Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Geçenlerde evimizin karşısındaki kültür merkezinde türk sanat müziği konseri olduğunu ve konuk sanatçının Melihat Gülses olduğunu öğrendim.Tabii saati gelmeden oradaydım.Bir müzik ziyafetinin ardından Melihat Gülses çıkmıştı sahneye.Buruktu,yüzünde belli etmemeye çalıştığı endişesini biz dinleyicileriyle paylaşmış ve hasta olan yakınına dualar yankı bulmuştu,salondaki izleyicilerin içinde.Dimdik,kararlı,işini seven ve türk sanat müziğine hayatını adadığı her halinden ve hareketinden belli oluyordu.O seçkin eserleri o eşsiz sesiyle bütünleştirmişti.Ardından bir konuşma yaptı ki durup düşünmemek elde değildi.
Kocaeli'ne geldiğinde hastane de canının parçasını bırakmıştı.Kimler için? Kendi müziğine sırt dönmüş olan bizler için.
Konuşmasında sürekli vurguladığı bir cümle vardı:
-''Ne yazık ki konser verdiğim salonlarda gençler var mı diye bakıyorum...Ne yazık ki kendi müziğimiz kendi toplumumuzda günden güne unutulmakta...Ben kendi müziğimizi kendi insanımıza sevdirmek için çaba sarfediyorum.''
Bu konuşma beni çok etkiledi.Amaç para kazanmak değildi.Amaç popüler olmak değildi.Amaç sanatın,sanatçı olmanın ve milli değerlere sahip çıkma duygusuydu.Ülkemizde Melihat Gülses gibi bir sanatçının ismini kaç kişi bilmekte? Asıl düşündürücü olan ise sanatçı olmaktan zerre nasibini almamış kişilerin sanatçı olarak lanse edilmesi ve kitlelerin peşinde koşması üstünü başını,yaşayış şeklini,hal ve hareketini para için albüm yapan insanlara benzetmekle kişiliğinden uzaklaşmış insanların durumu değilmidir?
Günümüze ve geçmişe bakıp bir karşılaştırma yapıldığında gerçekten neşterin vurulması gerektiği anlaşılıyor.Asırlardır müziğimiz olan türk sanat müziğinin son neferlerinin yaşıyor olması,gençliğin popülarite ve kendi kimliğini sığıntılıkta araması sonucu ne dediğini dahi anlamadığı yabancı müzikleri dinlemesi; ülke değerlerinin korunamadığı ve kültür,sanat,milli değerlere sahip çıkılamadığının göstergesi olması dış ve iç düşmanların düzenlediği plan olamaz mı? Kendi geleneğimizde olan şalvarın komedi konusu olması farkında olmadan düşük bel pantalonlarla soytarı kılığında gezenlerin,ülkemizin temel direği olan köylerde yaşayan insanlarımızın kıyafetlerinin alay konusu haline getirmesi planın bir parçası olamaz mı? Kebap,çorba ve tatlılarımızın bir kenara itilip Yunan'lıların bu bizimdir demesine -amaaan ben zaten yemiyorum,pizza,hamburger,fast food gibi gıdalarla besleniyorum- demek nedir? Ergenlik dönemine girildiğinde yapılması gereken ilk işin kendi özgürlüğü için anne ve babasına karşı gelmek olduğuna inanan ve bu olayın arkadaş çevresinde gurur verici bir hadise haline gelmesi nedir? Bu değerler hangi toplumların özellikleridir? Bunların tamamı bir planın uzun süren parçası olmakla beraber kimsenin bundan haberdar olamamış olması konunun dünyanın küreselleşmesi ile tanımlanmasının neticesinde üstünde durulmamasının adeta ekmeğe yağ sürmek olduğunu unutmamalıyız.En güncel örnek mayınlı arazilerimizin İsrail tarafından temizlenmesi yani bizim yapmayacağımız yapamayacağımızdır.Nedenlerinden biri kaynak yetersizliği.Eğer öyleyse bu vatan niye var bu bakanlar neden o koltukta oturuyor? Uçak alınıyor 60 milyon dolar,formula 1'e kaynak ayırılıyor ülke tanıtımı adına 100 milyon dolar; konu mayın olduğunda maalesef hükümetimiz kaynak bulamıyor.Mesele hükümet meselesinin de üzerinde.Geriye dönüp tarihimize baktığımızda tüm yenilgilerimiz kendi karar alma ve uygulama hakkımızı başka devletlere verme durumunda karşımıza çıkıyor.Almanya ile müttefik olduk,kararları onlar aldı,Alman komutanlar ordumuzu yönetti.Sonuç koskoca bir hiç.Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk komutasında başarıdan başarıya koşmadık mı? Osmanlı Devleti dünyaya hükmetti fakat türk padişahlarıyla ve kararları kendi içinde alan bir yönetimle ne zaman İngiliz,Fransız,Almanya ile müttefiki ve devlet işlerinde karar mercilerini onlara bıraktık ve yenildik.Şimdi mayınlarımızı başka ülkeye temizletme durumumuz var.Ne mi olacak? Yenilginin başlangıcıdır bu.Kendi değerlerimizi bir kaybediş bir utanç olarak görmek(bunların arasında türk musıkisinden uzak olmak,şalvarın ve kıyafetlerimizin utanç duygusuyla görülmesi,kendi yemek kültürümüzün hızlı bir şekilde terkedilmeye başlanması,Türkçenin hızla bozulmaya uğraması...) aynı düzenin aynı hedefin ve kurumların isteği doğrultusunda oluşmadığı ihtimali çok düşüktür.Eğer ki yanılıyor olsam; kendi kendimize bu hallere düştüğümüzü düşünsem kahırımdan ölürüm!
GÖRKEM ŞENER