Azerbaycanı sevenler Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Aygün Hasanoğlu
Alan:   Grup:Azerbaycanı sevenler
Tarih: 02.01.2007 11:54
Konu: Azerbaycan edebiyati

Her kese selamlar ve saygılar!
Azerbaycan edebiyatını tanımak ister misiniz? Lütfen sonadek okuyun.

Cefer Cabbarlı (1888-1934)

Azerbaycan dramaturşinin Mrze Fatali Ahundzadeden sonra en yüksek zürvesi! XX asr Doğu dramaturjisinini en şanlı sayvası. Cemi 35 yıl yaşadı. 1888 yılında Azerbaycanın Bakı şehirinde Hızı köyünde doğdu. Babasını küçükken kaybetmiş Cefer hele 8 yaşında iken ekmek satarak ailesine para kazanmalı olmuş. Okuyub yazmağı molla yanında öğrenmiş. O zaman böyle kayda vardı ki, eğer çocuk ‘Kuran’ın ‘Çereke’ adlanan hisseni öğrenmese imiş, ona yazmak yasakmış ve bunu görerse molla çocuğu devermiş. Aynı zamanda cocukları oruc tutmağa mecbur ederlermiş. 8 yaşlı Cefer bu konuda küçükbir şiir yazıyor:
Tutdum orucu Ramazanda,
Kaldı iki gözlerim kazanda.
Mollam da dövür yazı yazanda...
Bu küçük parca Ceferin yazdığı ilk şiir gibi akrabalarının yaddaşında kalmıştır.
İlk geitimini molla yanında, sonra rus-türk okulunda almış, sonra ali-ibtidai, daha sonra Bakı senaye okulunun elektrik mekanika bçlümünü bitirmiştir. Aynı zamanda dükanda alışarak ailesine yardım etmiştir.
İlk piyesini 14 yaşında yazmıştır. 35 yılda Azerbaycan edebiyatın 30 dan artık piyes, çokli hikaye ve şiirler behş etmiştir.
Cefer hem de Azerbaycan sinemasının yaradıcısı olmuştur. İlk Azerbaycan sinemalarının çekilmesi de onun adi ile bağlıdır.
Azerbaycan türkcesinini temizliyi kayğısına kalan Cefer her zaman bu yola büyük mücadele yapmıştır.
O zaman gazetede çalışan Cefer gazetin her sayında arapi fars ve rus sçzlerinin evezinde hiç olmasa, birce temiz Azerbaycan sözü vermeye çalışıyor. Her kez de gazetenin redaktörü bu sçzü pozuyor. Cefer çok araştırmadan sonra bu olayın nedenini anlıyor. Sen deme, redaktçr her defa gazetede yeni milli söz görerken kapıda duran yaşlı bekci erkeyi sesler ve ondan sorarmış:
-Sen ‘savaş’ ne demek olduğunu biliyor musun?
-Bilmem.-diye egitimi olmayan bekçi cevap vererken redaktör ‘Halk bu sözü bilmiyor, anlamıyor’ derek hemen sözü silirmiş, yerine ‘müharibe’ diye yazırmış.
Bunu öğrenen Cefer aylık parasını alan gibi hemen bekçini yemeğe davet ediyor. Onu doyunca yedirir, içirir ve conra sorur:
-Ayda bir kez böyle bir yemeye ne dersin, ister misin?
-Tabii ki isterim.-bekci çevap veriyor.
-Ben her ay seni bçyle knuk ederim. Ama şartım var. Yarın peraktör senden sorsa ki ‘bildiriş’ ne demek? Onda cevap verersin ki, bildiriş ilan demek ve biz ata-babadan ilana bildiriş demişiz.
Bekçi razılaşıyor. Yine redaktçr onu yanına öağırarak soruyor:
-Bildiriş sözünü biliyor musun? Ne demek bildiriş?
-Tabii ki biliyorum! Biz ata-babadan ilana bildiriş dedik ya...-diye cevap veriyor bekçi.
O günden başlarak Cefer bu yolla her defa gazetede bir, hatta bazen iki türk sçzünün vere biliyor. Azerbaycan dilinde çok işlenen’Sevgi’, ‘yazıçı’, ‘solmaz’ gibi sözlerin ‘Sevil’, ‘Aydın’: ‘Yaşar’: ‘Gülüş’, Akşin’, ‘Gülgün’, ‘Dönmez’ gibi milli adların yaradıcısıdır. Oz eserlerinde bu gibi sözleri, adları işlederek onların halkarasında yayılmsına sebeb olmuştur. Minlerle insan kendi cocuklarına Cefer Cabbarlının piyeslerinin kahramanlarını vermişler. Dilimizden arap, fars ve rus sçzlerinini sıkıştırılarak çıkarılmasında, adların millileşmesinde Cabbarlının büyük rolu olmuştur. Onun yaratdığı karakterler temiz Azerbaycan türkcesinde konuştuklarından çok seviler ve başka yazarlara da bir yol gesteriyordular.

‘Bahar’ adlı ilk şiiri 1915 yılında ‘Mekteb’ dergisinde yayınlanmış, bundan sonra devamlı olarak satirik şiirleri ile tanınmıştır. Hemen yılda şiir yarışmasında birinci yeri kazanmıştır.
Dramatirgiyaya 1915 yılında 16 yaşında iken yazdığı ‘Vefalı Seriye ve ya göz yaşları içinde kahkaha’ piyesi ile başlamıştır.
Sonrakı şalışmaları gazete ile bağlıdır. Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Tibb fakültesine girmiştir. 1923 yılında Bakı Tiyatro okulu açılıyor. Cefer burada mühazireleri dinlemiş ve ÜniversiteninŞerkşünaslık fakültesinde egitimini devam ettirmiştir.
Çevirmelerle öeşğul olmuştur. Azerbaycan dilşinde Şekspirin ‘Hamlet’ eserinde ‘Hamletin’ monologunun en uğuru çevirmesi, bu gün artık halk arasında deyime çevrilmiş ‘Olum ya ölüm’ deyimi Cefer Cabbarlıya aittir.
1930 yılından Azerbaycan Devlet Tiyatrosunda edebşi hisse midiri ve yçnetmen gibi çalışamağa başlıyor.
3 güne bir piyes yazarmış. Piyesleri halk tarafından çok sevilerdi. ‘Sevil’ piyesini sehnelenmesi Azerbaycanda kadın haklarının tanınmasına büyük adım oldu. Her oyundan sonra tiyatronun kadınlar oturan hissesinden onlarla çarşaflar bulunarmış. Sevilin hayatında kendi hayatını gçren Azerbaycan kadınları çarşaflarını tiyatroda atarak giderdiler. Dünya edebiyatında Cefer kadar kadın haklarını savunan ve bu kadar parlak ve mücadele yapan kadın karakterini sehneye getiren ikinci bir dramaturg yoktur disek yanılmarız. XX asrın ilk yllarında Cefer Azerbaycani hep Doğu kadınlarına hukuklarını tanıdan, onların erkeklerle beraber yaşamaki egitim almak be kendi hayatını kurma hakkı olduğunu anlatan bir yazardır. Piyes ve hikayelerine ‘Sevil’, ‘Almas’, ‘Firuze’, ‘Dilare’, ‘Gülzar’ gibi kadın adları veriyordu. Azerbaycan edebiyatında eserini kadın adı ile adlandıran ilk yazar da Cefer Cabbarlıdır. Azerbaycan kadınının tiyatro sehnesine çıkması da Cabbarlının adı ile bağlıdır. O, ‘Oktay Eloğlu’ adlı piyesinde Doğu kadının tiyatro sehnesine çıkmasını, Doğu oyunçusunun proplemlerini çok güzel açıklamıştı.

Cabbarlı türklüye hizmet göstyeren bir yazardı. Onun hala 18 yaşında iken yazdığı ‘Edirne fathı’ eserinde türk askerinin kahramanlığını aks ettiren Cefer bu eserde hem de türk milletinini büyük oğlu Enver Paşanın karakterini yaratmıştı. Nuru Paşa 1918 yılında Bakıda olarken Enver Paşa karakterini oynayan, oyundakı giyim ve grimi ile gelen oyunçu Abbas Mirze Şerifzade piyesde Enver paşanın çıkışını söylemekle onu (Nuru paşanı) şaşırtmıştı. Nuru Paşa 18 yaşı yazarı kucaklarak teşekkürlerini bildirmişti. Piyes 1917 yılında Bakı Devlet Tiyatrosunda sehnelenmişti.
Hemen yılda ‘Trablis savaşı ve ya Yıldız’ adlı piyesi de türk askerinin kahramanlışını besf ediyordu.
1919 yılında Cefer şanlı türk ordusunun azerbaycanlılarla beraber Bakı şehirini ermeni-rus ve ingilislerden kurtarmasına hesr ettiği ‘Bakı savaşı’piyesinde Nuru Paşanın kahraman karakterini yaratmıştır. Maalesef ki sonradan-soyetler döneminde bu piyesin elyazmaları da kaybolmuştur.

Cefer Cabbarlı fitren tiyaroyu dyar ve onu hep kanunları ile hissederdi. Onun piyesleri tiyatro için bir nezeri sisteme benziyor. Dramatırgşyanın nezeri kanunlarıi, sehnenin kaydaları, karakterlerşin dinamikliyi, hereketliliyi, canlılığı, gerçeklikle mevzunun uyğunluğu, büyü ideya ve düşüncelerin bedii sehne hellinin doğru bulunması, olayın ve karakterlerin inkişafı (kakınması) ve sona doğru olaylarla beraber en yüksek zirveye kalkması, nihayet tiyatro eserleri ve oyunları için esas olan karakterlerin ve olayarın tokkuşması, bir-biri ile münasibetlerin düzgün kurulması, söz içinde söz, olay içinde olay, obrazların kalkınmasında hep makam ve ditalların, sehne imkanlarının dikkata alınması Cefer Cabbarlının eserlerinde çok güzel yerini bula bilmiştir. O, seyrçileri etkilendirmeği, heyecanlandırmağı, kendi arkasınca götürmeği başarıyordu. Sehnelendiği devrde seyrçilerin tefekkürüne, hayatına, yaşantılarına Cefer Cabbarlı tek tasir ede bilen tek-tek tiyatro yazarları ola bilir.

O, asl türk yazarı idi. Eserlerinde türk milletini hep problemlerden, cahillikden, egitimsizlikden ve esaretden kurtarmağın yollarını gçzteriyor, insanlarda kendilerine inam yaradıyordu. Onun piyes ve hikayelerinin kahramanları hayatın dibinden, cahillikden ve nadanlıkdan en yüksey seviyeye gelib çatıyor, kendi haklarını kendileri kazanıyordular.

Kommunistler onu kendi yollarına çekmek için çok çalıştılar. Cabbarlı üzde sosializmi terennüm eden gibi görünse de aslinde hep yazdıklarının kökünde milletin yeni zamanda kalkınması, yeni devre uyğunlaşması vardı ki, bunu da kommunist tenkidçileri iyi anlıyordular. Buna göre de sovyetler devrinde Ceferin her tiyatrosu sehnelenenden sonra kommunist tenkşdçiler edebşi mahkeme kuruyordular. Burada sehnede çıkış eden oyunçular ve yazar sanık kürsüsünde eyleştiriliyor ve onlar ittiham ediliyor, kommnist gerçekliyine cevap vermedikliri için tenkid ediliyordular. Böyle haksız sadırılar genç yazarın kabini ağrıdıryordu.
Cabbarlı Musavat firkesinini üyesi idi. Hatta sovyetlerin işğalından sonra milletsever şahslar onun evinde toplaşardılar. Bunu anlayan sovyet ÇEKA-sı 3 kez Cabbarlını habsederek zindana atmıştı. Fakat genç yazarın şöhreti ve halk tarafından ona olan sevgi sovyetlerin onu aradan kaldırmasına engelk olmuştur.

Türk kahramanlığına ithaf etdiği eserlerinden dolayı Cabbarlı her zaman sovyet çekistlerinin ve tenkidçilerinini sadırısına dözmeli olmuştur. Fakat yüregi git-gide zaiflamiş, 30-dan artık piyes yazmış, çoklu hikaye ve makalelerin, çevirmelerin müellifi olan istedadlı yazarın kalbi haksız sadırılara dözemedi...
1934 yıl, 31 aralıkda yürek durmasından dünyasını değişmiştir.
34 yaşında hayatdan giden Cefer Cabbarlı son derce talantlı, yetenekli bir dramarurg idi. Ve bu gün her kes itiraf ediyor ki, 1934 yılında hayatdan gitmeseydi, mutlaka 1937 yılında Azerbaycanda başlanan konmmunist itricasının kurbanı olacaktı.
Vaktsız ölümü ile Cabbarlı hem de kendi eserlerini irticadan kurtarmakla edebiyatımızı, tiyatromuzu yarana bilecek boşlukdan korudu. Çünki 1937-de tutuklansaydı, onun hep eserleri yasak edilecekdi ve tiyatromuz bir boşlukta kalacakdı. Bu, Cabbarlının edebiyatımızda con hizmeti idi. O, ölümü ile de milllete hizmet gözterdi.
O, fenomenal bir insandı, asl dahi idi. Fakat zamanına düşmedi. Daha güzel, daha uyğun bir zamanda yaşasaydı, daha büyük eserler yaza bilirdi.
Bazense düşünürüm ki, o, aslinde yapa bileceklerinin hepsini yapmıştı, 34 yıllık hayatında 100 yaşlı adamın yapacağı işlerin hepsini yapmışdı. Bundan artığı ise yalnız Allah yapa bilir.
40 kezden artık kitapları yayınlanmıştır.
Piyesleri 1917 yılından Azerbaycan sehnesinde sehnelenmekdedir.

Piyeslerinden en çok sevilenler
Trablis savaşı ya yıldız (1917)
Edirne fethi (1917)
Solğun çiçekler (1918)
Bakı savaşı (1919)
Aydın (1922)
Oqtay Eloğlu (1923)
Sevil (1928)
Almas (1930)
Dönüş (1932)
1905 yılında (1931)
Yaşar (1932)
Od gelini 1933)

Cefer Cabbarlının çok sevilen bir kaç şiirleirinizi dikketininze yetirmek isterim:

Ey dan ulduzu

Karanlık gecede seni gözleyib
Durmakdan yoruldum, ey dan ulduzu!
Uzak üfüklere göz gezdirmekden
Az kala kor oldum, ey dan ulduzu!

Öksüz taleyim tek gec kaldın, neden,
Karvankıran doğdu, görünmedin sen.
Benzetdim, yanıldım, könül verdim ben
Bilmeden vuruldum, ey dan ulduzu!

Arkanca koşdum sonsuz bir yola
Her adımda tuş gelince bir kola
Karanlıkda çok bakındım sağ-sola,
Her yana buruldum, ey dan ulduzu!

Büsbütün yorulub gücden gülerken
Bir ulduz parladı uzak üfükden.
Bu görünen sendin, artık geldin sen,
Akır seni buldum, ey dan ulduzu!


Şarkı

Tarihlerde öksüz gibi göründük,
Yıllar boyu karalara büründük.
Yeter artık ayaklarda süründük,
Kalk, kalk, kalk, düşkün dünya!

Tarih cellad, kan içmekdenyorulmaz.
Terpenişsiz kara zencir kırılmaz.
Yazık, artık bu derde durulmaz,
Kalk, kalk, kalk, düşkün dünya!

Koy kırılsın artık cellad bıçağı,
Koy uçurulsun.lüm ve kan ocağı.
Dünya olsun azad ana kucağı,
Kalk, kalk, kalk, düşkün dünya!

Her bir kanun azadlığa bir yağı,
İnsan oğlu olmuş insan tapdağı.
Silkin, uçsun köleliğin toprağı,
Kalk, kalk, kalk, düşkün dünya!

Mehkum Şerke

Ey Şerk, senin üstünde cahan çarpışıyorken,
Alem seni bölmekle seadet bölüşüyorken,
Evladın esaretde, yazık, can çekişiyorken,
Hala da sükut etmedesen, ey evi berbad,
Kimden, acaba, ummadasan derdine imdad?

Pahib gibi kovğayi, hayata havesin yok;
Terpenmedesin gölge tek, ama nefesin yok;
Mahbesdesin, amma ki, temirden kafesin yok;
Zencirini kırmaz ne terehüm, ne de feryat;
Asr şimdi temir devri, barıt devridir, heyhat!

Dünyanı esir eyler iken bir ovuc altın;
Her millet öz azadeliyin kurşuna medyun;
Asrın sözü top, hakk sözü top, tranrısı kurşun;
Acizliye kalsan, eden olmaz seni azad,
Her gün sene sahib olacak yeni bir cellad!

Dönder güneşi ateşe, saç Gerbe, Şimale!
Topla ne gücün varsa, giriş keti cidale!
Ya hakkını al, ya ebedi ol, lamehale...
Koy gülleri ya kan sulasın, yahud adalet,
Koy ya beşeriyet yaşasın, yahud esaret!


Benim Tanrım

(Şiir Hüseyn Cavidin ‘Benim tanrım güzellikdir,sevgidir’
şiirine nezire olarak yazılmıştır)

Ben bir zaman özüm-özümden uzakdım,
Dün bir ışık buldum ruhuma takdım.
Bütün eski tanrıları burakdım,
Şimdi artık bir tanrım var- güzellik!

Bütün eski tanrılara darıldım,
Hep mecazi sevgilerden yoruldum.
Bir hekikat buldum, ona vuruldum,
Dünyada bir şüarım var-güzellik!

Okşa beni, yeni tanrım, sevindir,
Artık fikrim, ruhum, duyğum senindir!
Çık könlümden, eski dünya, sonundur,
Çünki yeni bir yarım var-güzellik!