Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Bundan bir kaç yıl önce okuduğum bir köşe yazarı (yavuz Bülent Bakiler idi galiba) şöyle yazmıştı: Ebulfeyz ELÇİBEY, Azerbaycan anayasasına 'Azerbaycan resmi dili Türk dilinin Azeri şivesidir. Azerbaycan halkı Azeri Türkü'dür' diye yazdırmıştı.
Ancak Haydar Eliyev cumhurbaşkanı olunca anayasının bu maddelerini değiştirerek 'Azerbaycan'ın resmi dili Azericedir. Azerbaycan halkı Azerilerdir diye değiştirdi.
Haydar Eliyev'in amacı Azerileri ayrı bir halk, farklı bir millet olarak göstermekti.
Hâlbuki Azer Farsçada od, ateş demektir. Azerbaycan da ateşler ülkesi, odlar ülkesi demektir. Burada yaşayan Azeriler (yani Oğuz Türkleri) buraya gelmeden önce de buranın adı Azerbaycan’dı.
Azerbaycan (odlar ülkesi ateşler ülkesi) 'da yerden çıkan doğalgazların tutuşup yanması sonucu bu ad verilmiştir... Hâlbuki şimdi hemen hemen herkes Azerileri bir ayrı ırk gibi biliyor....'
Yukarıdaki yazıyı hatırladığım kadarıyla yazdım...
Ülkemize gelen birçok Azeri Türküyle konuştum bu konuyu ama sanki onlar da farklı bir milletmiş gibi düşünüyorlar.. Ben de Azeri Türküyüm. Ama hiçbir zaman farklı bir milletmişim gibi hissetmedim.
Rahmetli Ebulfeyz ELÇİBEY, Türkiye’le Azerbaycan’ı birleştirmek istiyordu. Bunu Türkiye’de de bazı önemli kişilere anlatmıştı. Yazık ki her yerde olduğu gibi ülkemizde de hainler, kansızlar, masonlar bunu hemen Rusya’ya, ve bundan rahatsızlık duyacak diğer kişilere bildirdiler.
Ben Rahmetli Ebulfeyz ELÇİBEY’in ölüm sebebinden şüphe duyuyorum.
Süleyman Demirel’e milli istihbarat teşkilattı, Haydar Eliyev’e suikast düzenleneceği haberini bildirince o da hemen Haydar Eliyev’e önlemini al demiş ve kurtulmasını sağlamıştır. Dedim ya bizim ülkemizde masonlar var ve bunlar cumhurbaşkanı bile oldular….
Azerbaycan bir gün silkinip KGB (Rus istihbaratı) ajanının oğlunu devletin başından indirebilirse işte o zaman Karabağ’ı alabiliriz.
SSBC döneminde Azerbaycan petrol gelirlerinin % 03’ü ülkeye geri dönerken;
Bu oran özgürlüğünü kazanan şimdiki Azerbaycan’da ancak % 17’dir.
Bu oranın artması, işsizliğin, rüşvetin (dünyada ilk beş (5) ’te Azerbaycan rüşvette) , zulmün önlenmesi için silkinip KGB (Rus istihbaratı) ajanının oğlunu devletin başından atması gerekir.
İran subaylarının sadece namaz kılmayı öğretmeye çalıştığı, SSCB’nin sadece geri hizmette (çaycı, çorbacı, tuvaletçi olanlar silah kullanmayanlar yani) kullandığı Azeri Türkü gençlerini Türk subayları eğitirse kurtarabiliriz Karabağı….
Ozan ARİF’in dediği gibi ya KARABAĞ YA ÖLÜM BAŞKA YOLU YOK ARTIK….
Karabağ da kan var kan, ağlıyor Azarbaycan
Karabağ da karalar, bağlıyor Azarbeycan
Kanlar karı eritti, çağlıyor Azarbeycan
Vahşet bu, vahşet dünya, dön başını bak artık!
Ya Karabağ ya ölüm! Başka yolu yok artık!
……………………………………………………………..
………………………………………………………… bu şiir bu sitede
http://www.turkbirligi.com/forum/forum_posts.asp? TID=592
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: KARABAG BİZİMDİR...
Alan: (grup üzerinden) ArslanAlp
Tarih: 19.08.2007 17:57:00
Konu: [azerbaycani-sev..] KARABAG...BIZIMDIR
----------
Şiirlerde İnleyen Yurt: Karabağ
Vatan sevgisi, memleket özlemi edebiyatta en çok işlenen temalardandır. Birçok şair ve yazar, doğup büyüdüğü, her bir köşesinde acısıyla tatlısıyla hatıralarının geçtiği vatanını eserlerinde ele almıştır.
Vatanın resmedildiği bu mısralarda burcu burcu hasret kokar, özlemin yürek yakan acısı hissedilir her satırda. Hele hele bu özleme bir de uzun süreli ayrılıklar eklendi mi, bu kez, satırlarda aksiseda bulan hasret can yakar, yürekleri sızlatır, bu durumda gözlerin nemlenmesi kaçınılmaz olur.
Mesele, vatanın en güzel parçasının elden çıkması olunca bahsedilen duygular en yoğun şekilde yaşanır. Vatan hasretiyle yanıp tutuşanlar, yurdunu yuvasını, hafızalarının bir köşesinde kutsî bir değer olarak her daim saklı tutarlar. Her şey, yurdundan uzak olanları sılaya alıp götürmek için âdeta fırsat kollar. Çoğu zaman, bir kuşun havada nazlı nazlı süzülmesi, bir ilkbahar yağmurunda topraktan süzülüp gelen güzel bir koku, akşamüstü vatanında esen rüzgârı hatırlatan bir esinti, bahçedeki boynu bükük bir gülün mahzun hâli, bazen de vatanda dinlenilen bir musiki parçası yurdundan ayrı düşenleri hüzne boğar. Bunları, gözlerin nemlenmesi ve hıçkırıkların boğazda düğümlenmesi takip eder. Artık bakışlara, duygulara ve söze her hâliyle hüzün hâkimdir. Gözlerden süzülüp gelen yaşlar o anki hâlet-i ruhiyeyi en güzel şekilde ifade eder; dil sussa da gözler konuşur. Bu duyguları günümüzde Karabağlı mülteciler, tâbir yerindeyse, iliklerine kadar yaşarlar. Doğup büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği yurdunu kaybetmenin acısı, ızdırabı bir başkadır onlar için.
İnsan hakları, özgürlükler, dokunulmazlık gibi kavramların revaçta olduğu modern dünyad...
................