Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Önce iri, güzel bir kitle alırsınız, sallar sallar serseme çevirirsiniz, sonra da ortalığa salarsınız! .. O kadar sersemlerler ki, kendilerini hakikaten akıl ve fikir sahibi filan zannederler. Oysa ne önce, ne sonra bir numaraları yoktur, olmamıştır. Onlar sadece kalabalıktır, vasıfsız bir güruh, çoğu zaman da dolgu maddesi...
Her şeyi sadece zanneder ve orada bırakırlar. Yani fikirleri değil, zanları, zannetmeleri vardır. Gazeteye bakıp kitap okur, film seçer, şarkı dinlerler, gazetelerde gösterilen bölgelere tatile giderler. Gazetelerini alırsanız apışıp kalırlar, ne kitap, ne film, ne şarkı seçebilirler, ne gidecek bir güzergâhları kalır. Karşılaştığınızda ilk dikkatinizi çeken şey asla zekâları değildir, birikimleri ya da enteresanlıkları da...
Özel bir şey bulmak için çok ararsınız. Onlar “aynısından bissürü” tipinde adamlardır. Birini dinlerseniz, hepsini dinlemiş olursunuz. Laf onlar için bir sakızdır ve esasen hepsi aynı sakızı çiğner dururlar. Zaman onlara yeni bir şey katmaz. Sadece daha sıkıcı hale getirir. Tekerlemelere ve klişelere fena halde bağımlıdırlar. Sanki iki tane buton vardır varlıklarının bir yerinde, birine basar nefretlerinin çıktısını alırsınız... Diğerine basınca... Otomatikman ver coşkuyu, ver coşkuyu...
Tuttukları takımı nasıl mantık tanımaz bir halet-i ruhiyeyle tutuyorlarsa, nefretlerini ya da coşkularını da o kadar mantıksızca sahiplenirler. Herkese anlamın kırıntısı olmayan bir sürü soru sorarlar, kendilerine asla tek bir soru bile sormazlar. Doğdukları gün, zaten yeterince doğruyla donatıldıklarına inanırlar. Muhakeme dediğinizde bir tür mahkeme salonu canlanır gözlerinde, “muhasebe” dediğinizde, malum! ..
Zekâ gerektirmeyen her türlü etkinliğin ham maddesidirler. Çünkü hamdırlar, pişmezler. Maddedirler, ötesine akılları ermez. Asla aklıselimin oturduğu muhitin yakınlarına gelemezler, aşar onları... Hiç dolu olmazlar ama yine de deşarj olmaya bayılırlar. Popülizmin prizlerinden kısa sürede şarj olur rahatlarlar. Güneş enerjisiyle çalışanları da vardır. Bedenlerini yormayı, zihinlerini yormaya her zaman yeğlerler. Göbeklerini kaşır gibi böbürlenerek beyinlerini kaşırlar.
Onlar bir şekilde tamamlanmışlardır, kendilerini böyle görürler. Kimseden hiçbir şey öğrenmeye niyetleri yoktur. Kısa zamanda siz de fark edersiniz tamamlandıklarını, cehaletleri eksiksizdir, onlar için yapılabilecek bir şey kalmamıştır. Aslında kendi hallerine bırakıp dünyanıza dönmek istersiniz, ama rahat duramazlar, akılsızlıklarıyla akıl otobanını işgal etmeye devam ederler.
Çünkü onları ya coşkuyla sevmeniz gereklidir ya da nefret etmeniz. Kayıtsızlığınızı çıldırtıcı bulurlar. Asla içlerine sindiremezler. Aptalca önünüze geçerler, yürümenize engel olmaya çalışırlar. Kurtulmak için başka tarafa saparsanız, oraya da gelirler. Onlardan yana olmanızı ya da karşılarına geçmenizi isterler, dost ya da düşman...
Yani bir şekilde onları önemsemenizi... Ama elbette önemseyemezsiniz! Çünkü önemli değildirler. Onları önemsemek için en az onlar kadar boşlukla dolu olmanız gerekir. Genel aptallık katsayısından payınıza düşeni almayı reddedenlerdenseniz, onlara benzeyemezsiniz. Aklınızın karnını klişelerle, tekerlemelerle, şekerlemelerle dolduramazsınız. Hayatınızı her gün ağırlaşan bir ego yüküyle geçiremezsiniz. Haklı olmak için pazulara değil, iyi çalışan bir vicdana sahip olmak gerektiğini bilirsiniz. Golü atacak da olsanız, yiyecek de olsanız bunu harbice yaparsınız. Yolda yürürken bile ofsayta düşenlerden olmazsınız.