Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Öyleyse Jinda
Jinda... Namluya sürülmüş bir sevda yakarışı. Amansız...
her gün o çiçeklerin açışını izler durmadan.
çünkü aşk
iklimin kahverengi tayı olmuştur yüreğinde.
mevsime sürse kendini, bahar atlas gibi yayılır toynaklarına…
ve servi dalı konuşur bilmediğimiz bir dille
ve cümleleri alabildiğine uzun, sitemkâr…
reyhan kokudan isyan anaçlığına soyunur…
Jinda tırnakları çatlamış bir aşkın soykırımıdır.
taşa vurulmuş bir kristal parçanın tuz buz dağılışıdır.
Jinda yürekte köz…
iki bulutun çarpışmasıdır hırslı ve acımasız.
Jinda dil alışkanlığıdır.
ve dil savrulanlığıdır.
iki cümle arası yol uzaklığı.
ısrarlı bir rüzgârın kollarında salınan yaprağın en belirsizliği,
amansız bir savr, amansız bir savrulan, amansız bir savrulanlık.
öyleyse topladığımız bizmiyiz bu rüzgârda…
aşkın pusatsız suratına sürülen saman alevi kadar saldırgan
ve ispirto morunun şavkı.
yoksa biz ölümüyüz jinda
toprağın yazgısına kırkbin defa sürülmüş karasaban.
bu yazgı böyle yazılmamalıydı bilesin isterim.
saatleri kıralım, kum saatinin boğumunu da,
tarihe ceberrüt failler getirelim yeniden.
bir senin yüzüne ay diliyle yazmalıyız aşkı,
birde yüreğine güneşin dudaklarını koymalıyız.
bu sevda iki dağ silsilesinin paldır küldür dövüşmesidir.
günahsız sevişmelerin gürzünde inleyen ahtır.
onun için son bir kez dudaklarınla kenti oku.
gözlerinle ölç yeryüzünün fahişeliğini,
hukuksuz kalsın saçların rüzgârda.
umarsız...
bir yazgı ve bir kurşun asla geri dönmez denilemezsin…
dünyanın dönen hızı ve çekim gücü olmalı.
aşkı yazıyoruz çekerek kanımızı damarlardan
bize bir akşam batışı kadar keskin güneş lazım
denizi iki ye bölen
dağı tepsinden kesen.
yastığa koy başını gölgemiz uykuya varsın.
bizim burada çiçekler dört yaprak açmazdan evvel de çiçektir çünkü…
onun için acıdan kurşunlar namluda şişer…
çöz bu düğümü
çöz ki vakit erkenken…