Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Sultanın Sırrı, Da Vinci'ye karşı
2010 yılı, Türk sineması için oldukça başarılı geçti. Sinemamız yeni bir rekor kırabilir mi, 2008'deki seyirci sayısını geçer mi bilinmez; ancak şu bir gerçek ki, çekilen 75 yerli filmle şimdiden bir rekora imza attı.
Seyirci sayısının da yıl sonuna kadar 25 milyona ulaşması bekleniyor. Eğer bu da gerçekleşirse seyirci sayısında da zirveye ulaşılmış olacak.
Bu yılın en ilgi çeken filmi Mahsun Kırmızı-gül'ün yazıp yönettiği New York'ta Beş Minare filmiydi. Film dün itibarıyla 3,5 milyon gişeye yaklaştı. Kendini sinema yazarı zanneden bazı kalemler filmi beğenmese de halkın teveccühü onların tercihinin tam tersi yönündeydi. Şöhretlerin oynadığı Yavuz Turgul'un Av Mevsimi filmi, beklenen gişeyi yapmasa da bu yılın iyi yapımlarından biriydi.
2010'un hiç şüphesiz en çok merak edilen filmlerinin başında Sultanın Sırrı geliyor. Yapımcı ve senarist olarak Ömer Erbil'in imzasını taşıyan, Hakan Şahin'in yönettiği filmde Hollywood'un iki ünlüsü, Mark Dacascos, Emanuel Bettencourt oynuyor. Filmde Sinan Albayrak, Burak Sergen, Zeynep Beşerler de Dacascos ve Bettencourt ile birlikte başrolü paylaşıyor. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın desteğiyle çekilen filmin, geçen hafta İstinye Park'ta yapılan galasındaydım. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle kalabalık bir gala görmedim. Umarım film, vizyonda da aynı başarıyı gösterir. Ailelerin rahatlıkla izleyebilecekleri bir film. Başrol oyuncuları Amerikalı olsa da hikâye ve bakış açısı tamamen bizden. Hikâyesi güzel, özellikle de İstanbul'un dehlizlerinde geçen sahneler ilgi çekecek diye düşünüyorum. Sinan Albayrak, çok güzel bir iş çıkarmış, artık şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Türk sinemasının yeni bir aktörü var sahnede... Yine Sadi Baba rolündeki Altan Akışık da harika bir oyun çıkarmış.
Sinema faslını son bir haberle, ama bomba bir haberle kapatalım. Hollywood'un aksiyon filmleriyle ünlü bir yönetmeni, yine aksiyon filmleriyle tanıdığımız iki oyuncuyla geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye geldi. Bu ziyaret sır gibi saklandı, ünlüler bazı yetkililerle birlikte Kapadokya'yı gezdi. Çekecekleri film için mekân gezdi ve büyük bütçeli bu filmin çekimlerini burada yapmaya karar verdiler. Anlayacağınız, Kapadokya'da plato kuruluyor. Detaylar mı? Yakında...
***
'Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Mete'si ne yapıyor!
Sezonun en favori dizilerinin başında hiç şüphesiz 'Öyle Bir Geçer Zaman ki...' geliyor. Pek çok izleyici gibi ben de bu dizinin müdavimiyim. Diziyi bir izleyen, hikâyeye tutulup gidiyor, alışkanlık yapıyor. Dizide rol alan oyuncular da rolünün hakkını veriyor. Ali, (Erkan Petekkaya) , Cemile (Ayça Bingöl) , Mete (Aras Bulut İynemli) ve hatta Küçük Osman (Emir Berke Zincidi) inanılmaz bir oyun çıkartıyor. Bence bu saydığım isimler için şöhrete giden yol açıldı. Ama filme iki yerde itirazım var. Birincisi öğrenci olaylarına (sağcı-solcu tiplemeleri) tıpkı bu içerikte yayınlanan diziler gibi dar bir çerçeveden ve ideolojik olarak bakılıyor. Bu konuyu daha sonra girmek üzere kapatıyorum. Gelelim liseli Mete'ye. Aras Bulut İynemli'ye bravo, hayranlıkla izliyorum. Gelecek için umut vaat ediyor; ama buradan senaristlere bir çift sözüm var. Lütfen çocuğu yoldan çıkarmayın! Lisede kabadayılık yapan, disiplin kurulunu basan, hocalarını kovalayan, şiddete başvuran, öğretmeniyle platonik aşk yaşayan Mete, normal yaşamda kendi yaşıtları için kötü bir rol model! Liseliler, bu diziden sonra müdür odasını basarlarsa şaşırmam. Yine son bölümde Mete'nin babasına karşı isyankar tavrı, hakaretleri ve hatta onu yakmaya yönelmesi hiç şık değil. Diyeceğim şu; Mete'nin geçtiği sahneler şiddet içeriyor. Bu diziyi çocuklar ve gençler de izliyor. Birileri Mete'yi artık uysallaştırsa iyi olur, yoksa diziye yazık olacak.
[email protected]