Akılcılar Grubu Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:Akılcılar Grubu
Tarih: 17.08.2010 20:46
Konu: İLK TÜRK HEMŞİRE SAFİYE HÜSEYİN ELBİ (gülce-buluşma) / hayırlı akşamlar

İLK TÜRK HEMŞİRE SAFİYE HÜSEYİN ELBİ (gülce-buluşma)
(1881-1964)

“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Ana ben gidiyom düşmana karşı
OF! GENÇLİĞİM EYVAH! ”

Eyvah ki ne eyvah!
Vatanı uğruna tükenen canlar
Al kan içinde kıvranan fidanlar
Ebedi kapıyı çalarken bile
Son sözleri ”anne! ”olandı onlar.

Çanakkale içinde akan kanın
Haddi yok hesabı yok
Can çekişen yavruların
Yarasına merhem yok, sargı yok…

Kan ve irin kokulu hastane gemisinde
Annesini arayan kınalı kuzular
Can havliyle kıvranırken
Karşılarında anne yüzlü bir melek buldular

Safiye Hüseyin isimli melek
Peyda olmuş nereden?
Yarası sarılıyor artık Mehmet’in
Acısı ilerlemeden…

Savaşın yıldırdığı yıllarda
Çareler tükenirken ani bir kararla
Hilal-i Ahmer’in kapıları açıldı
Bayan hastabakıcı almak artık şart oldu
Bu kararla Safiye Hüseyin Elbi
Tarihe İlk Türk Hemşire’si olarak girdi

Safiye tahsilini Avrupa da yapsa da
Bilgisini vatana taşıyor en sonunda
Batılı kültürüyle büyütülmüş olsa da
Milli acı içinde hızla atıyor kalbi

Çanakkale ahşer mahşer
Kader hırçın dönerken
Gazi,şehit oluk oluk kanlarını dökerken
“Neme lazım” demedi hiç Safiye,
Keyfince yaşamak varken
Et tırnaktan ayrılır mı?
Kıyametler koparken.

Denizateşesi Ahmet Paşa’ydı babası
İngiltere’de geçmişti ömrünün gençlik havası

Çifte lisan, beceri, cesaret, vicdan
Kutsal meslek için o, biçilmiş kaftan…

Acıları yüreğinde hissedince derinden
Koştu gönüllü hastabakıcı olmak için yerinden
Balkan Muharebesi’nden tecrübesi vardı zaten

Kadırga Hastanesi’nde altı aylık kurs
Aç, açık,yorgun bazen susuz
Kâh yanarak, kâh donarak
Çalıştı aylarca uykusuz
Reşit Paşa Hastane Gemisinde
Başhemşire olarak Mehmetçik hizmetinde

Hemşirelik mi insanı melek yapıyor?
Yoksa meleğin tercihi mi hemşirelik?

Kanat takmış kollarına beyaz pelerinli kadın
Tebessüm ekiyor üzerine kanayan her yaranın

Şefkât ve ferâgat ile koşturan annece yüreği
Pek çok yaralıyı ölüm eşiğinden döndürdü geri

Deniz üzerinde günlerce yol alarak
Asker ve mühimmat taşıyan
Reşit Paşa vapuru demir atmış duruyor
Akbaş İskelesi'ne taşınan yaralı için
Zoraki saatleri, umuda kuruyor…

Ortalık tehlike dolu dediler…
Gitme vurulursun dediler
Ne vapuru olursa olsun…
İster hastane vapuru
İster Hilal-i Ahmer
İster Salibiahmer.
İngiliz uçak ve denizaltı gemileri
Gördüğünü topa tutuyor
Düşmanın insafı mı var ki?
Sinek avlıyor sanki!
Ama aldırış eden kim?
Umumi harpte bile Safiye,
Hastabakıcılık için yazılmıştı gönüllü.
Ölümden asla korkmuş biri değildi.

İlk müdahaleye can-ı gönülden koşan
Günahsız acılara kol kanat olan
Hastane vapurunda şefkat kolları hazır
Ağır yaralıları İstanbul’a taşımak için

İşte bu vapurun içinde yol aldılar aylarca
İngiliz bombardıman uçağının altında
Ölüme meydan okuyan ekip ve bu kadın

Yaralı gaziler vapurlara taşınırken
Dehşetli gülle yağmurunun altında
Tasavvur edilemez öyle bir sahne ki
Ölümü düşünecek vakit bile yok idi

Türk Anası şerefi ve ruhuyla pek yaman
Vatan evlatlarına koşuyordu durmadan.
Ameliyat ve sargı bekleyen onca fidan
Güler yüzle cesaret alıyordu hep ondan

………..Korkma Mehmet’im ölüm yok yarınlarda
………….Seni bekliyor şifa dolu İstanbul!
…………….Bak kurtuldu vatan sayende
………………..İki cihanda gülsün yüzün senin de.

Yalnız Mehmet’lere değil
Coni’lere, Hans’lara
Acının vurduğu tüm canlara
Eşit çarpardı onun yüreği
Gözlerini kırpmadan
Dağıttı cömertçe tüm emeği

Sevgiyle dindirilen acılar huzur içinde
Ümit dolu sözlerle avunarak
Gidiyorlardı iki cihandan birine
Şifa dağıtan o parmaklar çaresiz
Ne çok delikanlı gözlerini kapadı
Yüreği alevlerin içinde…

Şair’in dediği gibi:
“Vurularak tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilâl uğruna Ya Rab! Ne güneşler batıyor.”

Ebeden batan her güneş,
“Su ve anne” diye iki kelime
Döküyordu dilinden
Susuz ve annesiz gitmedi hiçbir şehit
Safiye Hemşire’nin elinden

Meşakkatli yılların ardından
Neler geçti kim bilir daha hayatından
Savaşlar dinse de acılar dinmiyor
Ne hasta ne yaralı bitmek nedir bilmiyor

Gözden yaşı silmek için dünyaya gelmiş sanki görevli!
Bu mesleğin kutsiyeti hakkında yazı yazdı sürekli
Acılar dindirdikçe mesleğine sevdalandı yüreği
Konferanslar vererek heves verdi gencecik gönüllere
Hayır kurumlarına emek ekti en son gününde bile!

Durmak yok!
Çalışmak insanlığın gereği
Tembelliği affetmez onun mesleği
Yurt dışında ülkemizi temsil ederek
Almanya ve İsviçre’de kongrelere katıldı
İftihar,takdir nişanlarıyla nice taltifler aldı

Onunla birlikte kim bilir kaç hemşire
Yetişerek gelişti insanlık hizmetinde
Son gününe kadar tutkuyla, aşkla, şevkle
Harcadı tüm ömrünü üstün ferâgat ile

Merhamet timsali kadın;
İdeali uğrunda durmaksızın yürüdü
Seksen üç yıllık ömrünce…
Eğittiği hemşireler kucağında
İlk defa duruşa geçti son nefesinde…

Zorluklar ve acılar pek çok hayırlı şeyin
Doğumuna vesiledir her zaman
Nice Safiye’ler var imiş meğerse
Böylece idrak edildi kadın

15.8.2010-istanbul
ASUMAN SOYDAN ATASAYAR