Azerbaycanı sevenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Re
Alan:   Grup:Azerbaycanı sevenler
Tarih: 10.08.2007 23:26
Konu: Gözel BAKI...

Gecenin sessizliğinde, denizin aynasında binlerce rengarenk ışıklarıyla yansıyor büyük şehir. Sabah güneşi doğarken, denizi amfi şeklinde kucaklayan şehrin her köşesine girerek ısıtıyor, aydınlatıyor eski şehrimi. Ve böylece bin yılları aşan ömrü boyunca her sabah uyanıyor tatlı uykudan kadim Bakü.
Gerçekten de Bakü'nün tarihi yıllarca eskiye uzanmakta. Daha V. yüzyılda Apşeron yarımadasının güneyindeki topraklar, yerden yükselen alevleriyle ateşperestlerin dikkatini çekmişti. Tapınaklar yapılmış, ve yıldan yıla ziyaret edilmeye başlamıştı bu kutsal topraklar.
Daha sonra petrol ve doğalgazla zengin olan bu yerler Rus, Arap ve Farsların da dikkatini çekmeye başlamış.
IX. yüzyılda Ruslar’dan korunabilmek için buraya İran şahı Dara, kale yaptırmış, ve bu dönemden itibaren şehrin adı Baku olarak Arap coğrafyacılarının elyazmalarında zikredilmeye başlar. Şehir hakkında en etraflı açıklamaları Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname'sinde bulmak mümkündür.
Bakü'nün ismi, onun bütün özelliklerini çağrıştırmaktadır. Ateşperestlere göre, Baku- Ateşli Ada, Hintlilere göre Bagu- Hakikate Doğru, anlamına gelmektedir. Bazı görüşlere göre Bakü- Badu Küba, Farsça Büyük Rüzgarlar şehri sözünden türetilmiştir. Ve nihayetinde, Azerbaycanlılar canlarından çok sevdikleri şehirlerine Bakı (Baki) - ebedi, demektedirler.
Orta Çağlara göz atarsak, bu eski şehrin Şirvan Hanlığı'nın başkenti iken, ülkenin tek limanı olduğundan, ticaret merkezi konumuna gelmiş olduğunu görmekteyiz. Bütün ihracat ve ithalat işlemleri bu şehrin üzerinden gerçekleştiriliyordu. Çin, Türkiye, Rusya ve İran gibi ülkelerden gelen tacirler, getirdikleri samur, sincap, balık gibi ürünleri tuz, petrol, safran ve ipek karşılığında değiştiriyorlardı. Gelişen ticaret nedeniyle küçük şehrin sokakları, meydanları ve limanları gelenlerle dolup taşıyor, ve bütün bunlar şehrin büyümesine başlangıç veriyordu.
Bakü'nün simgesi derecesini alan Kız Kulesi bu dönemde yapılmıştır. Hangi amaçlar doğrultusunda yapıldığı henüz belli olmayan, yaklaşık 30 metre uzunluğunda olan bu yapı, asırların şiddetine göğüs gererek günümüze kadar dayanmış ve bugün de efsanevi haşmetiyle şehrin simgesi olarak kalmaktadır.
X-XII yy.da Bakü'nün kale duvarlarıyla kuşatılmış İçeri Şehir (iç şehir) denen kısmında şehrimizin en ünlü tarihi ve mimarlık eseri olan Şirvan Şahlar Sarayı yapılmıştı. Sarayın bulunduğu yer tesadüfi olarak seçilmemişti. Sarayı yazlık olarak kullanmak isteyen şah, onu serin bir yerde yaptırmayı düşündüğünden, şehrin çeşitli yerlerine et parçaları astırır ve etin en geç bozulduğu yerde sarayı yaptırır. Günümüze kadar güzelliğini koruyan Şirvan Şahlar Sarayı taş mimarisinin benzersiz örneklerinden biri olarak sayılmaktadır.
Hemen hemen aynı dönemde bütün şehirde inşaat alanında büyüme gözlenmektedir. Yapılan binalar kendi güzellikleriyle sanki birbiriyle yarışmaktadır. Asırlar önce kurulmuş olan hamam, kervansaray, medrese ve camiler günümüze kadar kullanmaktadır. Bütün bunları göz önünde bulundurarak, XII. yüzyıl sonunda, Bakü mimarisinin gerçekten de doruk noktasına ulaştığını söyleyebiliriz.
19. yüzyılda Bakü'de rönesans dönemi başlamıştır. Yüz yıl önce petrol Bakü'lüler için hayatın vazgeçilmez öğesi haline gelmiştir. Daha 13. yüzyılda Bakü'ye gelen Marcko Polo, petrolün şehir için önemini anlatan yazılarında, halkın ısınmak ve hatta sağlık problemlerini çözmek için bile petrol kullandığını belirtmişti. Ve yine de, Bakü'yü çağrıştıran ilk şey olarak, petrol, bu şehrin ayrılmaz bir serveti olduğunu bir daha kanıtladı Bu dönemde Bakü'deki petrol ve dolayısıyla Rus ve diğer dış sermayenin hızlı akımı, Çar Rusya'nın eyalet merkezlerinden biri olan Bakü'yü dünyanın en önemli ekonomik ve ticaret merkezlerinden birisine çevirmiştir. Bütün siyasi, ekonomi, sosyal ve kültür alanlarında kökten değişiklikler başlamış, güçlü milli burjuva sınıfı oluşmuştu. Petrol savaşında yenilenler iflasa uğrarken başarılı olanlar zirveye ulaşmışlardı.
Zeynelabidin Tağıyev, Musa Nağıyev, Şemsi Esadulayev gibi yerli zenginlerin isimleri duyulmaya başlamıştı. Bakü'nün kalkınması, yeni kimlik kazanması bu isimlere bağlıdır. İlk opera, tiyatro ve kütüphane binaları o zamanlar inşa edilmişti. Belgelere göre geçen asrın sonlarında Bakü'de 4000 ev, 11 mescit ve cami, 4 Pravoslav kilisesi vardı. Bu devirde şehirde 12 matbaa faaliyet gösterir, 5 gazete neşredilirdi, 62 eğitim kurumunda 6763 genç tahsil alma imkanına sahipti. En büyük eğitim veren müessese arasında Erkek Klasik Okulu, Real Mektep, Kız Okulu, Teknik Mektep ve Musiki Okulu sıralamak mümkündür. Ayrıca yaşlı Müslümanlara Rus dilini öğretmek için özel kurslar düzenlenmişti.

Bu devrin gubernatörün (belediye başkanının) fermanına göre Bakü limanına giren her yabancı gemi, geldiği ülkenin en güzel bitkisinin fidanını getirmeliydi. Böylece eski Bakü'yü kuşatan tarihi duvarlarının altında Apşeron'un kuraklık ikliminde böyle bir parkın oluşturulması imkansız gözükmesine rağmen, değişik ağaç ve bitki türleriyle meşhur Gubernatör Parkı oluşturulmuştu. Bu park, kendi güzelliğiyle günümüzde de onu ziyarete gelenlerin dikkatini çekmektedir.
Azerbaycan'ın ve dolayısıyla Bakü'nün sonraki tarihi sinema şeridi gibi hızla değişmekteydi. 1918 yılında kurulmuş olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, tam 23 ay sonra bağımsızlığına son vermiş, ve Bakü de Rus ordusunun işgaline uğramıştı. Böylece Bakü kısa bir süre içerisinde feodal, kapitalist ve sosyalist olmak üzere peş peşe değişen 3 farklı sistemle karşı karşıya kalmıştı. Bu sistemlerden her biri şehir üzerinde kendine has izler bırakmıştı.
Öncekiler gibi, son rejim de şehrin simasına birçok değişikler kattı. 1920 yılında Azerbaycan Üniversitesi ve Devlet Konservatuarı, 1923'te Milli Kütüphane, Devlet Tiyatrosu ve Tarih Müzesi, aynı yılın sonlarına doğru ise, yarım sene gibi kısa bir müddette yapımı tamamlanmış tramvay hattı kuruldu. Bunları takiben, 1936 yılında Güzel Sanatlar Müzesi ve Devlet Filarmonisi, 1950 yılında ise Merkezi Stat ve Yüzme Havuzu yapıldı. 1967 yılından itibaren Bakü metroya kavuştu. 1970'li yıllarda Bakü'de dünyanın ikinci Klima Fabrikası kuruldu.
.
Günden güne güzelleşen, yüzyıllardan beri bütün dünyanın bakışlarını celbeden, daima genç ve çağdaş kalan Bakü'ye ayrıca ‘kozmopolit şehir’ derler. Avrupa'dan Asya'ya açılan kapı görevini yapan, klasik ve moderni birleştiren Bakü, dil, din, ırk ve kültür ayırımı yapmaksızın buraya gelen herkesi kendine has misafirperverliğiyle kucaklar.
Evet, günümüzde bağımsız Azerbaycan'ın başkenti olan Bakü, petrol anlaşmaları prizmasından geleceğe büyük ümitle bakıyor. İnanın, en yakın gelecekte ismi en gelişmiş şehirler arasında duyulacaktır güzel Bakü'mün.