^^_____BaSKaLDıRıYoR ... Mesaj Detayi Antoloj ...

Gönderen: K.özdamar
Tarih: 05.05.2007 16:28
Konu: 14 Nisan Sivil Darbesi

14 Nisan Sivil Darbesi!
Mehmet Gülseren
'Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir'J onathan Swıft.

Büyükanıt’ın,14 Nisan sivil darbesine icazet vermesi üzerine tekmil ırkçılar, harekete
geçip, orduyu göreve çağırmışlar ve devrim yasalarının uygulanması gereğini dillendirmişlerdir.
Askeri darbeciler, şayet işler yolunda gitmezse yapacakları darbelerine bir zemin olarak
bu mitinge sempati ile yaklaşmışlardı.
Türkiye’nin dört bir yanından topladıkları insanları Ankara’ya dökerek, aslında ne kadar da
çok laik ve atatürkçü olduklarını ispata çalışarak, gözdağı vermişlerdi, toplumun diğer kesimlerine.
Aylar öncesinden yaptıkları yoğun çalışma neticesinde, Ankara ya yığabildikleri kitleyle ne kadar da çok olduklarını, ballandıra, ballandıra anlatmaya doyamayan bu tekmil ırkçılar; 80 milyonluk nüfus içindeki paylarının ne olduğunu hesap etmemektedirler.
Büyük hesaplaşama öncesine de, yapılan bu ring provasına, partiler, sendikalar, üniversiteler
ve sivil toplum kurumları! , ve tüm statükocular her türlü araç,gereç ve imkanlarını kullanmıştır.

Bu miting sonrası aklımda kalan tek şeyin; Türk devletinin asla, demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olmadığıdır.
Adını, laik, irticacı hesaplaşması koymuş olsalar’da, bu mitingle verdikleri mesaj; 83 yıldır uyguladıkları tek tipliliği, ırkçılığı ve statükocu luğu devam ettireceklerine dair, kararlılık gösterisi olmuştur.
Kenan onbaşının anayasasını bile delen bu ırkçılar, orda belirtilmiş, halk seçerek getirdiği! Meclis iradesini de yok saymaktadırlar, kendi anayasalarını çiğnerken, bunu yazdıran Kenan
onbaşıdan hesap sormamaktadırlar.
Bu nedenlerden dolayı da adı, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan bu cumhuriyet, şekilden öteye gitmemiştir.
Bu faşist güruh, kendisini bu kadar net tarif ediyorken,gerçekleri bir türlü göremeyen,görmek istemeyen insanlar,umulur ki bu yaşananlardan bir ders çıkarsın ve gözlerini açsın.

83 yıllık statüko ne diyor bir bakalım; Tek bir ırk, tek bir devlet, tek dil ve kültür vardır, bunun aksini düşünenler ve dillendirenlere karşı acımamız geçmişte olmadığı gibi, bu günde yoktur.
Kürd’lerin ve diğer halkların kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermeyiz, demokratikleşme tehlikelidir, biz ara sıra böylesi laflar etsek’te, bu bir oylama taktiğidir.

Şimdi bu söylediklerini üst, üste koyalım; Diyorlar’ki bırakın Türkiye’de yaşayan Kürtlerin haklarını, dünyanın hiçbir yerine bu hakkı onlara tanımayız, çünkü Kürdlerin varlığı, bizim
yokluk sebebimizdir ve de Kürdlerin biz tabi olmaktan başkaca bir seçenekleri yoktur.(oysa
yanılmaktadırlar, pek ala birlikte eşit ve özgür yaşanabilinir)

Demokratikleşme karşısında bu kadar net direniş gösteren derin türk devletinin bu tutumu
bizlerin yeniden düşünmemizi ertelenemez kılmıştır.

Üniterizm’i savunarak bu ülkeyi demokratikleştirebileceklerini düşünen bir kısım insanımızın
yeniden, bir güzel düşünmeleri de kaçınılmaz olmuştur.
Bu insanlarımız kendilerini yeniden tarif etmeli ve saflarını netleştirmelidirler, yüzlerini ait oldukları yere dönmelidirler artık, öyle camii ile kilise arasında dolaşarak namazsız kalınamayacağını anlamalıdırlar.
Maç’ın rövanş günü geldiğinde havlu atarak ringi terk etmemek, için yeniden birliktelikler
oluştura bilmenin yol ve yöntemlerinde ısrarlı olunmalıdır, yoksa kaçak dövüşerek bu sorun
asla çözülmeyecektir.

Ne yaparsak, yapalım ve ne dersek, diyelim bizi red ve inkâr edenlerin ardına takılmayı bir tarafa bırakma zamanıdır çünkü gönülsüz evlilik olmaz.
Bizi istemeyeni, biz de istememeliyiz.

Diyarbekir/15 Nisan 2007

[email protected]

RESİM SEÇ