Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Gözlerini Kaçırma Gözlerimden
-bir vagondayız
aynı can, aynı kandan
düşlerimiz ayrı ayrı
uzar gider raylara-
-su yerine toprak yansın da
külümüzü tutsun
utansın düşman, utansın-
fermanımız yazıldıktan beri
kuytuluklarda yer açıldı ölenlere
gömülürler üst üste
birbirimize sarılıp
sır gibi sakladık hasreti
arada andığımız isimlere
yabancıydı çocuklar
uyum sağlamak adına
gün be gün
kör bakışların altında erirken
yabancılar dediğimiz yerliler
ne de gülermiş meğer
ağlamanın tınısından anlardık
sürgün yemiş kadının sesini
ah kadın dert ekme derdime
gözlerinin kabahati yok
bilirim
döktüğün her damla göz yaşında
benim de payım var
yollardayız bilmediğimiz
dalıp gittiğimiz yollarda
buram buram hasret
kaşır durur yarayı
uçsuz bucaksız ovalar
dağlar var önümüzde yükselen
sırtımıza, sırtımıza vurur
-üstümüze damlayan su
aynı pınardan olsaydı eğer
karşılayanımız olurdu mutlak
en son istasyonda-
kaçıncı vagona konduk
hangi istasyonda attılar vagondan
dayan bebeğim dayan
bu toprak sana da yabancı
gün sayar hasret içeriz durmadan
tanıdık bir yüz arardık inerken
güleç ya da ağlamaklı
tanıdık bir yüz
yaşlı, genç, çocuk
ya da kavgalı komşunun kedisi
oturup kalktığımız
tütün sardığımız duvar dipleri
gullık topladığımız orman
çıktı çıkacak aklımızdan
kara kıllıya çıktığında lakabımız
yas tutmasını bıraktık
kesip attık sakalı
hatta bıyığı
oysa yaylalarımızda
kara ineğin sütüne karışmış
keçi sütü içerdik
böyle tanırdı ahbaplarımız
bugün doğan her bebeğe
yiten birinin adını veririz
ona seslenir gibi seslenir
sever, öper, koklarız
göz yaşlarımız saklanır
ne çare zamana yenilir
eğilir düşer başımız
Ercan Cengiz