Asabı İkram Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Tuncay Kul
Alan:   Grup:Asabı İkram
Tarih: 25.05.2012 12:22
Konu: AŞK'I GEÇME NOKTASI...

AŞK’ı GEÇME NOKTASI
İnsanlar veya özellikle aşk ehli olanlar, Allah'ı ve hz Muhammed i İLAH edinirler....
aşk ehli 'Allah Allah Allah' diye yanar kavrulur. İlmi nakıs olduğundandır bu kavrulma.. Düşünmediğindendir. Duyduğunu tatbik ettiğinden dolayı yana yana kavrulur.. Oysa derin derin düşünenler kılı kırk yaranlar ve aşkın gizli bir şirk olduğunu fark ettiklerinde bu 'farkın farkı' olur...
Evet aşk gizli bir şirktir. Vahdet ekolüne göre yerinde güzel bir haldir, ama aşk anlayışı vhdet-i vucut algılaması değildir. Tekliği ortaya koyamaz...
Yani 'Aşık olan var ise aşık olunan da vardır' ki bu ikiliktir. Velakin Aşk şirklerin en güzeli olsa da Vahdet-i Vucut boyutu değildir. Her Gönül Ehli, Aşk halinden geçtiği işin Aşk’ı tanır, Aşktan sonraki Maşuğu algılar..
Aşk, İLAH edinir.. Yakarması kulluğunun gereğidir. Velakin; Allah kendinden kendine yakarır.. Kul olan zaten kendisidir. kendinden kendine bir daire tamamlama olayıdır bu... Vahdet'te buna Kabekafeyni diye de tabir edilir, yani dairenin tamam olması.
Allah KUL olmasaydı kulluk ta istemezdi.. O, insana ekmeğini suyunu her şeyini temin ederken zaten KUL olma halindedir...
Ama halk edilmiş varlık olan insan, kulluğu Aşk noktasında başka manada algıladığından ikilik doğmaktadır, işte bu ikiliğe AŞK’ın şirki veya şirk-i hafi (gizli şirk) denir. Ama ne güzeldir o gizli şirk…
Aşk ehline göre Kul olan ve Kul olunan vardır. Yakaran ve yakarılan... Oysa yakaran da o dur, Yakarılan da..
Kulluk eden de O dur, KUL olan da..
Secdeye başını koyan da O dur, secde edilen de..
Bu zihniyet vahdet' tir yani aşkı terk halidir.. Bu olay ikiliği, yani İLAH'ı ortadan kaldırmaktır. Bu algılamada “Allah ile Allah'a iman” başlar işte bu HAL'e de Gönül Makamı denir..
Aşk ehli, Gönül ehlini anlaması çok zordur..
Aşığın Maşuğu anlaması çok zordur..
Kabe'nin dışında tavaf edenin, Kabe’nin içindekini anlaması çok zordur..
Oysa Kabe’nin içinde ne Kıble vardır, ne Aşk, ne de tavaf.. Orada kılınan nazam dahi şirk olur derin manasının içinde ki, bunun manası da derin bir anlam taşır.
Kabe ise insanın kendinden kendine FERDiyyetinin yaşadığı RABB in keşfinin olduğu, Fıtratının ve nefsinin kendinden kendine ALLAH ile helal olduğu yerdir.. En kötü nefsim bile bana helaldir ALLAH ile, bir mizan vardır ki insanın ayağı kayar o sırat-l müstakimde. İşte bu algılamayı bir mizansıza verildiğinde Firavun olur çıkar. Ancak O bozar ve O yapar.. Dilediğini yapar yaptırır.. Asla ve kat-a cüz-i irade yoktur orada.. Programlanmış fıtratın sana kafidir..
İster cellad ol, ister hırsız, ister hoca veya ister sarhoş, hepsi yerinde güzeldir. Ateş olmadan yemek pişmez. Ama ateşi kontrol altına alırsan sana yemek pişirir. Şeytanı kontrol altına almazsan seni firavun yapar çıkarsın.... O seni ne şekilde halk etti ise, O O'dur.. Senden ifa olan HAKK'ın FERDdiyyetidir.. Ama mizan ile..
Bu mizanı vicdana HAKK’ı ile oturtamayan firavunluğun son haddini yaşar...
İşte bu nedenle vahdet algılamasının herkese verilmesi helal değil haramdır..
İşte bu nedenle “Sofular haram dediler bu aşkın şarabına”.
Sağlam irade, sağlam akıl yürütme ve şuur olması gerekir. Mantık ve gönülün BİR olması gerekir. Aksi halde bu Vahdet’in mizan’ı kaçtığında dengesi İnsanlıktan çıkarır. İşte bu nedenle bu muhabbet konuşulmaz, gizlenir, anlatılmaz. Her gönüle sunulmaz ağır gelir.
Demirden leblebidir çiğnenmez, ateşten gömlektir giyilmez…
Hz Muhammed’in sadece ehl-i Beyt’ine anlattığı ilimdir bu..
Bir gün Hz Muhammed’in en yakınlarına sorarlar;
-Her dün peygamber ile yan yanasın, sözle bize de ne anlatıyor..
-Peygamberimiz bize iki şey anlatmaktadır, birini zaten siz de biliyorsunuz. Ama diğerini size anlatsam beni burada doğrarsınız…
Bu Vahdet öyle bir zehirdir ki anlamayan için, imanını bozulur Aşk ehlinin..
Muhiddin Arabi her kitabının başına şunu yazar “şartlanmışlıkların varsa, bir tarafa bağlı isen, setlerin ve engellerin var ise sakın bu kitabı okuma günaha girersin”
Hakikat mertebesinde keskin bıçak sırtında kalmak, gezmek anlatılır… Yine de tasavvuf ekolleri keskin bıçağın sırtındaki mizanı anlatırlar. Orada celal ve cemal’in birliği gönüle ram edilir. Ama Marifet mertebesinde bıçak sırtından değil iğne ucundaki mizandan bahsedilir EY GÖNÜLl..
Marifetullah'ı ve FERDullah'ı anlayamazlar. Anlamadıklarından ipe çekerler.. Anlayanlar da zaten elin parmakları kadardır..
Selam ola gönlündeki muhammed e...

BaHR-ı HaRaBe
(t. KUL)

RESİM SEÇ