeden bir açıklama, ne bir soruşturma, ne bir özür.

“Başınız sağolsun” diye köye gelen biri bile çıkmamış.

Ölen bir köylü kızı.

İşi “büyütmeye” ne gerek var?

Oradaki insanların ölmesi kimin umurunda?

Bizim gazete yazmasa Ceylan’la kim ilgilenir?

Bizim gazete yazsa Ceylan’la kim ilgilenir, onu da bilmiyorum ya.

Küçük bir köylü kızını askerî birlikten atılan bir mermiyle vurup ortadan kayboluyor devlet.

Bunun hesabını kim soracak?

Bizim muhalefet partileri, “Kürt açılımı gerçekleşirse, demokrasi ve eşitlik gelirse Türkiye bölünür” diyorlar.

Kürt açılımı olmadığında Kürt çocuklarını, kuş avlar gibi rahatça vurup öldürürsün ve “Türkiye yekpare kalır” öyle mi?

Böyle mi sanıyorsunuz?

Ceylan vurulalı 48 saat oldu, kimseden ses çıkmadı.

Bu ülke çoktan bölünmüş.

Siyasetçileri, gazetecileri, televizyoncuları çoktan bölmüşler ülkeyi.

Ceylan, zengin bir şehrin, zengin bir semtinde yaşayan zengin bir Türk ailesinin kızı olsaydı ve “havan topu ya da roketle vurulsaydı” bu ülke bu kadar sessiz mi kalırdı?

Vicdan dediğiniz o tuhaf şey böyle durumlarda ortaya çıkıyor işte.

Vicdanın varsa, öldürülenin kim olduğuna, ne olduğuna bakmıyorsun.

O vicdan, o ölüm karşısında sızlıyor ve sen ayağa kalkıyorsun.

Siz, siyasi kararlar ülkeyi bölecek diye korkmayın, ülke “vicdanından” bölünüyor önce.

“Vatanım, vatanım” diye bağıran o Baykallar, o Bahçeliler, küçük bir kızın ölümü karşısında “benim insanım,” diye bağırmadığında bu ülke bölünür.

Başbakan, ıssız bir köydeki küçük kızın hesabını sormadığında bu ülke bölünür.

Medya, bu kızın ölümünün peşine düşmediğinde bu ülke bölünür.

Bu ülkeyi böyle bölüyorlar.

Benim umurumda bile değil ülke bölünür mü bölünmez mi...

Bu ülkenin vicdanı var mı yok mu, benim umurumda olan bu.

Ceylan’ı öldürüp böyle sustuktan sonra ülke “bütün” kalsa ne olur, bölünse ne olur?

Küçük bir kızın bu kadar rahatlıkla öldürüldüğü bir ülkenin “bütünlüğünden” ne yarar çıkar?

Issız bir köyde yaprak toplayan küçük bir kızı vurup öldürdüler.

Herkes sustu.

Ceylan’ın ölümü, eğer içinizde bir yere değmiyor ve sizin canınızı acıtmıyorsa, sizin vicdanınız Ceylan’dan çok önce ölmüş demektir.

“Birlik, bütünlük ve vicdansızlık” içinde yaşarız.

Belki de “bütünlük” dedikleri bu ortak vicdansızlıktır.


AHMET ALTAN

========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Çüqe Birindar
Alan: Grup: Dersimin Türküsü
Tarih: 01.10.2009 14:13:00
Konu: Ceylanların sessizliği
----------
Ceylanların sessizliği
Yasemin Çongar - 01.10.2009

İki kocaman zeytin tanesi...

Ceylan’dan geriye kalan yegâne vesikalık fotoğraftan bize bakan kapkara iki üzüm.

Okulda çekilmiş olmalı bu fotoğraf.

Herhalde, makinenin flaşı patlayınca kamaşmıştı gözleri...

Kapatıvermişti.

Fotoğrafçı uyarmıştır, sanırım.

O da bu kez gözlerini kocaman açmış, ıssız bir orman yolunda ansızın beliren bir arabanın farlarına yakalanmış ceylan misali bakmıştır.

Ya da belki her zaman, her şeye böyle bakıyordu Ceylan...

Merak, hayret ve korkunun tuhaf bir karışımıyla gözlüyordu hayatı.

Bilmiyorum; hiç bir zaman bilemeyeceğim.

Ceylan artık yok.

14 yaşında ansızın sona eren hikâyesini, üç gündür Taraf’ın manşetinde okuyorsunuz.

28 eylül günü, Diyarbakır Lice’ye bağlı Şenlik Köyü Hambaz Mezrası’ndaki evinden koyun otlatmaya çıkmış Ceylan.

Çıkarken, “N’olur makarna yap” demiş annesine...

Beş dakika sonra, gökten üzerine ölüm yağmış.

Ya havan mermisiyle ya da roketle vurulmuş gencecik bedeni; paramparça olmuş.

Annesi Saliha, evden çıkıp Ceylan’ına koşmuş ama kızının olması gereken yerde, onun dizlerini ve ellerini bulmuş sadece.

Ceylan’ı artık yokmuş.

Havada dağılan vücudundan geriye, otlara bulaşmış, ağaç dallarına takılmış parçalar kalmış.

O parçaları elleriyle toplamış kadın; eteğine koyup taşımış...

Saliha Önkol, böyle anlatıyor kızını kendisinden alan vahşeti.

Taraf Diyarbakır Temsilcisi Faruk Balıkçı’ya ve kendisine taziye ziyareti yapan DTP milletvekillerine, Ceylan’ın korkunç sonunu tarif ettikten sonra soruyor:

“Ben buna nasıl dayanacağım? Kızımın hesabını kim kimden soracak? ”

Evet, kimden sorulacak bu hesap?

Hambaz Mezrası’nın görüş mesafesindeki Tapantepe Jandarma Taburu’ndan yapılan tek atışla vurulan Ceylan’ın canının hesabını kim verecek?

Öyle bir devletimiz var mı ki bizim?

Koyun otlatan bir Kürt kızını vurduktan sonra tam anlamıyla firar eden; bir askerî taburla iki karakolun çevrelediği olay mahalline “güvenli değil” diye yetkili göndermeyen; Ceylan’ı vuran silahın niteliğini ve kime ait olduğunu ortaya çıkartacak incelemeyi yapmayan; karakolun nizamiyesinde küçük kızın cesedinin parçalarına bakıp alelacele bir adlî rapor tutturarak “otopsi gereksiz” diyen, sonra da “olay unutulsun” diye bekleyen bir devlet, bu cinayeti aydınlatmak isteyen bir devlet midir sizce? ..

Bugüne dek, kendi eliyle ya da kendi ihmaliyle sonlanan nice hayatın hesabını vermeyen bir devlet...

Bir Kürt kızının gökten üzerine yağan ölümle yok olmasını “haber” bile saymayan bir medya...

Ve biraz da bu devletle bu medyanın vicdansız ittifakı sayesinde yıllardır akan kan...

Şimdi, bu kanı durdurmaya niyet eden hükümete sormak istiyorum...

Demokratik açılımlarla Kürt meselesine çözüm bulmaktan, 25 yıllık savaşı bitirmekten söz eden ve samimiyetlerine inandığım İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormak istiyorum:

Niye Ceylan’a sahip çıkmıyorsunuz?

Ölümünü engelleyemediniz, niye ölüsüne saygı göstermiyorsunuz?

Niye Hambaz’a yetkili göndermediniz?

Niye Ceylan’ın annesi Saliha’yı ve Önkol ailesinin diğer fertlerini arayıp acılarını paylaşmadınız?

Niye onlara, “kızınızın ölümüne kimin sebep olduğunu bulacağız, adaleti işleteceğiz, sorumlusunu cezalandıracağız” demediniz?

Lice Kaymakamı’nı, Diyarbakır Valisi’ni neden hemen devreye sokmadınız?

Ve niye, Saliha Önkol’un feryadına DTP milletvekilleri dışında kimse kulak vermedi?

Bakan Atalay’a, Başbakan Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Gül’e sormak istiyorum...

Şimdi, Saliha Önkol sizin demokratik açılımınıza nasıl inansın?

Kız...
................