Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kur’an Nelerden Bahseder?
Kur’an-ı kerim, Miladi 610 - 630’lu yılların başlarına kadar geçen bir süre içinde Mekke ve Medine merkezli Arabistan coğrafyasında inzal edilmişti.
Bu sebeple Kur’an’a yaklaşanlar ve onu anlamaya çalışanlar, doğal olarak ogünkü Mekke ve Medine’de yaşayan toplumun sosyo-kültürel yapısını gözönünde bulundurmalıdır. Çünkü, Kur’an her şeyden önce onlara hitap ediyor ve onların hayatlarında ilk anlamını kazanıyordu.
Onların bilgi birikimlerine yeni unsurlar ekliyordu. Ancak, bu onların anlayabileceği ve onların kültürel dokularına uyum sağlayabilecek özellikteydi.
Kur’an, öncelikle insan ve Allah arasında bir iletişim köprüsü oluşturmaya yönelik mesajlarla başlıyordu. İnsanın yaratıcısına karşı sorumluluklarını ele alıyor, bu sorumluluğun nedenlerini ve nasıl olacağını açıklıyordu. Sorumluluğun yerine getirilmesi veya getirilmemesi sonucunda insanın karşılaşacağı durumlar dile getiriliyor, uyarılara yer veriliyordu.
Allah hakkında bilgi veren ayetler Kur’an’ın en önemli kısmını oluşturur. Bunu insanın Allah’a karşı yapması gereken görevleri izler. Bu arada insanın Rabbinin buyruklarına karşı tavrı ele alınır. Toplumların bir kısmının pozitif, bir kısmının negatif yaklaşımları örneklerle açıklanır.
İnsanların Allah’a karşı sorumlulukları iki yönden işlenir: Birey olarak ve toplum olarak..
İnsanın birey olarak sorumlulukların başında ahlak ve ibadet yer alır.
Toplum olarak sorumlulukları ise, hukuk, ekonomi, siyaset, kültür, diplomasi, savunma gibi konularla ilgilidir. Tabi tüm bunlar, miladi 7. Yüzyılda Arap toplum hayatı gözönünde tutularak verilmektedir. Bu sorumluluklarla ilgili ayetlerde bazen ayrıntılar yer alırken, (örneğin borçlanma hukuku ile ilgili ayet tam bir sayfa ve Kur’an’ın en uzun ayetidir.) çoğu kez hiç bir ayrıntı verilmeden genel ilkeler belirlenir. Bu ilkeler de genel insani değerler ve hukuk üzerinedir.
Kur’an, hak ve hukukun sık sık ihlal edildiği ve kılıcı keskin olanların haklı sayıldığı bir ortamda zayıfların ve güçsüzlerin koruyucusu olmuştur. Böylece medeniyetten uzak bir toplumu medenileştirmiştir.
Kur’an-ı Kerim, Allah ve insan arasındaki diyalogun yolunu gösteren, insanlar arası ilişkilerin hak ve sorumululuklar açısından biçimini belirleyen içeriğini, öğüt verici ve uyarıcı bir tarzda anlatmaktadır. Özellikle geçmiş toplumların hayatlarından verilen kesitler, bir tarihi bilgiden çok senaryo niteliğindedir. Bu sebeple Kur’an’da sembolik anlatım ve yerleşik Arap kültürünün bir çok öğesi göze çarpar. Bu biraz da Kur’an’ın inzal edildiği ortamda Arap toplumunun edebiyata verdiği önemden kaynaklanır.
Mekke Döneminde nazil olan sûrelerin havası şiirseldir. Ayetler kısa, vurgulu ve kafiyelidir. İçeriğinde Allah, insan, doğa ve gelecek vardır. Özellikle gelecekteki kıyamet ve sonrasına vurgu yapılarak uyarı ve öğütler verilir.
Geçmiş toplumlara ait örnekler, Medine’de indirilen ayetlere göre daha azdır. Bunun nedeni ise, Mekke toplumunun o tür bilgilerinin ve ilgilerinin Medineliler’e göre daha az olmasıdır.
Kur’an’ın Muhtevası ve vurguları daha çok psiko sosyal bir içerik taşımaktadır. İnsan psikolojini etkileyen uyarı, öğüt, hatırlatma, tekrar, korkutma, müjdeleme, teşvik, övgü, telkin vb. unsurlar sık sık kullanılarak sosyal hayatın düzenlenmesine yönelik ilkelere yer verilir.
Eskiler, Kur’an’ın içeriğini ayet sayılarına göre yuvarlak olarak şöyle tasnif etmişlerdir:
1000 ayet Emir
1000 ayet Yasak
1000 ayet vaad / Cennet müjdesi
1000 ayet vaid / Cehennem uyarısı
1000 ayet Haberler ve Kıssalar
1000 ayet Misal, örnek ve İbretler
500 ayet Hukuk ve helal, haram
100 ayet Tesbih ve dua ile ilgilidir.