Akılcılar Grubu Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:Akılcılar Grubu
Tarih: 04.07.2010 11:19
Konu: AYNALAR/Cavit Mukaddes

IRVIN.D YALOM, MORENO:AYNALAR /Cavit Mukaddes

Çoğu okur Yalom'u ilk kez 'Nietzsche Ağladığında' adlı kitabıyla tanıma fırsatı buldu.

Öncesinde American Pyschiatric Press'in kimi yayınlarında ve bir dönem yayımlanan 3P dergisinde bazı yazı ve bilimsel yaklaşımlarına rastladım.
Kanımca Yalom bu kitabıyla çok iyi bir çıkış yaptı ve geniş bir okuyucu kitlesine seslendi. Daha sonra 'Aşkın Celladı 'başlığı altında'(12 Hastasını, daha doğrusu onların 'divan' anılarını, kendi öykülerinin merkezine oturtarak kaleme aldığı öyküler toplamı) diğer psikoterapi öyküleri gelmeye başladı, bunları 'Kısa Süreli Grup Terapileri' kitabı ve 'Annem ve Hayatın Anlamı' yapıtı izledi.

Onun son iki kitabi yani Grup Terapi Teknikleri, Metodolojisi, Tecrübeleri üzerine kaleme aldığı yapıtları, bir edebi yapıt olmasından ziyade mesleki-klinik el feneri, bilgi birikim, aktarım kaynağı olarak adlandırırsak daha makul olur sanırım.

Yalom bazı kitaplarında hastalarıyla olan bire bir görüşme tutanaklarını sadece adlarını değiştirerek kitaplaştırması nedenli 'etik' bilemiyorum, üstelik bu konu hakkında bir ara 'Grup Psikoterapileri Kongre ve Sempozyum Bildirilerini' araştırdım elle tutulur bir ip ucuna rastlamadım.

Anlatmak istediğim bu 'görüşmelerin' tutanakları bir bilmesel araştırma ve ya 'bildiriye' dönüşürse ki dönüşüyor, kimsenin bir itirazı olamaz, netice itibarıyla bir 'Gündüz Rüyasında Görüntü Yaşamayı (Katatim Görüntü Yaşama) ve ya 'Multipl Ayna Tekniği' ile Transferans üzerinde çalışmaya kararlı bir hekimin somut bir kaç örnek sunma zorunluluğu vardır.

Bizim yasadığımız ve ayak bastığımız topraklara (örneğin:Bergama) Psikoterapi ağacı tam 2500 yıl önce dikildi! Ve psikodrama tedavi yönteminin ilk çıkışıdır o nokta, Bergama'ya,Bergama antik kentine, hani Berlin'e kaçırılan o devasa Bergama tapınağının bulunduğu noktaya gittiğinizde sizi ilginç bir Tünel karşılar, 2500 yıl önce o tünelin altından süzülen suların sesiyle bir biçimde incinmiş antik dönem insanı tedavi ediliyordu.
İnsanoğlu su sesine de duyarlıydı, insan sesine de, şimdiki gibi duyarsızlık seli ortalığı kasıp kavurmuyordu henüz.

Psikodramanin dayandığı Antropoloji ve Felsefe soyağaçları insan ve insan ilişkisinde etkili iki kavram olarak karsımıza çıkar.Yalom dan çok önce Moreno çok önemli bir kuramın kıvılcımlarını yaktı, ve temel dayanağı:' Gerçeği ikinci kez yaşamak, birinciden kurtuluştur' gibi ünlu deyimi geriye kalır.(buradaki yeniden doğuş söz konusu değil, indirilen perde yaşanılan hayat için geçerlidir sadece-cm)

'iki veya daha çok insanın,birbirilerini karşılıklı
kendi gerçeklerine uygun olarak algılamaları ve buna
dayalı bir ilişki kurmalarıdır' (moreno 79) .

Onun geliştirdiği Psikodrama, Freud ve o okulun geliştirdiği Psikanalizden tamamen farklı olan bir Antropoloji ve Felsefe 'ANLAYIŞI' üzerine kuruludur.
Ama temel kural hiç değişmiyor: Yalom her gece kendi evinde düzenlediği düşsel, hayali akşam yemeklerine tüm felsefecileri de konuk etmesi yadırganacak bir 'hayal persetlik' değil!
yani?
Yalom da oyun oynuyor aslında, Spontane sahnesel bir oyun onunkisi, ama sanırım ilk defa 'mecazi' kişilerle yapıyor bunu: 'Schopenhauers'c Cure' adlı yeni yapıtında, kimbilir sahnenin bir kıyısında Wagner’in kahve falına Nietzsche bakıyor belkide, üstelik usta ve maharetli bir el: Yalom'un sunduğu taş kahve fincanında.
Bizlere sadece 'Hanenin'(dingin, coşkulu, vurucu, nabızlı Ruh Hanemiz) o taş 'satıhtan' pırıl pırıl çıkması temmenisi kalıyorve bu temennimiz kendimiz ve başkaları için de geçerli.

Yalom’un Aynasına yansıyan oyun:
spontanelik,yaratıcılık ve fantezi ile beraber bir oyun, çocukluk evresinde sık sık yapılan o kutsal Ayin sanki. Ama F.Schiller daha da ileri gider 'insan ancak oynadığı yerde tam bir insandır der ' her ne kadar Leutz 'oyunda gerçek yasamın yasaları ve alışkanlıkları geçerli değil' dese de biz biliyoruz ki artık en zor olan şey oyun oynamaktır - başarmak değil!

Psikiyatri kliniklerinin ön cephesinde kiran kirana bir savaşa tutunan, ve yüreklerini,tüm
benliklerini, yer yer 'hayatlarını' riske ederek o gizemli, keşmekeşli havuza atlamaktan hiç çekinmeyen bu bilimin 'fedakar' Savaşçılarına, Irvin Yalom’un çağdaş çözümler önermesi ve kendi araştırma, deneyimlerini sakınmadan aktarması önemli bilimsel 'olgudur', onun Grup Psikoterapi: 'Teori ve Pratiği ' çoktan klasikler arasında yerini aldı bile.

Samet Köse dostumun tercihi benim de tercihimdir:
' Yalom'un izinden gidip hasta öykülerinden romanlar
kurgulamak yerine, Ayfer Tunç gibi insanın ruhsal yapısının en karmaşık eğilimlerini, en karanlık yönelimlerini, en anlaşılmaz korkularını, en şaşırtıcı coşkularını, hep bir bilinç haritası çıkartırcasına anlatan el değmemiş öyküler yazmayı tercih ederdim.'

sevgiyle,
Cavit Mukaddes

bu mevsimde her nedense 'Cummings' okumak 'iyi
gider' der sevgili Samet bey, doğrudur, Ressam,Şair
'CUMMINGS'i [Profil Dizisi YKY-EB
donemi-2002]okumanızı Samet Köse'nin 'Nefis ve Kiraz
Tadı ' çevirisiyle öneririm.

dinle
sevgili
düşledim ben
öyle göründü ki düşündün sen
kaçmayı bana ve olmaya bir büyük
zambak eğilmiş üzerine
arsız
suların ama ben farkındayım
güzel kokunun ve geldim binerek üzerine
yakuttan bir atın içerisine
suların sürdüm ben aşağı kızıl bir
atı acı acı bağırırken kıymıklanan
köpükten yakaladım seni kavradım üzerine
ağzımın
dinle
sevgili
düşledim ben düşümde SEN....

[ CUMMINGS -oryantal III Şiirinden:Çeviri: Samet Köse]
C.M

Cavit Mukaddes