Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Allah’ın berisinde kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olana dua edenden daha sapık kim olabilir? Oysaki bunlar onların duasından habersizdirler. (Ahkâf Suresi:5)
Yani, onların yalvarış-yakarışları, onları çağırmaları zaten onlara ulaşamaz. Ne kendi kulaklarıyla onları duyarlar, ne de başka bir vasıtayla, bu dünyada onları birisinin çağırdığı haberi kendilerine ulaşmaz. Velev ki ulaşsa bile asla ve asla cevap veremezler.
Bu ayeti şöyle izah edebiliriz; dünyadaki müşriklerin Allah'ın yanı sıra dua ettikleri mabutları şu üç grupta toplayabiliriz:
Birincisi: Ruhu ya da şuuru olmayanlar, Bunlar ne kendilerine ibadet edenleri ne de yapılan dualar hakkında bir haberleri yoktur. Bunlar put (heykel/anıt/büst …) gibi tapılan yani ibadet edilen şeylerdir. Aslın da bu putlar birer simgedir tapılanlar ise putlaştırılan veya ilahlaştırılan kişiler veya ideolojilerdir. Putlaştırılan kişiler Salih bir kişi olduğu gibi bir lider bir milletin atası dedesi… Vb. de olabilir. Putlaştırılan ideolojiye değinirsek İslam şeriatı/İslam hukukundan başka bütün beşeri düzenler Allah katında bir puttur ve bir tağuttur(1) .
Bu putlara/heykellere yapılan ibadet çeşitlerinden bazıları ise şunlardır: Onlara kurban/çelenk sunulur, Onlardan yardım dilenilir. Rejim elden gidiyor yetiş ey atamız diyerek veya Medet ya gavsul azam/şeyhim/imamım/Ali/veli… Vb. bize Nazar/himmet/yardım et Diyerek onlardan yardım talep edilerek, Onların işittiği/gördüğüne itikat edilerek iyi veya kötü haberler onların anıtları/türbeleri/heykelleri başında onlara iletilerek (yapılan törenlerde onlara yapılan arz ve şikâyetler) , Onlardan korkularak, Onların yaptıkları ve söyledikleri asla eleştirilmez/tartışılmaz doğru olarak kabul edilerek uyulan temel ilkeler konumuna sokularak ilahlaştırılırlar. Mekke müşrikleri ve günümüz müşriklerinin bir kısmının durumu kısaca bu şekildedir.
İkincisi: Geçmişteki Peygamberler veya Salih insanlar. Bunlar aslında Allah'ın sevdiği mukarreb kullardı. Bunlar da şu iki sebepten dolayı bu durumda oluşlarından habersizdirler. Evvela, Allah'ın yanında vefat edenlerin bekletildiği bir âlem vardır ki bu dünyanın sesleri oraya ulaşamaz ve ikinci olarak, Allah Teâlâ ve melekler kasten bu haberleri onlara ulaştırmazlar. Çünkü bu olanları duymak onlar için üzüntü kaynağı olacaktır. Onlar bütün hayatları boyunca yalnızca Tevhidi ve sadece Allah dan yardım dilemeyi öğretmişlerdi. Şimdi ise bazıları onlardan yardım dilemekteler. Allah Teâlâ bunlara böyle haberleri vererek onları üzmek istemez. Sonradan gelenlerin sapıtmaları/sapıklıkları onlara zarar veremeyeceği gibi sorumluda olmazlar.
Bu duruma örnek: Yahudi ve Hıristiyanların Peygamberlerini birer beşer ve peygamber vasfından çıkarıp birer ilah vasfına sokup peygamberleri ile Allah’a ortak koşarak küfre düşmeleri. Aslında bu duruma Hz. Muhammed (s.a.v.) ’in ümmetinin bir kısmı da düşmüştür.
Üçüncüsü: Kendileri sapıttıkları gibi başkalarını da yoldan çıkararak bu dünyadan göçen insanlar. Bunların da habersiz kalmalarının iki sebebinin olduğunu anlarız: Birincisi, bunlar suçlu olarak Allah'ın indinde cehennem çukurlarından birinde beklemektedirler bu dünyadan hiç bir seda onlara ulaşamaz. İkinci sebep ise, Allah Teâlâ ve melekler, bu dünyada yapmış oldukları misyonu başarıya ulaştığı ve şimdi bazı kimselerin kendilerine taptığı haberlerini duyurarak onları sevindirmek istemez. Allah zalimlere böyle memnuniyetler bahşetmez.
Aynı zamanda Onlar kendilerinden yardım istenip medet umulmasını kendilerine ibadet edilmesine İsa (AS) ’ın karşı çıktığı gibi karşı çıkacaklardır. Ayette şöyle buyruluyor;
Allah: 'Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara Allah'ı bırakıp da beni ve anamı iki tanrı edininiz diyen sen misin? ' dediği zaman o, (şöyle) söyledi: 'Seni tenzih ederim (ya Rab) , hakkım olmadık bir sözü söylemem bana yakışmaz. Eğer onu söyledimse elbette bunu bilmişsindir. Benim içimde olan (her) şeyi sen bilirsin. Ben ise senin nefsinde olanı bilmem. Şüphesiz ki gaybları hakkıyla bilen sensin sen'. “Ben onlara senin bana emrettiğinden başkasını söylemedim, (dediğim hep şu idi) : 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat ne zaman ki sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde gözetleyici yalnız sen oldun. (Zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şahitsin'.(Maide Suresi:116-117)
Evet, bu ayeti kerimeler vefat eden bir peygamberin bile kendi ümmetinin fertlerinin yaptıkları amelleri bilemeyeceğini ifade etmiş iken, veli kabul edilen kimselerin öldükten sonra gözüktüğünü ve yardım ettiklerini iddia etmek akılsızlıktır.
Bu iddia sahipleri makamlarının İsa (a.s.) ’dan daha üstün olduklarını mı söylemeye çalışıyorlar.Öldükten sonra bir peygamber bile ümmetinden haberdar olamıyor ve “Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat ne zaman ki sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde gözetleyici yalnız sen oldun.” diyerek ilmi Allah’a havale ederken, Yine birçok ayeti kerimede Cenabı Hak peygamberimiz hakkında “Biz seni onlara bekçi göndermedik” “Deki; ben size ne fayda nede zarar vermeye muktedir değilim“ Manasında birçok ayet göndermişken, Dine birçok bidat ve şirk karıştıran bidat fırkaları ise veli kabul ettikleri kişilerin öldükten sonra gözükerek yardım edeceklerini iddia etmekteler.
Yine peygamber efendimiz vefatından sonra kendi ashabının bile neler yapıp ettiğini bilmediğini/bilemeyeceğini bizlere bildirmektedir:
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: 'Ben havzın başına sizden önce geleceğim. Bana sizden bazı kimseler yükseltilip (gösterilecek) . O kadar ki, eğilsem onları tutarım. Ama hemen geri çekilecekler. 'Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım! ' derim. Ama bana: 'Senden sonra bunların ne bidatler yaptıklarını sen bilmezsin! ' denilir. Ben de: 'Dini benden sonra değiştirenler rahmetten uzak olsun, rahmetten uzak olsun! ' derim.' (Buhari Müslim)