Aşk'a Dair Herşey Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Hadi Gezgin
Alan:   Grup:Aşk'a Dair Herşey
Tarih: 22.10.2015 11:07
Konu: dokunmak.!

Dokunmak Bir Yanıt Mıydı?

' dedim ki: Hayaline göz yumacağım,
gönlüme, hayalini getirmeyeceğim.
dedi ki hayalim geceler yürür,
başka yoldan girer.' (Hafız, çev. c / m)

Kim bilebilir olmayanın gerçek olmadığını...
Düşündü, yaşayacak bir oda bir de kalem istedi.
Sonra bir masa çizdi.
Bir ucuna umutlarını koydu, bir ucuna sevgiyi, bir kenarına neşesini, bir kenarına masalları ve en ortaya gerçekleri!
Beyaz kağıt önce gözlerini kamaştırdı, sonra ilk sözcük çıktı dudaklarından.
Aşk.
Aşk gizli söz söyleyendir, suyu yakan, ateşi yakandır.
Aşk, bulunmayan bir yolu bulmak demektir.
Aşk tenin dört unsuru varken olmaz, olgun bir kuş kafesi yıkandır,
Aşk kölesi hür olanın canıdır; gemici inciyle uğraşmaz,
geminin başı arzu ile dolu;
inci arıyanın yeri suyun dibidir, parlak inci elde etmekten vazgeç gönül dedim.

Döndü kendisine bir daha baktı, çırılçıplaktı.
Gerçek ne kadar gerçekti?
“ bir şeyin gerçek olması için var olması lazım” dedi.
Kendisine dokundu, ruhunu hissetti; “Ben gerçeğim” dedi.
Sonra durdu, peki ya düşünceleri gerçek değil miydi?
Bunu kabul edemedi, ve başladığı yere geri döndü.
Gerçek ne kadar gerçek?
Dokunmak tam bir yanıt olamaz “ ya gördüklerimiz? ”.
Deniz mavi, deniz gerçekten mavi mi?
Bu konularda duygularına güvenemeyeceğini anladı, ya düşünceler?
“düşünerek gerçeklere ulaşabilir miyim? ”….. düşündü ki önce duyumsuyor, sonra düşünüyor ve en sonunda algılıyordu.
Ama soru cevaplanmamıştı, algıladıkları gerçek miydi?
Gerçeğin nitelikleri var mıydı?
Var olan her şey gerçek miydi?
“ben buradayım, ben gerçeksem algıladıklarım da gerçektir” dedi.
“ o zaman ben gerçekten var mıyım? ” diye tekrar sordu.
Aklına Descartes’in sözleri geldi, “ bir tek şüphe ettiğimden şüphe edemem.şüphe ediyorsam düşünüyorum”, o an biraz rahatladığını hissetti.
“Peki bunu çevremdeki insanlara nasıl kanıtlayabilirim” diye kendi kendine bir soru daha yöneltti.
Gerçekliğin gerçekliği konusunda neye güvenebileceğine karar veremedi.
Kendine bir elbise çizdi.
Güneşin doğuşuna baktı.
Arkasını döndü, önüne geceyi çizdi.....
Geceye doğru yürüdü, “kendi dünyam” dedi içinden.
“ama kim gerçek olduğunu söyleyebilir? ”
ve bir başkası gelip bozmasın diye
bir yerlere kilitli bir kapı koydu,
ve sonra “göçü” düşündü,
var olan bir şey yok, olabilir miydi ki sevgili Deniz?
göç bir son muydu? Ya da gerçek?
Neden bu aralar gecelerimin ıssısz, tenha saatlerinde en çok senin resimlerini, düşlerini, “göçünü”, o insani gülüşünü düşünür oldum.
Belki de Furuğ’un dediği gibi:
“Geceler, sıkıntılı gökyüzümde dolaşan
Sersem esinti,
Geceler, damarların mavi sokaklarında dolaşan
Kanlı sis.
Geceler ki yalnızca
Ruhumuzun titreyişleriyle, yalnız
Nabız atışlarında kaynıyor.......”

Belki de varlık bir “Deniz”dir, Söz de kıyısı....,
Ya gözlerimde, ellerimde yaktığın “yokluk” ateşini hangi “kül” söndürecek?
cevabı “sensin”........

Cavit Mukaddes