Dersimin Türküsü Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Berivan Sunar
Alan:   Grup:Dersimin Türküsü
Tarih: 11.07.2009 21:06
Konu: lekenin suskunluğuna dokunmak

1-

kendi kendini sınamanın karnavalı bu…

Şehrin ve kadının şarkıları…

Tarihin kendini devam ettirdikleri denince aklıma mekânlar gelir ve kadınlar…

Yüzyılları sırtında taşıyan suskun bir tanıklık vardır mekânlarda ve en az onlar kadar dilsiz onlar kadar farkındalığı gelişmemiş kadınlar…

Yüzü yok kadınların, çıplaklıkları çürümüş…

Sessizliğin çekiciliğiyle yapılanmış…

her kadın, biraz deniz kızının imkansızlığını, tekliğini ve normalleşememesini yaşar..

Öldür beni anne kendi sığınağında, hiç senin olmamış ellerinle…

Işığın doğasında tüm renkleri barındırması gibi kadında suskunluğunda barındırır bütün sesleri… Gecenin hiç uykulu fotoğrafı bu…

Sevişen bakirelerin, diğer kadınları karaladığı bir başkent bu şehir.

Akşam dokulu acılar…

Kendi soluksuz intiharını, dilsizliğini, sözcüksüz anlatmak için büyütür kadını yaşam…


Şehrin şarkısı…

Kaç pişman ölüm geçer bu şehrin gözlerinden?

Kendini devrime adamış yüreklere iflah olmaz sancılar yükledin.

Şimdi tüm gazetelerde büyük puntolu manşetlerde alkol komasından ölen savaşçıların dalgalanıyor…

çöplüklerde işe yarar parçalar arayan sokak çocuklarına benziyor şehirler..

Bir zamanlar ben farklıyım kompleksinin, ‘sıradan insanı aşağılamak adına’ tanrısallaştırdığı kavramları,

Kullanarak eskitip attıkları çöplüklerden topluyoruz, kendimizin kılıyoruz.

Sonra çabuk işleyen ellerde, tüm duygular sindirilmeden oburca yutuluyor…

Anlamak çözümsüz bir matematik sorusudur bu şehirde bütün teorileri öldürür…

3-


Değerlerinizin şarkısı…

Sizin aptal yaşam anlayışlarınızdan sıyrılıyorum bir bir…

Soyuyorum bedenime giydirdiğiniz kör yasalarınızı…

Budistleri anlıyorum arındıkça… Bütün sunulanları ölüm süzgecinden süzüp içiyorum…

Bu bir zafer dansı yorulup düşen yaşamın pelerinleriyle gömülüyor…

Önce yavaş yavaş azalıyor insan… Sonra sabırsız, bir sevişme öncesi gibi…

Derin ısırıklarla incitip, çılgınca soyarak bedeni…


Birçok şey gibi aşkta nefretle kamufle ediyor kendini…

Tıpkı çizgilerdeki karmaşaya uzaktan bakınca verdiği resim tadı gibi…

Çizim de aşk gibi bütün korkularla yüzleşme anıdır…

Bilemediği bir dünyayla karşılaşmanın amatör tadı vardır kaleminin ucunda.

Aşktaki sınırsız devinim gibi benliğiniz, kalem ve çizdiğiniz şey anlık bir uyum yakalar o ana sığdırabilirseniz kurguyu başarırsınız yoksa geçip gider birliktelik…

En olmadık anda duyumsadığın bir tat kalmalı damağında aşkı ve çizimi sonsuzlaştırmak için…

Hicran Aslan