Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
DUVARLARIN GİZİ
Ömrümüz Duvarlar arasında geçip gidiyor. Her gün yeni bir tuğla daha ekliyoruz bu tavansız binaya. Yükseltmeye çalıştıkça ördüklerimizi, alttan bir şeyler eksiliyor sanki. Bulutlarla boy ölçüşeceğimizi sanırken tam, zamansız bir şekilde yıkıntıların altında kalıyoruz.
Sığınak oluyor çoğu zaman bize kudretli kartonlar... Kendimizden daha sağlam bir şeyler ararken soluğu diplerinde alıyoruz. Söylemeye çekindiğimiz duygular duvarların soğuk yüzünde eriyor. Kalbimizin önüne çektiğimiz, insanlarla aramızda hep bir perde görevinde duvarlar. Belki sarp bir korunak dışarıdan gelecek fırtınalara karşı…
İnsanoğlu bazı vakitler duvarları kendine dost, sırdaş edinir. Hüzünlerini, pişmanlık ve keşkelerini harç yapar duvarların taş bağrına… İki taraf da yalnızlığın ne kadar acı olduğunun farkındadır. Birbirlerinden aldıkları güç ile hayata beraber tutunmaya çalışırlar. Soğuk bir gecenin buz kesen loşluğunda birlikte hıçkırırlar en derinden. Duvarların dökülen boyaları gözyaşları ile tazelenirken; solgun ve ümitsiz yürekler duvarlardan öğrenirler dik durmayı… Demek gölgesine sığınmak için yükselttiğimiz duvarlar, kimi zaman bizim için eşi bulunmaz dostlar olabiliyor.
Çocukken, sırasının gelmesini iple çektiğimiz saklambaç oyunları vardı. Çabuk bulunmamak için duvar köşelerini kimseye kaptırmazdık. Onlar gizlenmeye en uygun muhkem kalelerimizdi. Yine bu somurtkan devler o zamanlar bizim için bir başka önemli misyonu yerine getiriyordu. Ailelerine küsen çocuklar anne sıcaklığını duvarların ifadesiz yüzlerinde arıyordu.
O zamanlar duvarlara yazı yazmak öyle herkesin cesaret edebileceği bir iş sayılmazdı. Hem yazılanlar da ‘’Buraya çöp dökülmez, Park yapmak yasaktır’’ cinsinden değildi hani. Şimdilerde aşklarını duvarlarda ilan edenler o vakitler kalemleriyle ölüm çiziyorlardı…
Bugün neredeyse herkesin bir duvarı var. İsteyen istediğini çekinmeden yazıyor.Ne karışan, ne engelleyen. Tek gereken bir duvar bulmak… Hatta bazıları daha aşırıya giderek işi iyice abartıyor. Duvarların o saygın duruşunu yazdıkları komik, alaycı ifadelerle farkında olmadan lekeliyorlar.
Faruk Nafiz’in ’’Han Duvarları’’ şiirini birçoğumuz biliriz. Esmer bir han duvarına nakşedilenler asırların öyküsünü Şair’in yüreğinde canlandırmıştır. Kasvetli bir gurbet gecesinde taş duvara yansıyanlar nice isimsiz duygunun tercümanıdır. Atilla İlhan dışarıdaki korkunç hayatı resmetmiştir kendi ‘’duvarında’’. Büyük usta İkinci Cihan Harbi sırasında yazdığı şiiri kahrolmuş tüm dünya duvarlarına ithaf etmiştir. Acıların, trajedilerin sessiz tanıklarıdır mısralarda onlar…
Sadi Şiraz ‘’ Önce düşün sonra söyle; önce temel sonra duvar’’ diyerek konuya başka bir bakış açısı getirmiştir. Söyleyeceklerimizin güçlü düşünce sütunlarına dayanması gerekliliğine dikkat çekiliyor. Ağzımızdan çıkanlar kişiliğimizi ele veren ipuçlarıdır. Sağlam bir altyapıya sahip olmayan, kuvvetli tuğlalarla desteklenmemiş fikirlerin üzerinde yükselmek haliyle zor olacaktır.
Ne dört tarafı duvarlarla çevrilmiş bir alana sıkışmak ister ruhumuz ne de onlardan tümüyle azade olmayı diler. Belki de bu setler, özgürlüğümüzün farkına varmak için bir fırsattır bize. Yeter ki yüreğimizle ümitlerimiz arasına aşılmaz duvarlar örmeyelim…
Ahmet MERSAN