Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
25 Ocak 2007, Kaynak: Milliyet
Türkiye, önceki gün büyük bir olgunluk içinde gerçekleştirilen bir cenaze töreniyle Hrant Dink'i son yolculuğuna uğurladı. Toplumun her katmanından kendiliğinden gelen on binlerce insan, İstanbul'un caddelerini doldurarak, Türkiye'nin bu alçakça cinayete sessiz kalmadığını, meydanın katillere bırakılmadığını tüm dünyaya gösterdi.
Tören geride kaldığına göre, şimdi oturup yaşananlardan ne gibi dersler çıkarmamız gerektiği konusunda serinkanlı bir muhasebe yapabiliriz.
Bu muhasebe, Trabzonlu genci tetiği çekmeye teşvik eden ortam ve koşulların tahliliyle başlamalıdır.
***
Artık açıkça ortaya çıkmıştır ki, Ogün Samast adlı 17 yaşındaki terörist, bağnazlık ve hoşgörüsüzlükle, ırkçı nefretle beslenen bir politik kültürün, bunun yarattığı bir zihniyet ikliminin ürünüdür.
Son yıllarda yapılan bütün sosyolojik araştırmalar, bu iklimin Türkiye'de zemin kazandığını gösteriyor.
Ve maalesef bugün Türkiye'nin pek çok köşesinde bu iklimin etkilerine açık olan, kendini itilmiş hisseden ve değerlerinin, inançlarının saldırı altında olduğuna inanarak benzer suikast girişimlerine kolaylıkla yönelebilecek ya da buna itilebilecek çok sayıda genç vardır.
Bu rahatsız edici gerçekle yüzleşmeliyiz.
***
Hrant Dink'in hedefi olduğu suikast, ülkemizde toplumsal huzurun aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunu hepimize göstermiş olmalıdır.
Türkiye gibi iç yapısı belli hassasiyetleri barındıran bir ülkede toplumsal barışın geleceği üzerinde asılı duran bu kırılganlığa her zamankinden daha çok kafa yormalıyız.
Son tahlilde, ne siyasi istikrar ne de ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişme, huzur ve iç barış olmadan mümkündür.
Öncelikle, bu tetikçileri üreten zihniyet iklimiyle mücadele edilmesi, bu kültürü besleyen, tırmandıran söylemlerden kaçınılması, ırkçı nefretin mahkûm edilmesi gerekiyor.
***
Türkiye'nin ivedi ihtiyacı, bu soruna odaklanan bir toplumsal farkındalığın yaratılmasıdır. Bunun için siyasetçilere, bilim adamlarına, aydınlara, basına, iş çevrelerine, özetle sorumluluk duyan her vatandaşa büyük görev düşüyor. Şimdi herkes için düşünme zamanıdır.
Türkiye'de Hrant Dink cinayetine gösterilen kuvvetli tepki ve -siyasilerin çoğunun uzağında kalmayı tercih etmesine rağmen- cenazede sergilenen tavır, bu düşünme sürecini tetiklemesi bakımından hayırlı bir başlangıçtır.
Toplumda hoşgörü ve farklılıklara saygı yönünde önemli bir eşiği geride bırakmışsak, bu gelişmeyi, menfur cinayetin ardından en önemli tesellimiz olarak görebiliriz.
Düşünmesi gereken yalnızca Türkler değil. Dışlanarak kendi içine kapanmaya itilen bir toplumun ne gibi yönelişlere savrulabileceği sorusuna, -bu cinayetten sonra- Avrupalı dostlarımızın da bir nebze kafa yormalarında yarar vardır.