Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Teşekkür ederim, yararlı bir alıntı.
İmam gazali, imam azam ebu hanefi, imam şafi gibi büyük islam alimleri
mevcut bilgi ve gayretleri ile Allah'ı bilme konusunda sıkıntıya düşmüşler.
Öyleki İmam gazali sıkıntıdan yataklara düşmüş, insanlar ondan kafalarındaki soru işaretleri hakkında çözüm beklerken, o kendi kafasını zonklatan konularada arayışa geçmiş. Bir dönem Filozoflara takılmış mutluluğu bulmak adına, lakin bulamamış.
Nihayetinde kurtuluşu Tasavvufa girerek bulmuş.
Uzatmayım Allah'ı bilmek için akıl kadar aşk'a da ihtiyaç var.
Aşk ile sulanmayan akıl ve irade; mücahade, riyazet,zühd noktasında
ve daha ilerisinde Allah'ı bilme noktasında çamura saplanmış eşşek hükmünü alıyor.
Bu sebeple islam'ın sevgi ve aşk kurumu olan Tasavvufi harekete dün olduğu gibi bugün de ihtiyaç vardır.
Saygılar sunarım
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Leyla Şirin
Alan: (grup üzerinden) Semih Akçay
Tarih: 21.10.2010 10:26:00
Konu: [asabi-ikram] Nefis Muhasebesi - İmam-ı Gazâlî Hazretleri (k.s.)
----------
Büyük islâm âlimi imam-ı Muhammed Gazâlî (450) hicrî senesinde Tus şehrinde tevellüd etmiş, 505 (m. 1111) senesinde, yine orada vefât etmiştir. Yüzlerce kitabı içinde, son yazdığı (Kimyâ-i saadet) ismindeki kitabında, dördüncü rüknün altıncı aslında, fârisî olarak buyuruyor ki:
Enbiyâ sûresi, kırkyedinci âyetinde meâlen, (Kıyâmet günü terâzî kuracağım. O gün, kimseye zulmedilmiyecektir. Herkesin, dünyada yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydana çıkarıp, terâzîye koyacağım. Herkesin Hesabını yapmaya yetişirim) buyurdu. Bunu haber verdi ki, herkes dünyada kendi hesabına baksın. Peygamberimiz buyurdu ki: (Akıllı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp, birincisinde, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde, Allahü teâlâya münâcât eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir sanatte veya ticârette çalışıp, helâl para kazanır. Dördüncüsünde, istirâhat eder ve mubâh olan şeylerle kendini eğlendirip, haram şeyleri yapmaz ve onlara gitmez) . İkinci halîfe, Ömer-ül-Fârûk, [23 senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Hucre-i saadettedir] buyurdu ki, hesabınız görülmeden evvel, kendinizi hesaba çekiniz! Allahü teâlâ, meâlen buyurdu ki: (Şehvetlerinizi, [yâni nefsin arzularını] haramlardan almamaya uğraşınız ve bu cihâdda sebât ediniz, dayanınız!) . Bunun içindir ki, din büyükleri, bu dünyanın bir pazar yeri gibi olduğunu ve burada, nefis ile alış-verişte olduklarını anlamışlardır. Bu ticâretin kazancı Cennettir. Ziyânı da Cehennemdir. Yâni kârı, ebedî saadet, ziyânı da, sonsuz felakettir. Bunlar nefslerini, ticâretteki ortak yerine koymuşlardır. Ortak ile, önce şartnâme yapılır, sözleşilir. Sonra, işlerine, sözünde durup durma...
................