Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
KANLI OCAK
Türk milletlerinin katı düşmanı olan Gorbaçovun Sovyetler Birliğinin başına getirilmesi çok içzlenilmez idi. Sovyet devlet başkanı Brejnevin ölümünden sonra hökumat başına gelenlerin hepsi kısa zamanda hayatlarını kaybederek meydandan çıktılar. Meydanda aslinde tek aday gibi Haydar Aliyev görünüyordu. Fakat gözlenilmeden kimsenin tanımadığı Gorbaçov başkanlığa getirildi. Ve gündeme ‘Aşkarlık, yenidenkurma, demokratiya’ sözleri atıldı. Yıllarla böyle sözlere mühtac kalmış, irtica altında boğulmuş sovyetlerdeki halklar büyük ümutlarla Gorbaçova inanıyordular. O ise derhal Haydar Aliyevle mücadeleye başlayarak 1987 onun görevini elinden aldı, kendisini evindegçz altında saklattırdı.
Az sonra Ağanbekyanın Paris gazetesi ‘Humanite’nin sayfasında mesajı yayıınlandı. Ağanbekyan Dağlık Karabağın Azerbaycandan alınrak Ermenistana verilmesi konusunun halledilmesinin gündeme geldiğini, bu konuda Gorbaçovla konuşduğunu ve meselenin yakınlarda halledileçeğini açıklıyordu. Azerbaycan aydınları derhal buna reaksiye verdiler. Büyük Azerbaycan uzman professör doktor Ziya Bünyadıv ‘Doğruya zaval yoktur’ adlı bir cevap yazdı. Makalede Ağanbekyanın ve başka ermeni tarihçilerinini yapma tarih yazdıkları açıklanıyor, onların yapma iddiaları hep alt-üst ediliyordu.
Ziya Bünyadov neler olacağını hissederek ermeni yalanlarına çok keskin munasibet belirletmişti. Yazıdan aydın oluyordu ki, bir bomba patlayacak. Patladı da.
Ermenistanda yaşayan Azerbaycan türklerine başlayan sadırılar vahşilikleredek yükseldi. İndanlar yıllar boyu kazanarak ucaltdıkları evlerden bir eşya da almağa izn verilmeden kışın şahtasında ayakyalın, başıaşık kovuldular. Gitmek istemeyenler öldürüldü, yandırıldı. Çoçukaları boruya doldurarak borunun ağzını kapatmış, sonra dağdan aşağı atmışlardı (1989 yılında hemen yerde-Spitakda büyük deprem oldu) .
1984 yılında türklerin gaddar düşmeni yazığı Zori Balayanın Ocak’ kitapının yayınlanması ermenilerde azerbaycanlılara nifret hissini daha da kızıştırmışdı.
Ermenilerin pılanlarına engel ola bilecek tek insan-Haydar Aliyev 1987 yılının Ekim ayında sovyet kommunist Partiyasının Merkezi Komitesinin siyasi bürosundan uzaklaştırıldı. Hemen ayın sonunda ise Yerevanda Dağlık Karabağ Muhtar Vilayetinin Ermenistana birleştirilmesi talepi ile mitingler başlandı.
1988 yılın Şubat ayının 20-de Dağlık Karabağ Vilayeti meclisinin yalnız ermeni millet vekillerinini iştirakı ile keçirdiği toplantısında Dağlık Karabağı Azerbaycanın terkibinden çıkarıb Ermenistana katılması ile ilgili karar kabul edildi.
1988 yılının Şubat ayından Ermenistanda ve Karabağda ermenilerim isyanları başladı. İsyançların elinde ‘Lenin, partiya ve Gorbaçov’, ‘Demokratiya istiyoruz’ devizleri ile başlayan mitingler sonuçda ‘Ermenistanı türklerden temizlemeli’, ‘Karabağ Ermenistanındır’ devizleri ile evezlendi. Ermeni yazarı Siviya Kaputikyan ‘Bir tarafda Türkiye, bir tarafda Azerbaycan. Havamız yetmiyor, nafes alamıyoruz, boğuluyoruz’ diyordu. Gözü kızmış kütle ‘Karabağ, Nahçıvan’ diye bağırıyordu. Sanki demokratiya, yenidenkurma, hep insanlık bundan asılıymış.
Mitinglerin 3-cü günü Yerevanda azerbaycanlı okulu, tiyatrosuİ salamat kalmış tek cami yakıldı; azerbaycanlıların evleri yandırıldı.
Yerevanda rusca yayınlanan ‘Kommunist’ gasetesi 13 aralık sayında bu sadırıları şöyle itiraf ediyordu: ‘Noyabrın (11-ci ayın) 26-da ‘Karabağ’ hareketi üyelerinin çıkışlarından sonra 500 kişilik Kirovakanlı (ermeniler) Şaumyan köyüne doğru yürüdü. Savaş iki gün devam etti. Ölenler var’.
Tabii ki 500 silahlının önünde silahsız Azerbaycan türklerinini durumu nasıl ola bilir, bu belli. İnsanlar evlerini burakıb dağlara çekiliyorlar.
Katiller Mehralı İsgenderovu tutarak ağaça bağlıyor ve gözleri önünde eşi Hanım İsgenderovanın boynuna ip keçirerek aşağılıyor, ona tesavüz ederek soyundurulmuş halde kçyün izerisinde gesidiriyorlar.
Onların oğlu 14 yaşlı Alim şunu duyurken bir av silahı bularak anne-babasını kurtarmak için yalnızca köye enmiş ve atışmıştı. Fakat ermeniler çok olduklarından onu tutarak yaralı halde diri-diri yakmıştılar. Annesi şunu görmemek için kendisini irmağa atmağa firsat buluyor. Ama ermeniler onu yeniden irmaktan çıkarır ve işgençe ile öldürüyorlar. Vahşicesine devülen Mehralını da işgençelerle öldrüyorlar.
69 yaşlı Karib bayramovu da balta ile keserek alevda yandırmışlar.
14 insan diri-diri yakılmıştı.
Yarım milyon insan Ermenşstandan kovuldu.
216 azerbaycanlı vahşicesine öldürülmüştü.
İnsanlar kışın şaktasında karlı dağları ayakyalın, başıaçık aşarak Azerbaycana geldiler.
Moskova kaçkınların yalnız merkezi şehirlerde-Bakı, Sumkayıt ve Gence şeirlerinde saklanmasına gösteriş vererek onların karabağa yürüşünün karşısını aldı. Moskovanın amacı kaçkınları büyük şehirlerde toplamakla orada gerginlik yaratmak, rus ordusunun gelişi için behane aramaktı. Bakı ve Sumgayıtda ermenilere sadırıların yapılması kimler tarafından başlamdı, şunu kimse bilemedi. Bakıda bu olayın başında duranın kim olduğu belli olmasa da Sumgayıt olayının aşında duranlar üze çıktı: Eduard Grigoryan. Bu ermeni bir kaç gençlere uyuşturucu paylamış, onları toplarak evlere baskın etmiş, kendisi 5 ermeni öldürmüş, bir kaç azyaşlı ermeni kızına tecavüz etmişti. İstintak zamanı hemen kızlar Grigoryanı tanımış, onun tarafından tecavüze uğratıldıklarını tasdik etmişlerdi. İstintakda şu da anlaşıldı ki, Sumgayıtda ermenilere sadırı yapanlar Sumgayıtlı diğil, gelmeler olmışlar. KGB-nin elinde bu adamların resmleri de vardıi fakat şu resimler hizli olarak sovyet KGB bakanının yardımçısı Babkov tarafından Moskovaya götürüldü.
3 azerbaycanlı genc 36 ermenini katletmekte suçlandırıldılar. Fakat mahkemede bu gençlerin kimseni öldürdüğü ile ilgili hiç bir belge, ya delil bulunmadı. Ama onlardan 3-ü idam edildi. 5 adamın öldürdüğü, kızlara tacavüz ettiği, gençlere uyuşturucu payladığı açıklansa da Grigoryana 12 yıl ceza verildi. Az sonra ise serbest burakıldı.
Azerbaycanlılar ise hiç bir suçları olmadığı halde dünyaya adamyiyen, vahşi, kaniçen gibi tanıtıldı. Şununla da Karabağın Azerbaycandan ayrılamasına hakk kazandırılıyordu.
Görüntü iyi açıklanıyor, hep problem ve olaylaron bir ucu Ermenistana, diger ucu ise sovyet GKB-sine gidib çıkıyordu.
Başka bir ucu ise Batıda ve Amerikadaydı. Sovyetler birliğini yıkmak için onların elinde Karabağ problemi bir alet idi. Şundan dolayı sadece Azebaycan polisinin halledebileceği bu proplem bu kadar şişirtirdildi, büyüdüldü ve dünya gündemine getirildi.
Az sonra ermeni tebliğatçıları Sumgayitda 100-den artik ermeninin öldürüldüğü hakkında bağırıyordu.
Fakat 32 ermeni, 48 azerbaycanlı ölmüşdü. Sovyet tankları ekstremict adlandırdıkları azerbaycanlıların üzerine tankları sürmüş, hatta meyitleri götürmeğe de imkan vermemişti. Hep bunlar rus ve dünya gazetelerine ermeni-rus tebliğatçıları tarafından ötürülüyor, azerbaycanlıların verdiyi makaleler ve bilgiler hiç bir yerde yayınlanmıyordu. Rusiyanın hep büyük gazetelerinde ve televizyon kanallarında yüksek görevde olan ermeniler hakiki, doğru bilgilerin yayınlanmasının karşısını alıyorsdu.
1989 yılında Azerbaycan halkı kendini savunmak için ayağa kalkdılar. Azerbaycanda Halk Cephesi yarandı. Vatansever gençler bu Cephe çevresinde toplaşdılar. Hemen rus keşfiyatı bu birliği pozmak için dikkatını Çephenin gözden salınmasına yöneltdi.
1989 yılının aralık ayının 1-de Ermenistanın parlamenti Daçlık Karabağın Ermenistana birleştirilmesi hakkında karar kabul etmekle aslinde Azerbaycana karşı harpı savaşı ilan etmiş oldu. Azerbaycansa durumun hormal hala getirileceğine ümid ediyordu.
4 gün sonra –aralık ayının 5-ne keçen gece Bakının Azadlık meydanında dinc mitingde olan 2000den artık azerbaycanlı sovyet ordusu tarafından vahşicesine dövüldü, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar yağan aramsız değenek, zopalardan kana boyanarak yıkılıyordular. Rus askerleri yıkılanları ayatlayıb keçiyordular.
5 aralık bu olaylar döneminde Sovyet Birliğinin Azerbaycan halkının yüzüne çırpdığı ilk kanlı zarbe idi. Meydan azadlık mücadeleçilerinden temizlendi. Rus televizyonları Azerbaycanda panislamist, ekstremist küvvelerden meydanın temizlendiğini kururla ilan ediyordu.
Sovyetler Birliği Savunma Bakanı Yazov bu operasyona göre marşal oldu.
Aralık ayında Daşlık Karabağ tamamen Ermenistan terrörçu-işğalçı silahlılarının eline keçdi.
Ama rus imperiyası şununla durmak istemiyordu. Yeni pılanlar yapılıyordu. Şunun için de halkın hemen zamandakı düşünce ve hisslerinden kullanmak, yararlanmak istiyordu.
Şu zamanlarda Azerbaycanda İranın elinde olan Güney Azerbaycanla birleşmek isteği alevlanmaktaydı. 1813 yılındakı ‘Gülüstan’ ve 1828 yılındakı ‘Türknemçay’ anlaşmaları ile iki parçaya bölünmüş Azerbaycanın 4-den 3 hissesi İranın elindeydi. Ve 30 milyonluk Azerbaycan türkleri ana dilinde konuşmak, okumak hakkından mahrum idiler. Bazileri öyle düşünüyordu ki ‘Karabağın kurtuşuşu Güneyden keçiyor’ Bu devizin kimin tarafından ortaya atıldığını kimse hatırlamıyor. Ama o zaman sovyet zindanlarından bıkmış halk aradakı serhed-sınırları dağıtarak birleşmek istiyordu.
Olayların kızğın döneminde kimlerse sınırları dağıtmak fikrini ortaya atdı. Şununla büyük ayrılığa son vereceğini umid eden halk sınırlara yürüdü. Rus askerlerinin gözleri önündece kısa zamanda sınırlar dağıtıldı. Bir zamanlarsa buradan kuş da uçamazdı. Ama şimdi hatta bazi yerlerde rus askerleri adamlara yardım da ediyrodular.
Şununla da Sovyet Birliiği başkanlarının elinde daha bir behame kazamıldı.
Ama bu azdı.
Bakıda mitingler devam ediyordu. İnsanlar meydanlarda geceliyor, devletden hakkını talep ediyor, Azerbaycan başkanının istifasını talep ediyordu.
12-13 ocakdan başlayarak şehirde arabalar kimseğe tanış olmayan görünmeğe başladı. Bu arabalardan gösterişler geliyordu.
‘Türk ordusu gelib bizi kurtaracak’
İran silah gönderiyor...
Şimdi silah gelecek...
Ermenileri şehirden kovmalıyız...
Bu şaiyiilereden en korkulşusu sonuncuydu. Sumgayıt senaryosu tekrar olunuyordu. Ermeni evlerine sadırılar başladı. Bir evin eşyaları dışarı atılmıştı...
Tahribat ve tuzağı anlayan Halk Çephesi üyeleri derhal ermenileri savunmağa başladılar. Onların sayesinde şehiri ermenileri sağ ve selamat şehirden çıkarıldılar.
Bu olaylar zamanı da sovyet ordusu hiç bir mudahele yapmadı. Azerbaycan polisinin ise silahları alınmıştı.
17 ocakta şehirde her şey normallaşdı. Artık kimseye zarar veren yoktu. Durum nazarat altındaydı. Yalnız şehir tam olarak sakinleşenden sonra-15 ocakda Gorbaçev Dağlık Karabağda ve sınır bölgelerinde fevkeade durum-komendat saatı tayin etdi. Bakıda şunu tayin edilmesini ise Azerbaycan başkanının üzerine buraktı.
18 Ocakta televizyonla Bakıda fevkelade durumun ilan edilmeyeceği, Sovyet ordusunun Bakıya girmeğeceği vad edildi.
Fakat Halk Çephesi yönetiçilerinden olan Etibar Memmedova ordunun geleceği kayrı resmi olarak belirletilmişdi. Etibar mememdob Azerbaycan Devlet televizyonuna muracaat ederek çıkış yapmak için izn aldı. O ordunun ateş ede bileceğini yetirerek halkdan mitingleri durdurmağı rica edecekti.
Fakat 18.15-de televizyonun enerji hissesi patladıldı, yayın durduruldu.
Azerbaycanın başkanı olan Ebrdürehman Vezirov asl kommunist kadrosuydu ve bağımsız Azerbaycan, istiklal anlamıyordu. Bu adam ne halkı, ne durumu anlıyor, ne de ermenilerin ne yapmak istediklerini derk ediyordu. Sovyet başkanı ise ondan kolayca yararlandı. Ordu gelmezden 1 gün önce Vezirov işden kovuldu. Bu halka açıklanmadı.
Bakıda fevkelade durum ilan idilmiş, fakat şu karar yalnız katliamdan sonra ilan edildi.
1990 yılın ocak ayının 19-dan 20-ne keçen gece saat 24-de Bakıya 4 tarafdan sovyet ordusu girdi. İlk eteşler edildi. Sokaklarda olan insanlara, evlere ateşler edildi. Şehir kısa zamanda kana boyandı. Kimseğe acımıyor, insanları amansızcasına öldürerek meyitleri de almağa firsat vermyordular.
Uzun saçları (sovyet ordusunda uzun saç saklamak yasaktır) , gözleri kızarmış ve büyümüş, korkunc yüzlü askerlerin çoğu ermenilerin çoğunlukta olduğu Stavrapol kazasından getirilibmiş. Şimdi onların çoğunun ermeni olduğu artık hizli diğil.
Hekim arabalarına, kadınlara, çocuklara ‘Kahr olunuz, ölünüz murdar türkler’ diye bağırarak ateş ediyordular. Katle yetirilenlerin sırasında 13 yaşı tam olmamış İlkar, atobusla giderken 4 kurşun almış Larisa Memmedova, gözleri kor olan rus Yefimiev Boris Vasilyeviç, 76 yaşlı Süreyya Letif kızı Babayeva da vardı. Hep bu insanlar ekstremist gibi öldürülmüşdü.
187 insan katle yetirildi... 800-den artık insan yaralandı.
Azerbaycanın ünlü senetçisi, tiyatro oyunçusu Hamlet Hanızade bu dehşetlere dözemediğinden kalbi durdu.
Rus harpçıları Neriman Allahverdiyevi sokaklara dağılmış insan vucutlarının parçalarını toplamağa mecbur etmişleri Neriman da bu dehşete dözememiş, yüregi durmuştur.
Ermenistan kaçkını İlham tankların silahsız insanlara ateş ettiğini görünce ellerini kaldırarak tankın önüne kaçmış, rus dilinde ‘Siz ne yapıyorsunuz, burada çoçuklar, kadınlar var’ diye bağıraraken yreginden kurşun almıştır. (6 ay önce Ferize ile evlenmiştiler. İlhamın ölümünü bilen Ferize 2 kez intihar etmek istemiş, her defa da onu kurtarmışlar. İlhamın toprağa verileçeği gün Ferize üçüncü kezde kendini zehirlerek öldürmüş ve onlar birlikde gömülmüşler. Şimdi Şehitler Hiyabanına gelenleri ilk olarak İlhamla Ferizenin bakışları karşılıyor.
15 yaşında lal-kar çocuk da kurşunla katl edilmişti.
Aslinde ordunun Bakıya girmesi için izni Azerbaycan Mlli meclisi vermeliydi. Gorbaçovun ‘Ordunu Azerbaycan hökumeti çağırdı’ sözlerine cevap olarak Azerbaycan Milli Meclisinin başkanı Elmira Kafarova beyan etdi ki, Azerbaycan Milli Meclisinini şöyle kararı olmamıştır.
Bakıda iki gün arzinde katliam yapan rus ordusu şehiden çıkarıldı ve başka bir ordu getirildi. Sonralar anlaşıldı ki, 20 Ocak katliamını 32 binlik bir ordu yapmıştır.
Şehiri sakinleştirmesi için 32 binlik ordunun getirilmesinin hiz bir anlamı yoktu. Ordu gelenedek şehir artık normal hayata dönmüşdü. Sovyet imperiyası Azerbaycan istiklalını boğmak, halkı korkutmak istiyordu. Fakat halk yalın elle tankın önüne korkmadan yeridi. Şununla da Azerbaycan tarihine yeni bir kahramanlık sayfası yazmış oldu.
Ocak ayının 22-23-de 1918 yılında ermeni-bolşevik ordusunun katle yetridiği binlerle insanın gömüldüğü, sonralar sovyet döneminde üzerinda park salındığı ecki mezarlıkta defn töreni yapıldı. 1990 yılının 20 Ocak şehitleri 1918 yılının şehitleri ile kavuştu.
Allah hep türk milletinin şehitlerinin kabrini hurla doldursun!
Şehitlerimizin yakdıkları azatlık, istiklal alevları hiç bir zaman sönmesin!
Güzel bir vatana sahib olduğu, türk gibi güzel bir millete ait olduğu için katledilen şehitlerimizin ıntıkamı-kaybedilen topraklarımızı geri almakla, bayraklarımızı daha da yükseklere kaldırmakla, devletimizin ve ülkemizin bağımsığlığını korumakla alacağız!
Tüm olanlar bir sınak, bir imtahandır! Allah bu sınakdan, imtahandan başı uza ve yenilmeden, ezilmeden zaferle, şerefle çıkmak için bize küvvet versin!
Biz varız! Var omuşuz ve var olacağız!
Bizim yokluğumuzu isteğenler ise yok olacaklar!
Çünki asr bizim asrımız, zaman bizim zamanımız! Biz Vatan yolunda ölmeği de, öldürmeği de bacarıyoruz! Biz hep çarpışmalardan, hep sadırılardan bir millet olarak temiz bir adla çıkmağı bacarıyoruz!
Koy her kes bilsin: Bizden çaldıklarını geri vermeli olacak!
Mücadelemiz bizi yoketmek isteğenleri diz çökdürene kadar devam edecek!
Önce ‘Ya istiklal, ya ölüm’ ve ‘ Ya Zafer, ya ölüm’ diyorduk. Fakat şimdi ‘Yalnız zafer ve kalebe ‘diyeceğiz!
Çinki şunu bizden ZAMAN TALEP EDİYOR!
BİRLEŞMEK VE HAKKINI ALMAK ZAMANIDIR, KARDEŞLERİM!
Aygün Hasanoğlu